Her zaman olduğu gibi, söyleyeceğim mesajı baştan vereyim. Türkiye gastronomisini dünyaya açmanın yolu turizmden geçer… Tarımla ilgili katma değeri de böyle yükseltebiliriz. Bunun en ucuz ve pratik yolu da bu… Türkiye’de ardı ardına Gastronomi Festivalleri yapılıyor. En son Gaziantep birkaç yıldır belediye desteği ile çok güzel ilerliyor… Antakya ile Unesco listesindeki bu illerimizin potansiyeli çok yüksek. Gastronomi Başkenti söylemlerine şimdi de Antalya eklendi… Antalya Food Fest de geçtiğimiz hafta sonu yapıldı. Antalya Belediye Başkanı Muhittin Böcek, “Turizmin başkentiyiz ama gastronomi ve tarımda da başkent olmayı hedefliyoruz” diyor.
Gastronomi Türkiye’nin çatısı
Gastronomi çatısı tüm Türkiye için geçerli, o yüzden bu söylemler çok değerli. Adeta bir uyanış olarak değerlendiriyorum. Çünkü gastronomi, Türkiye’nin pazarlanabilir en önemli markası… Turizm Bakanı Mehmet Ersoy, gastronomiyi turizmin altında önemli bir sıraya koyduklarını söylemişti. Ben turizm, gastronomi ve tarımın önemli ve güçlü bir kimya oluşturduğunu düşünüyorum. Sürdürülebilir tarım, insanların dalından doğal ürünlere ulaşabilirliği ve bunu gastronomi süzgecinde sofraya kadar bir zincirle sunabilmek turizmin katma değerini artırıyor. O yüzden turizm, gastronomi ve tarım değer yaratan, değeri katlayan muhteşem bir üçgen ve aynı zamanda yeni dünyanın da gerçeği.
Festival kıvamından çıkmak
Tüm bu illerin bu etkinlikleri festival kıvamından çıkarması da gerekiyor. Yapılan çalışmalar var. Bunun devamını getirmezseniz çok derinlemesine etkisi olmuyor. Turizmde, turistin gastronomi temasını güçlendirmek ve kalitesini artırmak lazım. Bugün Türk çayı, Türk kahvesi kültürü böyle yayılıyor. Aynı trendi gastronomi bütünü için de yerleştirmek gerekli. Antalya’yı bu yüzden de önemsiyorum. Belediye Başkanı Muhittin Böcek, 700 bin yatak ve bu yıl gelecek 12 milyon turistten bahsediyor. Burada tarımdan sofraya bir zincir oluşturmak için yola çıktıklarını söylüyor. Buradan hayal ettiğinizde her otel bir gastronomi noktası, şehirde gastronomi noktası çok fazla yok. O da biraz, her şey dahil sisteminden kaynaklanıyor belki ama işler değişiyor.
3 yıldır plan yapıyoruz Antalya’da Büyük Şehir Belediye Başkanı Mühittin Böcek hep beklediğimiz ışığı yakmış. Bundan sonra derinleşmesi önemli. Böcek şöyle diyor: ”Şimdi burada Antalya bereketli topraklara sahip, turizmin yanı sıra tarımın da başkentlerinden biri Antalya… Bazı komşu ülkelerin sebze meyvesinin neredeyse yüzde 50’si Antalya’dan gidiyor. Örtü altı tarım dediğimiz seracılıkta da Türkiye’deki payımız yüzde 67. Ama bugüne kadar ‘gastronomi’ düşünülmemiş. Aslında biz 3 yıldır bunların planlarını yapıyoruz. Bu yıl hayata geçirdik”.
