Uluslararası Finans Kurumu (IFC) Orta Doğu, Orta Asya, Türkiye, Afganistan ve Pakistan Başkan Yardımcısı Hela Cheikhrouhou, “Yeşil finans, Türk finans sektöründe ana akım haline geldi. Türk bankaları, gelişmekte olan piyasalardaki muadillerini geride bırakarak bölgede iklim değişikliği azaltım finansmanı konusunda öncü oldular” diyor.
Dünya Bankası Grubu üyesi Uluslararası Finans Kuruluşu (IFC), Türkiye’de 2023 mali yılında özel sektörün gelişimini desteklemek amacıyla 1,46 milyar doların üzerinde yatırım yaptı. IFC’den son 10 yılda yaklaşık 19 milyar dolar yatırım alan Türkiye, kuruluşun toplam küresel yatırımları içerisinde en yüksek yatırım alan üçüncü ülke konumunda bulunuyor.
Uluslararası Finans Kurumu (IFC) Orta Doğu, Orta Asya, Türkiye, Afganistan ve Pakistan Başkan Yardımcısı Hela Cheikhrouhou, Türkiye, IFC’nin en büyük pazarlarından biri. Yaklaşık 5 milyar dolarlık portföy ile en büyük üçüncü ülke konumunda. Son iki yılda, özel sektörün gelişimini ve ticaret akışını desteklemek amacıyla Türkiye’de yaklaşık 5 milyar dolarlık yatırım yaptık. Özel sektörün, zorlu makroekonomik ortamda dayanıklılık göstererek Türkiye’nin ekonomik büyümesinin temel itici gücü olduğuna inanıyoruz. Geçtiğimiz iki yıl boyunca çabalarımız, kadın girişimciler ve küçük işletmeler gibi ekonominin yetersiz hizmet alan kesimlerinin finansal erişiminin iyileştirilmesi; ülkenin imalat sanayinde rekabet gücünün ve verimliliğin arttırılması; sürdürülebilir ve kritik altyapı projelerinin desteklenmesi; toplumsal cinsiyet uçurumunun azaltılması; iklim değişikliğiyle mücadele ve ticaretin geliştirilmesi konularına yoğunlaştı” yorumlarını yapıyor. Hela Cheikhrouhou ile finans sektörünün iklim krizi ile mücadelede oynadığı rolü konuştuk:
“Yeşil finans, Türk finans sektöründe ana akım haline geldi. Türk bankaları, gelişmekte olan piyasalardaki muadillerini geride bırakarak bölgede iklim değişikliği azaltım finansmanı konusunda öncü oldular. Müşterilerine enerji verimliliği ürünleri ve yenilenebilir enerji finansmanı sağlama açısından küresel olarak gelişmekte olan piyasalar arasında en erken hareket edenler arasındalar. Sanayide enerji verimliliği ve jeotermal enerji hala büyüme potansiyeli olsa da, iklim değişikliği uyum finansmanına da hızla odaklanmak gerekiyor. Türkiye’nin iddialı iklim taahhütlerini yerine getirebilmesi ve iklim değişikliğinin ekonomiye ve Türk halkının yaşamına giderek daha fazla vereceği zarara hazırlanabilmesi için daha fazla yatırıma ihtiyaç var. TSKB (Türkiye Sınai Kalkınma Bankası) ve Garanti BBVA, Yapı Kredi, İş Bankası ve Akbank gibi büyük ticari bankalar yeşil ürünler çıkaran finans kuruluşlarının başında geliyor. Birçok banka iklim krizi ile mücadele ve yenilenebilir enerji girişimleri için finansman sunarken, Türkiye’nin finans sisteminde krediler ve tahviller için zorunlu bir yeşil etiketleme sistemi bulunmuyor. Raporlanan rakamlarda potansiyel olarak yanlışlıklara yol açmaktadır. Yeşil etiketlemenin uygulanması, veri doğruluğunun ve etkili takibin sağlanması için çok önemli.”
“Türkiye, enerji yoğunluğu en yüksek 10 OECD ülkesinden biri. 2015-2020 yılları arasında ekonominin enerji yoğunluğu yüzde 7,1 oranında artarken, Uluslararası Enerji Ajansı tarafından izlenen ülkelerin ortalama enerji yoğunluğu yüzde 16,3 oranında azaldı. Bu nedenle, Türkiye’nin ekonomik büyümesini sürdürmesi, çevresel sürdürülebilirlik konusundaki küresel taahhütlerini yerine getirmesi için enerji verimliliğinin artırılması kritik önem taşıyor. Yapılan tahminler, sanayi sektöründe yüzde 25’lik bir tasarrufun mümkün olduğunu gösteriyor. Öyle ki, bazı sanayilerin enerji tüketimi OECD ülkelerindeki emsallerine göre iki ila üç kat daha fazla. Sanayide enerji verimliliği pazarının kilidini başarıyla açmak 2025 yılına kadar yaklaşık 3 milyar dolar değer yaratabilir.”
