Ortadoğu çok hareketli; Gerçi ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, Ortadoğu’yu ABD’nin dış politika öncelikleri arasında doğrudan saymadı ama, Başkan Joe Biden yönetimi yemin etmesinin üzerinden iki ay geçmeden ilk askeri salvosunu Ortadoğu’da yaptı; Suriye–Irak sınırında konuşlu İran destekli Şii milisler, ABD’nin nokta füze saldırısı ile vuruldu.
Papa’nın ziyareti
Tüm bu çatışma kargaşasına bir de Papa’nın Irak ziyareti eklendi. Ziyaretin en çok konuşulan karesi, Papa Francis’in Irak’ta Şiiler’in dini lideri Ayetullah Sistani ile el ele poz verdiği fotoğraf oldu.
Bu fotoğrafın anlamı için, öncelikle Sistani’nin kim olduğuna, izlediği politikaya bakmak gerekiyor.
İran doğumlu olmasına rağmen Sistani, çok küçük yaştan beri Irak’ta yaşıyor. Ve Irak’ta yıllardır - beklenenin aksine- İran’ın etkisinde değil. Hatta çoğu zaman İran’ın Irak üzerindeki etkisine karşı duruyor, söylemler geliştiriyor.
İlginçtir;
Aynı hafta içinde ABD Irak’taki İran destekli Şii grupları vururken, Papa da Irak’taki Şiiler üzerindeki “İran etkisine karşı duran” en önemli Şii dini lideri, Ayetullah Sistani’yi ziyaret ediyor.
Bölge yavaş yavaş İran’ın etkisini kırmak için oluşturulacak “koalisyona” doğru gidiyor.
Cerablus-Azez saldırı altında
Diğer tarafta, Suriye’de de adı konmamış ABD-Rusya rekabeti iyiden iyiye hızlandı;
Rusya, Joe Biden yönetiminin Suriye’de Türkiye kontrolündeki bölgeler üzerinden Moskova’yı sıkıştıracağı izlenimi edinmiş olmalı ki, buralar hareketlendi.
Türkiye saldırıyı İdlib’de beklerken, Rusya destekli Esad birlikleri Fırat Kalkanı bölgesindeki Cerablus’a doğru harekete geçti. Aylardır son derece sakin olan Türkiye kontrolündeki Cerablus-Azez hattında çok sert çatışmalar başladı.
Moskova belli ki, daha Washington tam olarak harekete geçmeden pozisyon almaya kararlı.
Yakın zamanda Afrin’in de, İdlib’in de karışması muhtemel.
ABD açısından, Moskova’nın Suriye’de sıkıştırılması, bu ülke üzerindeki İran etkisinin de kırılması açısından kritik önemde.
Açılım mı, taviz mi?
Bölgedeki bu yeni yapılanmaya Türkiye ise kötü yakalandı;
Bir yandan ekonomik kriz, diğer yandan dış politikada sıkışmayı aynı anda yaşıyor.
Ülkeler için tam bir “mükemmel fırtına” durumu bu; Çünkü en büyük dış politika tavizleri, işte böyle fırtınalar sırasında, “can havliyle” verilir.
Nitekim “açılım” adı altında bu “can havli” durumunun izlerini de görmek mümkün Ankara’nın son dönem politikalarında;
Uygulanmayacağını bile bile insan hakları ve demokratikleşme paketi açmak;
Yıllarca “darbeci/katil” diye adlandırılan Sisi’nin Mısır’ı ile ilişkileri yeniden kurma çabası;
Tam da ABD, Irak üzerindeki İran etkisini kırmak için harekete geçmişken-, Ankara’nın İran’la Irak üzerinden kavgaya tutuşması; karşılıklı Büyükelçileri çağırmak, ilişkileri germek;
Rum-Yunan ikilisinin yanlarına İsrail’i de alarak oluşturdukları cephenin AB ve ABD tarafından da desteklenmesi üzerine, “Mavi vatan” diye adlandırılan Ege ve Akdeniz’deki görünür geri çekilme –Sahi Oruç Reis, Barbaros, Yavuz gemileri neredeler, Antalya Körfezi ya da Karadeniz dışına pek çıkmıyor gibiler-;
Yunanlılar’la sadece Ege sorunlarının konuşulduğu geleneksel politikayı bir tarafa koyup, istikşafi görüşmelere Doğu Akdeniz başlığını da eklemek, Yunanistan’ı resmen “Doğu Akdeniz’de de muhatap” haline getirmek;
ABD’de Biden yönetimi ile ilişki kurabilmek için tutulan lobi şirketleri, savrulan milyon dolarlar;
Kıbrıs’ta bir yandan “iki devletli çözüm” deyip, diğer yandan KKTC’yi belli ki federasyon ya da en iyi ihtimalle konfederasyonun görüşüleceği masaya ittirme çabaları;
“Milli egemenlik konusu” diye Türk kamuoyuna anlatılan S-400’ler için “Girit modeli” ile pazarlık kapısı açılması; Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın S-400’ler konusunda - Milli Egemenlik konusunda Washington’la nasıl anlaşma sağlanacaksa ABD’ye “gelin anlaşalım” mektubu göndermesi -;
Libya’nın adeta “unutulması/ Türk kamuoyuna unutturulması”, Mısır’ın artan etkisi karşısında Ankara’nın Libya konusunda büyüyen hareketsizliğini, suskunluğu;
İsrail’e Büyükelçi atama hareketliliği…
Hepsinde bir acelecilik, bir telaş…
Oysa dış politika bir hesap-kitap işidir;
Bugün atılan adımlar, ülkelerin sadece mevcut vatandaşlarını değil, gelecek nesillerini de bağlar.
Belli ki ABD Başkanı Joe Biden’ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la doğrudan temas kurmama planı işliyor.
Telaş arttıkça, ucunu başını düşünmeden politika değişiklikleri/ açılımları art arda geliyor.