Turizm, tarım, gastronomi
Bu üçgen için en uygun illerden birisi de tabii ki Antalya, Muhittin Böcek, “Antalya’da üreticiden sofraya konseptini büyütmek istiyoruz. 700 bin yatak kapasitemiz var ve her otelin şefi var. Bir de restoranlara, sokak restoranlarına ulaşmak istiyoruz. 7 Mehmet gibi tesis sayısı çok az… Oysa tarımla uğraşan birçok ilçemiz var. Tarım köylerimiz var, tarım ilçelerimiz var. Kendi üretimlerimizi böylece nitelikli bir şekilde, sofraya taşımak istiyoruz. Yerelde üretelim, yerelde tüketelim. Üreticilerimize sahip çıkalım, bunları otellerimizde şeflerle birlikte yemeğe, aşa dönüştürelim. Zaten bizim böyle doğal bir kapasitemiz var. Antalya için tarladan sofraya gastronomi ile bir zincir yaratalım istiyoruz”.
Tavşan yüreği zeytini hasatını yaptık örneğin. Bu da tarımın alt yapısı için önemli bir yatırım oldu. Burası Vakıflara ait bir yerdi. Madenler, inşaat için talepler oldu. Biz burayı kimseye vermeyeceğimizi söyledik. Büyük Şehir Belediyesi ve Ticaret Borsası iş birliği ile bu bölgeyi aldık. 2 bin 630 dönüm burası, 26 bin ağaç var. 20 bini tavşan yüreği zeytin ağacı bunların. Akdeniz’in akciğerleri… Gastronomi ekosistemini geliştirmek için, Ticaret Odası, Ticaret Borsası, Organize Sanayi, 98 bin esnafımız oraya üye birlikte hareket ediyoruz. Aklınıza gelecek herkesi bu ekosistem içine aldık. Gastronomi Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği’ni kurdurdum. Onlar da işin içine dahil oldu. Tüm paydaşlarımız, bu işin içinde, TÜROFED, AKTOP, TÜRSAB bu paydaşlara dahil… Eksik ne varsa, yapmaya çalışıyorum bu konuda. Cam seralardan çıkıp geldim, Yörük çocuğuyum. 20 dönüm kendi bahçelerimi kendim aşıladım. Tarımdan sofraya zincirinin değerini çok iyi biliyorum”.
SON SÖZ: Turizm, tarım, gastronomi dünyanın yeni değer yaratan üçgeni. Türkiye bu potansiyelin 3’ü de olan ender ülkelerden biri. Ancak bu potansiyeli harekete geçirmek için, yerel ve çatı stratejilerinin birleşmesi zorunlu.
Sağlık turizmi de çok önemli
Dünyada çoklu yaşamlar başladı, “multicity” yaşamlar diye bunu daha önce yazmıştım. O zaman pandemi de yoktu. Avrupa’nın sıcak bölgelerine göç. Bu konuda İspanya hep ilk tercih oldu. Şimdi uzaktan çalışma da başladı. Bir de enerji kriziyle birlikte bu tür trendler daha da gelişecek. Ancak böyle yaşamayı yani kışın gelip otellerde konaklamayı seçerler, iyi de bir şehir yaşamı istiyor. Antalya bunun için de çok önemli bir kent aslında. Ama Antalya’ya her geldiğimizde söylediğimiz keşke kentin gastronomi ve sosyal kapasitesi de gelişse ve kalitesi yükselse temennimiz umarım gerçek olur. Burada işin bir diğer yönünü Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek şöyle aktarıyor: “Turizm Birliğini de kurduk. 19 Belediye’den, her partiden katılımla 17 belediye katıldı. Katılmayan belediyelere üzüldüm. Çünkü partiler üstü tüm turizmcileri aldım o birliğe… Siyaset üstü çalışma yapıyoruz. Yurtdışında böylece daha iyi tanıtım alanları almaya başladık Turizm Fuarlarında. Sağlık turizmini geliştirmek istiyoruz. Örneğin diş çok önemli. Bir tedavi 20 günden önce bitmiyor. Bu bizim için büyük potansiyel olabilir. Sağlık turizmi gibi farklı turizm kanallarının, gastronomi etkisi de yüksek, çünkü sadece tatil için gelmeyecek, çorbacıya da taksiciye de faydası olacak.”