Türk parasının tercih edilme nedeni enflasyondaki düşüş beklentisi değil ki...

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Yabancı döviz getiriyor ve Türk menkul kıymetlerine, özellikle de iç borçlanma senetlerine yatırım yapıyor, doğru. Gerek şirketler, gerek vatandaşlar; yurt içinde yerleşikler de geçmişle kıyaslandığında yüklü sayılabilecek tutarda dövizden çıkıp Türk parasına geçiyor, bu da doğru.

Ama bu geçişin nedeni konusunda yanlış bir yaklaşım var.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, dün TRT’de katıldığı bir programda Türk parasına yönelişle ilgili olarak şu görüşleri dile getirdi: 

“Vatandaşımızın da, şirketlerimizin de, küresel yatırımcıların da TL’ye rağbeti arttı. Türk Lirasına güven arttı. Türk Lirasına portföy tercihi anlamında büyük bir rağbet var. Neden, çünkü piyasalar Türkiye’nin enflasyonu düşüreceğine inanmaya başladı...”

Maliye Bakanı aynı konuşmasında dövizin geçen yıl seçimlerden önce baskı altında tutulduğunu ve bu baskının kaldırılması sonucu hızlı bir artış gösterdiğini, bu yıl ise benzeri bir durumun yaşanmayacağını söyledi. Şimşek’in de dile getirdiği dövizle ilgili zaten bilinen bu durumu özellikle hatırlatmak istedim, çünkü bu sözler Türk parasına yatırımın niye tercih edildiğinin aslında örtülü bir itirafı. 

Özellikle vurgulama gereği duyduğum bu ayrıntı, yatırımcının TL’ye yönelme tercihini açıklamada büyük önem taşıyor. 

George ya da Hans olsaydınız... 

Türkiye’de portföy yatırımı yapmayı planlayan bir fonu yönetiyorsunuz. Önce nelere bakarsınız? 

Derecelendirme şirketleri Türkiye’nin notuyla ilgili olumlu adımlar atmış, olumlu... 

Türkiye’de faizler rekor düzeylere yükselmiş, oranlar çok cazip, bu da olumlu... 

Özellikle faiz çok iyi de, bir kaygınız var. Ne olurdu bu kaygı? 

Türkiye’de enflasyonun çok artabileceğinden ve aldığınız faizin üstüne çıkabileceğinden mi kaygı duyardınız? 

Yoksa dövizin, örneğin doların Türk parası karşısında, elde edeceğiniz faizden daha yüksek oranda değer kazanmasından mı? 

Normal koşullarda tabii ki enflasyon kadar ya da ona yakın bir kur artışı yaşanır ve bundan dolayı enflasyona da elbette bakarsınız ama Türkiye’de pek öyle olmuyor ki. Hem Maliye Bakanı Şimşek “Kur artışı düşük olacak” demedi mi, ayrıca Merkez Bankası sürekli olarak “Türk parası reel olarak değer kazanacak” demiyor mu? 

Öyleyse enflasyon sizi niye ilgilendirsin ki... 

Hem zaten ilgilendirmiyor ki... 

Siz, önce alacağınız faize, sonra da enflasyondan kopuk bir şekilde seyreden kur artışına ve bu artışın faizden düşük kalmasına odaklanmışsınız. 

Yani, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “Piyasalar Türkiye’nin enflasyonu düşüreceğine inanmaya başladı, o yüzden de Türk parasına yatırım yapılıyor” şeklinde özetlenebilecek görüşü gerçek fotoğrafı pek yansıtmıyor. 

Piyasalar, yani yabancılar enflasyonun düşeceğine inanmaya başladı ya da başlamadı, pek önemi yok.

Piyasalar, yani yabancılar asıl döviz kurunun, alacakları faizden az artacağına inanmaya başladı, inanmanın ötesinde bunu gördü. 

Siz enflasyon çok düşük seyrederken kuru bir şekilde bir anda zıplatın ya da bu izlenimi verecek bir adım atın da bakalım; yabancılar yine “Türkiye’de enfl asyon çok düşük ya da düşecek” diye gelip burada yatırım yapıyor, TL’yi tercih ediyor mu? 

Yerli yatırımcı da aynı durumda 

Bu köşede dün yerli yatırımcıların da son dönemde geçmişle kıyaslandığında yoğun sayılacak biçimde dövizden çıkıp Türk Lirası cinsi mevduat hesabı açtırdığına değinmiş ve gerçek sayılar üstünden giderek bu tercihin nasıl daha yüksek getiri elde edilmesini sağladığını anlatmıştım. 

Vatandaş ve şirketler dövizden TL’ye geçip mevduat hesabı açtırırken iki amaçla hareket etmiş olabilir. 

