Bu hafta TÜİK tarafından yılın ikinci çeyreğine ilişkin ekonomik büyüme verileri açıklandı. Buna göre reel ekonomik aktivite, yılın ilk çeyreğine göre (mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış) %3,5 oranında, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre ise %3,8 oranında arttı.
Yılın ikinci çeyreği ekonomimiz için 3 farklı açıdan oldukça önemli veriler içerdi. Bunlar sırasıyla şu şekildedir. Öncelikle; ikinci çeyrek Türkiye’nin yakın tarihinin en yıkıcı deprem felaketinin yaşadığı dönemin akabinde gerçekleşti. İkinci olarak, bu çeyrek Türkiye’nin düşük faiz ve düşük kur politikasının uygulandığı son dönemdi. Üçüncü olarak, seçimlerin bu dönemde gerçekleşmesi nedeniyle hanehalkı ve reel sektör açısından büyük belirsizlikleri barındırdı.
Bu çeyreğe damgasını vuran yüksek enflasyon, yüksek finansal riskler ve belirsizlik ortamı ekonomik büyümeyi gerek üretim gerekse tüketim açısından önemli ölçüde etkiledi.
Büyümenin kompozisyonuna iktisadi faaliyet kollarına göre bakacak olursak çeyreklik büyümenin oldukça zayıf seyrettiğini göreceğiz. Sanayi sektörü ikinci çeyrekte yerinde sayarken, ekonomik aktivitenin esas belirleyicisi olan hizmetler sektöründeki büyüme %0,8 ile sınırlı kaldı. İnşaat sektörü ise deprem kaynaklı devasa yeniden yapım ihtiyacına rağmen %0,5 oranında daraldı.
Büyümeye harcamalara göre bakacak olursak iç talebin rekor kırdığını görüyoruz. Bir önceki çeyreğe göre iç talep %4,8, hanehalkı tüketimi ise %5,2 oranında arttı. Yıllıklandırılmış oranlar %17,2 ve %22,5’e denk geliyor! Yüksek enflasyon ve belirsizlik ortamı iç talebi alevlendirerek ithalatta boomerang etkisi yaratmış. İthalatta yıllıklandırılmış çeyreklik büyüme %22,6’ya ulaştı! İhracat ise, hem yüksek enflasyon-düşük kur politikasının yarattığı rekabetteki düşüş hem finansmana erişimdeki sorunlar hem de yavaşlayan dış talep nedeniyle azaldı.
Yılın son dönemecine girerken ekonomi politika çerçevesinin zorunlu olarak sıkılaşmaya yöneldiğini görüyoruz. Her ne kadar Temmuz ayında rekor dış ticaret açığı verilmiş olsa da, hem para politikasındaki yavaşlama hem de dış finansmana erişimdeki sorunlar yılın son çeyreğinde frene sert bir şekilde basacağımızın sinyalini veriyor. Özetle resim Türkiye’nin tüketerek büyümede sona geldiğini söylüyor.