Tüketici güven endeksi büyük bir felaket yaşanan dönemde yalnızca yüzde 2.5 düştü. TÜİK böyle diyor. İyi de depremin etkisi bu kadar mı yani?
Detayları anlatmayı pek düşünmüyordum ama dünkü açıklama ve orada yer alan nottan sonra bu adeta gerekli hale geldi.
Gelin şu tüketici güven endeksinde şubat ve martta olanlara, TÜİK’in bu konuda ne dediğine ve gönderdiği açıklamayla nasıl çeliştiğine birlikte bakalım.
Şubat verisiyle başladı
Tüketici güven endeksini elde etmeye yarayan tüketici eğilim anketi her ayın ilk iki haftasında TÜİK ile Merkez Bankası’nca yapılır ve sonuçları ilgili ayın içinde TÜİK tarafından açıklanır.
Tüketicinin güvenini ortaya koyan endeks şubat ayında yüzde 4.3 artınca, deprem gibi büyük bir felaket yaşanan ayda bu oranı gerçekçi bulmadığımı kaleme almıştım. Bunu da bu köşede 21 Şubat’ta yazdım. TÜİK, şubat ayı verisiyle ilgili olarak 20 Şubat’ta yaptığı açıklamaya şöyle bir not koymuştu, yazıma o notu da aldım:
“Tüketici eğilim anketi verilerinin önemli bir kısmı 6 Şubat 2023’ten önce derlendiği için sonuçlar büyük ölçüde deprem öncesi durumu yansıtmaktadır.”
6 Şubat’taki depremden sonra değil bölgede yaşayanlar, Türkiye’de iyimser kimse kalmış olamazdı. Dolayısıyla 6 Şubat’a kadar tüm Türkiye’yi öyle bir iyimserlik dalgası kaplamalıydı ki depremden sonraki kötümserlikle aylık yüzde 4.3 artışa ancak inilebilsin.
İşte 21 Şubat'ta bunu anlattım ve ya yüzde 4.3'ün ciddiye alınacak bir oran olmadığını ya da (hiç ihtimal vermiyorum) Türk halkının depremden dolayı hiç üzülmediğini yazdım.
TÜİK ne diyor?
TÜİK, bu yazım üzerine aynı gün bir açıklama gönderdi. İlgili bölümü aynen aktarıyorum:
“Anket uygulamasına (şubat için) 1 Şubat 2023 tarihinde başlanmış olup, deprem felaketinin gerçekleştiği 6 Şubat 2023 tarihine kadar çalışma kapsamındaki anketlerin büyük bir kısmı tamamlanmıştır. 6 Şubat tarihi itibarıyla ulusal yas döneminde, cevaplayıcıların hassasiyetine saygı gereği Kurumsal karar alınarak anket uygulaması durdurulmuştur. Bu nedenle deprem sonrası durum verilere yansımamıştır. Depremin etkilerinin bir sonraki ay tüketici güveni verilerine yansıması beklenmektedir.”
Peki depremin etkileri bir sonraki aya, yani mart ayına yansıdı mı?
Yansımamış, daha doğrusu yansıtılmamış!
Sebep?
TÜİK tarafından dün yapılan mart ayı tüketici güven endeksi açıklamasında bu konuda şöyle deniliyor:
“Tüketici eğilim anketi, deprem felaketinden etkilenen Adıyaman, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya ve Osmaniye illerinde yapılmamıştır.”
Niye yapılmadığı sorulsa, alınacak yanıt belli:
“Deprem bölgesindekilerin hassasiyeti...”
Deprem bölgesinde çadırlarda felaket koşullarda yaşamını sürdürmeye çalışanlara soramadınız; isteseniz sorabilirdiniz de pek işinize gelmedi belli ki, peki sormayın, tamam. Oralarda yaşayan başka kimse yok mu, onlara sorun!
Türkiye böyle bir felaket yaşıyor ve doğru dürüst anket çalışması yapılmadığı için tüketici güveni şubata göre yalnızca yüzde 2.5 düşüyor.
Tüketici güven endeksi hesaplamak zorunda mısınız bilmiyorum; ama böyle yapacaksanız hiç yapmayın daha iyi!
Emekli maaşına yapılan zamda kapsam genişler mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halen 5.500 lira olan en düşük emekli maaşının 7.500 liraya çıkarılacağını açıklamasından sonra bir tartışma başladı ve memnuniyetle birlikte hoşnutsuzluk sesleri da dalga dalga yayılıyor.