“Türk özel sektörünün rekabet gücünü artırmayı desteklemenin yanı sıra, deprem sonrası yeniden inşa sürecinde de yardımcı olmayı hedefl iyoruz. Bu kapsamda önceliğimiz, sürdürülebilir ve kritik altyapı yatırımlarımızı ölçeklendirmek, imalat sektörünü güçlendirmek, finansmana erişimi yaygınlaştırmak ve ihracatı desteklemek olacak. İklim değişikliğiyle mücadele ve toplumsal cinsiyet uçurumunun ele alınması elbette önemli başlıklarımız olmaya devam edecek. Bu çalışmalar, hükümete doğrudan yatırım kredisi ve Türk özel sektörüne destek de dahil olmak üzere, Dünya Bankası Grubu kuruluşlarının önümüzdeki üç yıl içinde hazırlamayı ve sunmayı öngördüğü yaklaşık 18 milyar dolarlık operasyonların bir parçası olacak.”
“Mavi finans, küresel çapta yatırımcıların, finans kuruluşlarının ve ihraççıların artan ilgisini çeken bir başka gelişmekte olan iklim finansmanı alanıdır. Mavi Tahviller ve Mavi Krediler, su ve atık su yönetimi, okyanus plastik kirliliğinin azaltılması, deniz ekosisteminin restorasyonu, sürdürülebilir denizcilik, çevre dostu turizm ve açık deniz yenilenebilir enerji yatırımları için fon toplayan ve tahsis eden yenilikçi finansman araçları. Türkiye’nin aşırı su kıtlığına karşı koymak ve artan su talebini karşılamak için mavi finansmana büyük ve büyüyen bir ihtiyaç var.”
“Üst-orta gelirli ülkelerdeki ortalama yüzde 62'lik oranla karşılaştırıldığında, Türk kadınlarının yalnızca üçte biri ekonomik olarak aktif. Türkiye gibi gelişmiş bir ekonomi için böyle bir cinsiyet uçurumu kabul edilemez. IFC’nin Türkiye'deki stratejisinin temel ayaklarından biri de, bu cinsiyet uçurumunu kapatmak için özel sektörü desteklemek.”
“Kasım ayında Türkiye’ye yaptığım son ziyaret sırasında Gaziantep’i ziyaret etme ve 2023 depremlerinin yol açtığı yıkımı gözlemleme fırsatım oldu. Güçlü özel sektörleri gibi Türk halkının direncini görmek beni yüreklendirdi. Büyük depremler ve sonrasında yaşananlar Dünya Bankası için bir öncelik olmuştur. Haziran 2023’te Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD) 1 milyar dolarlık bir kaynağı onayladı. Bu kaynaktan ağır deprem hasarına maruz kalan 11 il faydalanacak. IFC de, önümüzdeki iki yıl içinde yardım ve yeniden inşa çalışmalarını desteklemek üzere yaklaşık 1 milyar dolar kaynak aktarmayı planlıyor. Önceliklerimiz arasında yalnızca tahrip olmuş bölgelerin yeniden kalkındırılmasına yardımcı olmak değil, aynı zamanda Türk bankaları aracılığıyla etkilenen haneleri desteklemek de yer alıyor.”
“Türkiye, Paris Anlaşması’nı onaylayarak ve 2053 yılına kadar net sıfır emisyon taahhüdünde bulunarak önemli bir irade gösterdi. Asıl zorluk, bu iddialı hedefe ulaşmak için gereken yatırımları çekmek. Türkiye için hazırladığımız İklim Değişikliği Kalkınma Raporu'na göre 2022-2030 yılları arasında 68 milyar dolar, 2040 yılına kadar ise özellikle enerji, konut ve ulaştırma sektörlerinde 97 milyar dolar daha yatırıma ihtiyaç var. Biz bu noktada, güçlendirilmiş bir özel sektörün elzem olduğuna inanıyoruz. Örneğin, özel sektörün yenilenebilir enerji kapasitesi üretimi (hidroelektrik hariç) için yatırım ihtiyacının yüzde 80’inden fazlasına katkıda bulunması gerekeceğini tahmin ediyoruz. Karbon-nötr bir ekonomiye geçiş, üreticiler için de heyecan verici fırsatlar yaratacak.
“Jeotermal enerji alanındaki yatırım fırsatlarını inceliyoruz. Türkiye bu alanda en hızlı büyüyen ülkeler arasında yer alıyor. Nisan 2023 itibariyle jeotermal kaynaklardan elektrik üretme kapasitesi 1691,4 MW’a ulaştı. Bu sektör, ekonomik büyümeyi desteklemek ve refahı artırmak için düşük karbonlu enerji sağlayabilecek potansiyele sahip. Türkiye’de ısıtma ve soğutma için özellikle sığ jeotermal enerji geliştirme potansiyelinin daha fazla ortaya çıkarılması, fosil yakıt bağımlılığını azaltabilir. Özel jeotermal geliştiricileri için karma finansmanın harekete geçirilmesi bu sürecin kilit bir parçası olabilir.”