Tekstil ve giyim sektörü, değer zincirlerini daha etkin yönetme kabiliyetini artırmak için şeffaflığı ve izlenebilirliği bir öncelik haline getirmiş durumda. Özellikle büyük markalar, tedarikçi ve üreticilerine bu konuda oldukça katı standartlar uyguluyor. Bu denetim süreci, markaların sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşması açısından da çok önemli.
İzlenebilirlik, “bir ürünün hammaddeden tüketiciye, elden çıkarma ve geri dönüşüme kadar tüm yaşam döngüsünü izleme yeteneği” olarak tanımlanıyor.
Tekstil ve giyim sektörü, değer zincirlerini daha etkin yönetme kabiliyetini artırmak için şeffaflığı ve izlenebilirliği bir öncelik haline getirmiş durumda.
Özellikle büyük markalar, tedarikçi ve üreticilerine bu konuda oldukça katı standartlar uyguluyor. Bu denetim süreci, markaların sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşması açısından da çok önemli.
Bu alanda öne çıkan grupların başında dünyanın en büyük moda perakendecilerinden biri olan Inditex geliyor. Statista verilerine göre, 213 pazarda bin 733 tedarikçi ile çalışan grup 2023 yılında yaklaşık 36 milyar Euro’luk satış gerçekleştirdi.
Inditex grubunun dünya pazarında bu kadar büyük olmasındaki en büyük etken, tedarikçileriyle disiplinli, katı düzenlemeler çerçevesinde çalışması. Grup, 2001 yılında tüm üreticilerini ve tedarikçilerini kapsayacak biçimde hazırladığı Davranış Kurallarına uyulmasını şart koştu.
Üzerinde Zara alarmı olan bir ürün, outlet’e nasıl ulaşıyor?
Inditex izlenebilirlik denetimi, tedarik zincirinin her aşamasında ürünlerin kaynağını, üretim sürecini ve dağıtımını izlemek için kullanılan bir yöntem. Kurallar kapsamında öne çıkan uygulamalardan biri de, üretim sonrasında elde kalan ikinci kalite satılamaması. Aksi takdirde, önemli miktarda cezalar uygulanıyor. Elde kalan ikinci kalite ürünlerin depolanması, listenin gruba bildirilmesi ve bağımsız denetimcilerin bu listeyi kontrol etmesinin ardından belli bir süre sonra uygun görülen bir STK’ya hibe edilmesi gerekiyor. Fakat bu durum her zaman böyle işlemeyebiliyor.
Son dönemlerde ihracatta yaşanan daralma, Türkiye’nin önde gelen sektörlerinden biri olan tekstil sektörünü derinden etkilemiş durumda. Bugün, Avrupa Birliği ülkelerine ihracat, sektörün toplam ihracat hacminin yaklaşık yüzde 70’ini oluşturuyor ve bu pazarlardaki küçülme, Türk üreticiler üzerinde büyük bir baskı yaratıyor. 2023’ün ikinci çeyreğinde Avrupa’ya yapılan tekstil ihracatında yüzde 15 oranında bir azalma gözlemlenmiş durumda. 2023 yılı itibarıyla sektörde yüzde 10’a varan bir iş kaybı yaşandı ve birçok firma üretimi yavaşlatmak zorunda kaldı. Türk İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) verilerine göre, tekstil ve hazır giyim ihracatındaki daralmanın önümüzdeki dönemde de devam etmesi bekleniyor.
Küresel markalara üretim yapan tedarikçiler de, bu ekonomik duraklama karşısında alternatif stratejiler geliştiriyorlar ve ikinci kalite ürünleri, ikinci el pazarlara yönelterek, farklı bir gelir kaynağı yaratmaya çalışıyorlar. Türkiye genelinde yapılan araştırmalar, özellikle İstanbul, İzmir ve Bursa’daki büyük üretim merkezlerinin bu yola yöneldiğini ortaya koyuyor. Bazı büyük tedarikçiler, spotçularla anlaşarak ellerindeki ürünleri toplu halde satma yoluna gidiyor.