Enflasyon düşecek ve TL mevduattan enflasyonun üstünde kazanç sağlayacağım. 

Dövizde durunca TL’deki kadar bile getiri elde edemiyorum, o yüzden en iyisi Türk parası mevduat hesabı açtırayım. 

TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranlarını, aylık bazda geçen yıl temmuz ve ağustostaki gibi yüzde 9’un üstünde oranlar geldiğinde bile inandırıcı bulmayan Türk halkı, yüzde 4 dolayındaki mevduat faiziyle enflasyonun üstünde getiri elde ettiğine inanır mı? Tabii ki hayır. Dolayısıyla vatandaşın, “Dedikleri kadar varmış, bak enflasyon düşüyor, hem yetkililer de böyle söylemeye devam ediyor, ben en iyisi mi şu dövizimi satıp TL mevduata geçeyim” dediğini düşünmek... Bana fazla iyimser geldi. Ya da bu tümüyle politik bir söylem.

Vatandaşın dövizden niye TL mevduata geçtiği o kadar açık ki... 

Dövizin uzun süredir artmadığı görülüyor. 

Dövizin enflasyon kadar bile artırılmayacağı üstüne basa basa her platformda dile getiriliyor; Maliye Bakanı “Döviz almasak dolar 20 liralara kadar düşerdi” demedi mi? 

- İyi kötü finansal okuryazarlığı olan tasarruf sahibi açıp haberlere bakıyor, yabancının döviz getirip TL’ye yatırarak para kazandığını görüyor, haklı olarak düşünüyor “Ben niye yapmayayım” diye ve aynı yolu izliyor. Hepsi bu, hepsi! 

Yakın çevremden biliyorum. Adeta “Dövizden başka tasarruf aracı tanımam, hele TL mevduat mı, aman aman” yaklaşımındaki tanıdığım bazı isimler bu katı tutumlarını terk etti ve TL’ye döndü. Ama bunlardan hiçbiri bu tercih değişikliğine giderken “Bu TL faizi ile enflasyonun üstünde getiri elde edeceğim” yaklaşımı sergilemedi. Ortada iki tasarruf aracı vardı; biri döviz, belli bir dönemde örneğin 1 kazandırırken, TL mevduat yine örneğin 4 kazandırıyordu. Bu dönemdeki enflasyon belki 5’ti ama en azından enflasyona yakın getiri neredeydi, ona bakılıyordu. 

“Gelecek bir yılın enflasyonu yüzde 30’un altına düşecek” 

Nasıl ki enflasyon gibi, cari işlemler dengesi gibi bazı gerçekleşmeleri yalnızca takvim yılı esasında izlemiyorsak, yapılan tahminleri de mutlaka takvim yılı bazında izlemek durumunda değiliz. 

Bu yaklaşımla hem mart sonunda, ardından da nisan sonunda oluşan verilerden hareketle önümüzdeki bir yılın resmi enflasyon tahminini hesaplamış ve bu oranların neden dile getirilip savunulmadığını sorgulamıştım. (Ekonomi; 22 Nisan ve 9 Mayıs 2024.) 

Son durumda önümüzdeki bir yılın, yani Mayıs 2024-Nisan 2025 döneminin TÜFE artışı tahmini yaklaşık yüzde 20 idi. Bu orana, 2024’ün tümünde tahmin edilen yüzde 38’den yola çıkarak son sekiz ayda beklenen artışa 2025’in ilk dört ayında beklenen artışı ekleyerek ulaşmıştım. 

Bir yılda yüzde 20 artış, çok iddialı bir orandı. Ama öngörülen buydu. Bu oranı hesapladıktan sonra şunu da eklemiştim: 

“Ben Maliye Bakanı ya da Merkez Bankası Başkanı olsam ve bu orana inansam, bu oranı her platformda dile getiririm.” Maliye Bakanı Mehmet Şimşek dünkü açıklamasında bu orana nihayet değindi; ama daha ılımlı bir yaklaşım sergileyerek. Şimşek, önümüzdeki bir yıldaki enflasyonu yüzde 30’un altında beklediklerini söyledi. 

Bu yılın kalan sekiz ayına ilişkin hesaplama aynıdır da, ben bu hesaplamayı yaparken 2025’in yüzde 14’lük tahmininin aylık bazda eşit artışlarla gerçekleşeceği varsayımından yola çıktım. Ekonomi yönetimi belli ki ilk aylarda daha yüksek oranlar bekliyor ki benim bulduğum yüzde 20’nin üstünde bir oran hesaplanmış. 

Gerçi geçtim zaten yüzde 20’yi, yüzde 25’e bile dünden razıyız!

Tüm yazılarını göster