En düşük maaşın artırılacak olması bu maaşla yetinmek durumunda olanların elbette hoşuna gitti ama 7.500 liranın hemen üstünde maaş alanların hiçbir kazancı olmadı.
Şimdi istenen, tüm emekli maaşlarının 5.500'den 7.500'e çıkışta söz konusu olan yüzde 36 oranında artırılması. Tüm maaşlara aynı oran uygulanması yüksek maaşlılar lehine bir durum yaratacağından ve maaşlar arasındaki farkın daha da açılmasına yol açacağından, en azından herkese 2 bin lira zam yapılması. İstenen bu.
Köklü bir düzenleme yapmıyor, yapamıyorsanız; bir tarafı düzeltirken bir tarafı da bozarsınız. Şimdi de adeta aynı durum yaşanıyor.
Bütün emeklilere yüzde 36 ya da 2 bin lira zam yapsanız bu sefer de memurlar benzer bir zam talep edecek. Kaldı ki bunu istemek en doğal hakları.
Peki hükümet bu maaş artışını yapabilecek mi?
Bilemem! Ama şunu bilirim; seçim anketleri kötü geldiği sürece yeni yeni iyileştirmeler için formül bulunmaya çalışılacak.
Bu formüller ya seçimi kazandırır ya da en azından seçimi kazanacaklara bayağı bir yük bırakır.
Zaten en düşük maaş alanlara verilmesi kararlaştırılan 2 bin liralık zammın da durup dururken gündeme geldiğini kimse söyleyemez.
Yıllarca sürüncemede kalan ve kesinlikle yapılmayacağı söylenen EYT’nin halledilmesi, gösterge artışı, yılbaşında genel beklenti yüzde 20 dolayında olduğu halde memur ve emeklilere önce yüzde 25, bir gün sonra yüzde 30 artış verilmesi... Bütün bunlar anketlerin sonucu olarak ortaya çıktı.
Dolayısıyla bundan sonraki dönemin adımlarında da temel belirleyici anketler olacak.
KKM’de her hafta yeni bir rekor...
Kur korumalı mevduat adeta soluksuz yükseliyor.
Döviz dönüşümlü hesaplar için faiz tavanının kaldırılmasından hemen önce başlayan artış aralıksız devam ediyor. KKM, son olarak 10-17 Mart haftasında 36.4 milyar lira daha artarak 1 trilyon 639.8 milyar liraya ulaştı.
KKM, böylece bir ara azalma eğilimine girip dip yaptığı 6 Ocak’tan 17 Mart’a kadar tam 270 milyar lira artmış oldu. Yani yaklaşık 14.5 milyar dolarlık bir artış...
Seçim sonrasına birikiyor
KKM’nin kaderini seçimi kimin kazandığı belirleyecek.
Cumhur ittifakı uygulamayı sürdürecek; zaten sona erdirmek gibi bir niyetleri yok.
Millet ittifakı ise vade bittikçe yeni hesap açılmasına izin vermeyecek ve böylece KKM zaman içinde sona erdirilmiş olacak.
Hep vurgulanıyor; KKM’nin sona erdirilmesi aşamasında olmazsa olmaz koşul, tasarruf sahibinin dövizin öyle hızlı bir artış göstermeyeceğine, hatta mümkünse gerileyeceğine ikna olması. Yoksa KKM’den çıkan para dövize gitti mi, yandı gülüm keten helva!
DTH yeniden azaldı
Yurt içi yerleşiklerin döviz tevdiat hesaplarında 10-17 Mart haftasında 2.6 milyar dolar gibi hatırı sayılır tutarda bir gerileme yaşandı. Bu gerileme ile KKM’deki artış bir tutarlılık gösteriyor zaten.
Bu arada döviz tevdiat hesaplarında 3-10 Mart haftasında yaşanan 1.2 milyar dolarlık artışa getirilen yorumun pek de doğru olmadığı ortaya çıktı. Söz konusu artış, “İnsanlar depremde parasını, altınını enkaz altında yitirdi, bu yüzden yastık altı ya da kasa yerine banka tercih ediliyor” şeklinde yorumlanmıştı.
Ne var ki döviz tevdiat hesaplarındaki artış bir haftayla sınırlı kaldı, toplamda yeniden gerileme oldu.