Her iki taraf da ilişkilerin daha da kötüye gitmemesi için gayret gösteriyorsa da, sürekli olarak ortaya yeni zorluklar çıkıyor. Herhalde bu sözleri görünce, Türk-Amerikan güvenlik ilişkisinden söz ettiğimi tahmin etmişsinizdir. Tam işler yoluna giriyormuş gibi gözükürken, ortaya ilgilenmeyi gerektiren yeni sorunlar çıkmış bulunuyor.
İlk sorun aslında tanıdık bir sorun. ABD savunma bütçesinde, Suriye’de IŞİD ile mücadele ettiği gerekçesiyle, YPG/PYD’ye verilmek üzere iki yüz altmış milyon dolar civarı bir tahsisat ayırmış. Amerikalılar geçici işbirliği yapıldığını, yaptıklarına bunun dışında bir mana verilmemesini söylüyorlar. Türkiye ise, bu örgütü fonlamanın ve silahla donatmanın, artık ciddi bir tehdit oluşturduğu dahi tartışmalı olan IŞİD’le mücadele için gerekli olduğundan kuşku duyuyor. Esas amacın Suriye ve Irak’ın bir bölümünde, zaman içinde bağımsızlık kazanacak bir Kürt devleti kurmak olduğunu düşünüyor. Denize çıkışı olmayan ve hasmane komşularla çevrili, varlığını sürdürmesinin ise ancak dış desteğe bağlı bir birimin Türkiye’nin güvenliği açısından bir tehlike oluşturduğu değerlendiriliyor. Bundan da öteye, bu devletin tüm komşularından toprak talepleri olacağı ihtimali, endişeleri yoğunlaştırıyor. Acaba Türkiye endişelerinde haklı mı? Soruyu cevaplamak pek kolay olmasa da, YPG/PYD’nin terör örgütü olduğundan kuşku duyulmayan ve Türkiye’de operasyonlar yapmaya çalışan PKK ile yakın ilişki içinde bulunduğuna işaret etmek belki de yeterli olacaktır. YPG/PYD’ye verilen desteğin bir kısmı herhalde şu veya bu şekilde PKK’ya intikal edecektir. Özetlemek gerekirse, Türkiye’nin haklı olduğu bir nokta var gibi görünüyor.
İsveç’in NATO üyeliğinin onaylanmasında güçlük çıkabilir
İkinci sorun biraz daha hassas. Türkiye, İsveç’in NATO üyeliğini onaylamak için gereken süreci başlatma sözü verdi. Her ne kadar iki konu arasında doğrudan bir bağ olmadığı açıklandıysa da, ABD Başkanı, daha önce Rusya’dan S-400 füzesi satın alması dolayısıyla F-35 projesinden çıkarılan Türkiye’nin yapacağı jestin, ülkemize satılması talep edilen F-16 kitleri ve yeni F-16 uçakları konusunda Kongre’nin sergilediği direncin aşılmasına katkıda bulunacağını belirtmişti. F-16 satışlarının gerçekleşmesi, Yunanistan ile Türkiye arasında gözetilen hava silahları dengesinin, F-35 ve Fransa’dan da Rafael taarruz uçakları alması dolayısıyla Yunanistan lehine bozulmuş olması açısından da özel önem arz etmektedir. Türkiye, parlamentosunun tatilde olması nedeniyle, verdiği sözü henüz sonuçlandırmamıştır. Maalesef, bu arada sadece İsveç’i değil, Danimarka’yı da saran Kuran yakma salgını devam edecek olursa, İsveç’in NATO üyeliğinin parlamentoda onaylanmasında güçlük çıkabilecektir.
Böylece üçüncü soruna da gelmiş oluyoruz. Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini onaylayacağını ilan etmesinin ardından Kongre’de bazı olumlu sözler söylenmiş olmasına ve ABD Başkanı’nın da olumlu hava sergilemesine rağmen, bazı göstergeler F-16 satışı için henüz kesinleşmiş bir karar olmadığına işaret ediyor. İlginçtir ki, bir Kongre üyesi değil de, Amerika’daki Rum lobisinin bir sözcüsü, süreçte hala aşılması gereken güçlükler olduğunu beyan etti. Senato Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Senatör Menendez’in büyük ölçüde Rum lobisinin denetiminde olduğu anlaşılıyor. Yine de Senatör’ün tutumunu gözden geçirebileceği ümidi sürmektedir.
Senatör geçmişte yolsuzluk yapmaktan yargılanmış fakat jürinin kilitlenmesi üzerine ceza almaktan kurtulmuştur. Şimdi de kendisi ve kısa süre önce evlendiği karısının muhtemel yolsuzlukları inceleme konusu yapılmaktadır. İki yıl önce, edindiği evin taksitlerini dahi ödeyemeyen Bayan Menendez’in şu anda 250.000 dolar değerinde altın külçe sahibi olduğunu beyan etmesi, bireylerin tasarruflarını altın külçe şeklinde tutmayı dahi pek bilmedikleri ABD’de dikkati çeken bir olaydır. Karı-koca Amerika’ya Mısır’dan helal gıda maddesi ithal etme tekelinin bazı hediyeler karşılığı bir dostlarına verilmesinin sağlanmasına ilişkin olarak sorgulanıyorlar. Teknik olarak, bu tahkikatın Sayın Senatör’ün Türkiye ile ilgili değerlendirmeleriyle bir alakası bulunmasa da, bu macera sırasında kendisinin enerjisinin ve inandırıcılığının F-16 satışına itiraz edemeyecek kadar tükenmesi mümkündür.
Her iki ülke yönetiminin de ilişkileri bozmadan götürmeye gayret edecekleri konusunda tereddüt yoktur. Fakat, gördüğünüz gibi, işler ilerlerken ortaya yeni güçlükler çıkmakta, yeni gayretlere ihtiyaç duyulmaktadır. Tabii, her iki taraf da, ilişkilerin başarısızlığa uğraması durumunda ne yapacaklarına dönük hazırlık yapmak mecburiyetindedir. Kısa süre önce Türkiye F-16’ları kendisinin yeniden donatabilecek imkanları geliştirdiğini duyurdu. Biraz daha süre tanınırsa, belki F-16’ların yerini alabilecek uçak çözümleri de üretilecektir. Amerikalı dostlarımız bazen müttefiklerini mahrumiyete uğratarak istedikleri yönde etkilemeye gayret ederken, onların ABD’ye olan bağımlılıklarını azaltacak ve aşacak yöntemler bulabildikleri algılamakta zorlanıyorlar. Bu ayrıntı belki Sayın Senatör’ün de dikkatine sunulabilir.