Bu strateji, finansal olarak sıkıntıda olan firmalar için bir çıkış yolu olarak görülüyor. Ancak bu durum, Türk tekstil sektörünün daha önce görülmemiş bir yola girdiğini gösteriyor. Örneğin, Inditex’in amiral markası Zara’ya ait bir ürünün üzerinde alarmı ile Anadolu’da outlet’lerde satılıyor olması, markanın Türkiye’ye duyduğu güveni önemli ölçüde zedeleyebilecek bir gelişme. Özellikle de Türk tekstil sektörünün son yıllarda global ekonomide yaşanan belirsizliklerden ve Avrupa pazarındaki durgunluktan bu derece etkilendiği bir dönemde.
Uzun vadeli bir çözüm olamaz
Bugün, ikinci el platformlarına yönelim, tedarikçilere kısa vadede bir nefes alma fırsatı sunarken, markaların bu durumu nasıl yöneteceği merak konusu. Bu stratejinin, marka değerine zarar vereceği, sürdürülebilirlik hedeflerini zedeleyeceği ve Türkiye pazarına duyulan güvenin azalmasına yol açabileceği gerçeğini dikkate almak gerekiyor.
■ Türkiye’ye duyulan güveni zedeleyebilir
Inditex’in Üreticiler ve Tedarikçiler için Davranış Kuralları’na göre, üretim sonrasında elde kalan ikinci kalite ürünler satılamıyor. Aksi takdirde, önemli miktarda cezalar uygulanıyor. Elde kalan ikinci kalite ürünlerin depolanması, listenin gruba bildirilmesi ve bağımsız denetimcilerin bu listeyi kontrol etmesinin ardından belli bir süre sonra uygun görülen bir STK’ya hibe edilmesi gerekiyor. Fakat bu durum her zaman böyle işlemeyebiliyor. Bazı tedarikçiler, ikinci kalite ürünleri, ikinci el pazarlarda satarak, farklı bir gelir kaynağı yaratmaya çalışıyorlar. Inditex’in amiral markası Zara’ya ait bir ürünün üzerinde alarmı ile Anadolu’da outlet’lerde satılıyor olması, markanın Türkiye’ye duyduğu güveni önemli ölçüde zedeleyebilecek bir gelişme.
■ Türkiye’de iptalle sonuçlanan toplam giysi sayısı son derece az
Bu konuda görüşlerini aldığım Inditex’ten yapılan açıklama ise şöyle: “‘Üreticiler ve Tedarikçiler için Davranış Kuralları’mız, grupla çalışmanın ilk noktası olarak kabul ediliyor ve tedarikçilerin bu kuralları kabul etmesi gerekiyor. Kuralların 14. maddesi, denetimlere tabi kalacak olan kapasitenin tamamını şeffaf bir şekilde beyan etme yükümlülüğü getiriyor. İzlenebilirlik; ürünlerin ve malzemelerin geçmişini, kullanımını, konumunu ve dağılımını tanımlayabilme ve izleyebilmeyi sağlıyor. Tedarik zincirinde izlenebilirlik gereksinimlerinin yerine getirilmesini doğrulamak için birden fazla kontrol mekanizması kullanılıyor. Bu mekanizmalar, paralel bir şekilde işleyerek tedarikçilerinin sağladığı bilgilerin doğruluğunu ve güvenilirliğini kontrol ediyor. 2023 yılında, 12 bin 100 izlenebilirlik denetimi gerçekleştirilmiş olup, bu denetimler sonucunda 808 uygunsuzluk tespit edildi. Türkiye’deki tekstil sektörünün kalitesi, kapasitesi ve bilgi birikimi, ülkeyi tedarik zincirimizin güçlü yönlerinden biri haline getirdi. Bu bağlamda, Türk tedarikçilerin ürettiği, standartlarımıza uymayan ve dolayısıyla iptalle sonuçlanan toplam giysi sayısı son derece az. Bu giysilere farklı çözümlerle ikinci bir hayat kazandırmak için tedarikçilerimiz ile doğrudan iş birliği içerisinde çalışıyoruz. Bazı durumlarda tedarikçi, giysileri UNHCR gibi toplum temelli kuruluşlara ya da Kızılay, AFAD, İstanbul Vakfı gibi yerel kar amacı gütmeyen kuruluşlara sosyal ve insani programları için bağışlamayı veya geri dönüşüme göndermeyi tercih edebilir.”