Türk Mutfağı 2.0 ve bugünün gıdası

Volkan AKI Türkiye ve dünyada dönüşüm

Bugünlerde Restoran Haftası var. Mayıs sonuna kadar da devam edecek. Metro’nun sponsorluğunda, Dude Table tarafından organize ediliyor. Aslında haftanın çıkış misyonu, Türkiye’de yeme-içme sektörünün devamlılığına katkıda bulunmak. Evet yeme içme, menüler restoranlar pek çok konsept var ama bir yandan da içinde bulunduğumuz dönemin kritik sorunlarıyla ilgili tartışmalar yapılıyor. Tabii yine kendi kendimize tartışıyoruz ama bazı düşüncelerin oluşması açısından da bir fikir fırtınası oluyor.

              

Pilot çalışmalar deneyim getiriyor

İzlediğim panellerden birinde atıklar konusunda Metro’nun öncülüğünde restoranlarla yapılan pilot çalışmalar anlatılıyordu. Zaman zaman pek çok yerde yer alıyor ama restoranların burada yaşadığı deneyimlerden ortaya çıkan pratik çözümlerin çok değerli olduğunu gördüm. Örneğin Akkomarka Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Yeşilyurt, garnitür servisinde nasıl tasarruflar sağladığını aktarıyordu. Yine Japon’dan bir örnek verildi. Bazı restoranlar orada, masada söylenen yemeklerden arta kalan olursa onu hesaba ekliyormuş… Müthiş örnekler… Tabii bu örnekleri çoğaltmak ve standartlaştırmak gerekiyor.                 

Atıklar ve yeme-içme sektörü

Metro Türkiye, Kalite ve Sürdürülebilirlik Grup Müdürü Tülay Özel, şu tespiti yapıyordu: ‘’Dünya Gıda ve Tarım örgütü FAO’nun 2021 yılı envanter raporuna göre Türkiye’de 2019 yılında 18,8 milyon ton gıda atığa uğramış. Maalesef bunun 3.5 milyon tonu da yeme içme sektöründen geliyor. Hiç küçümsenmeyecek bir rakama ulaşan gıda atıkları ile mücadele artık hiç küçümsenmeyecek romantik bir konu değil, bu sektör için bir gereklilik. Yeme içme sektörünün ve restoranların sürdürülebilirliğinde en kritik konulardan biri hiç şüphesiz gıda atıkları ile mücadele…”                  

Ne kadar gıda çöpe gidiyor?

Akkomarka Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Yeşilyurt şu çarpıcı verileri paylaşıyor: “Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün 2021 rakamlarına göre Dünyada her yıl 4 milyar ton gıda üretiliyor ve 1.3 milyar ton gıda ise çöpe gidiyor. Bu 1 trilyon dolarlık ekonomi yapıyor. Bu gıdaların yüzde 56’sı gelişmiş ülkelerde, gerisi ise gelişmekte olan ülkelerde oluşuyor. Gelişmekte olan ülkelerdeki atıklar daha çok hasat, saklama, dağıtım gibi proje aşamasında ortaya çıkarken, gelişmiş ülkelerde perakende ve tüketim noktalarında ortaya çıkıyor. Sahra Altı Afrika’da 250 milyon ton civarında gıda üretiliyor fakat zengin ülkelerin israfı ise 220 milyon ton yani neredeyse Afrika kıtasının ürettiği gıdayı, zengin ülkeler çöpe atıyor”.                  

Gıda dengesini bozduk

Türkiye’de ilk organik gıda üretimlerini gerçekleştiren Değirmen Çiftliği Kurucusu Gürsel Tonbul’un söyledikleri de çok dikkat çekiciydi: “Sürdürülebilirlik bizim farkındalığımızın artmasından değil, zorunluluktan ortaya çıktı. Eğer bunu beceremezsek, zaten bu yok oluşun başlangıcıdır. Küresel ısınma, iklim krizi artık farkında olmanın ötesinde, sürdülebilirlik ilkesini her hücremize uygulamak zorunda olduğumuz bir noktaya geldi. İnsan oğlu her şeyi değiştiriyor örneğin domatesi değiştiriyor her şeyi yapıyoruz. Bu zekamızı gıdayı endüstrileşmede ve gıdada yolsuzluk, hile yaparak insanların gıda ihtiyaçlarından daha fazla kar etme yoluna gitmekte de kullanıyoruz. Sağlık arayan tüketici aslında bu yüzden de organik, glütensiz gibi yeme biçimlerine yöneliyor”.

Dijital sanatta Refik Anadol çağı!

Gerçekten ne kadar farkındasınız, bu ülke ne kadar anlayabiliyor çok emin değilim… İlk defa bu yüzyılda bir Türk sanatçısı Refik Anadol, dünyadaki bir sanat akımına yön verenler arasında yer alıyor. Bu yüz yılın Picasso’ları dijital sanatçılar. Türkiye bu konuda başka sanatçılarla da adını duyuruyor. Refik Anadol’un son eseri ‘Casa Batllo: Yaşayan Mimari’ , geçtiğimiz günlerde Christie’s Müzayede Evi’nde düzenlenen açık artırmada tam 1 milyon 380 bin dolar karşılığında satın alınmış. Anadol böylelikle, bir ilke daha imza atmış oldu. UNESCO dünya kültür miras alanları arasında yer alan, usta mimar Antonio Gaudi imzalı tarihi binanın ilk dijital yorumu olan bu NFT eser, teknolojinin olanaklarının sanat alanında kullanımında da en çarpıcı örneklerden biri…

Kadın çalıştırmak marifet mi?

Shell-Turcas Türkiye CEO’su Emre Turanlı’yı ‘Shell Hep İlerde’ konseptiyle ortaya çıkan 2022 lansmanında dinliyordum. Pek çok film, pek çok konsept vardı. Onları önümüzdeki günlerde medya ve iletişim kanallarında izleyeceksiniz. Emre Turanlı bir süredir de reklam ve projelerinde işledikleri istasyonlardaki kadın çalışanlar konusuna da değindi. Bu konuda her markanın yaptığı ayrıca çok değerli. Özetle Turanlı, ‘Kadın çalıştırmak bizim için özel bir durum değil. Bizim yönetim kurulumuzda, pek çok kademimizde kadınlar var. Konunun bu şekilde ele alınması sadece bir yüzü, bizim için arkasında çok daha bütünsel ve derin bir anlayış var ‘’. Tam da bu noktadaki söylem, gerçekten önemli bir tespiti içeriyor. Kadın çalıştırmak marifet mi? Hayır değil… Ama pek çok marka bunu bu şekilde ifade ediyor. Ancak bu noktaya ulaşabiliyoruz. Bu kadar bu işi içselleştirmiş, liderliği ve farkındalığında öncü olmuş bir marka bile tam olarak ‘Kadın çalıştırmak normal bir şey, olması gereken bu’ demekte zorlanıyor. Ya da bu yolu tam olarak tercih etmiyor, bu seviyede kalıyor. Keşke onlar da bu konuya daha fazla ağırlık verse. Oysa biz ‘Kadın erkek, birlikteyiz olması gerektiği gibi’… Her katkı çok değerli tabii ama Türkiye’de kadın konusunda bunu bile normalleştirmek zor görünüyor. Daha gidecek çok yol var.

Tüm yazılarını göster