✔ TÜİK'in enflasyon hesaplamasında akaryakıt fiyatlarını nasıl olup da ortalamadan daha düşük aldığının sırrı çözüldü: Fiyat, satış miktarıyla ağırlıklandırılarak hesaplamaya dahil ediliyormuş, kesinlikle doğru bir yöntem.
✔ Ama aynı yöntemin başta otomobil olmak üzere diğer kalemler için de uygulanması gerekir. Otomobilde bu yöntem izlenir mi kuşkuluyuz; çünkü o zaman enflasyon daha yüksek görünür.
Akaryakıt fiyatları gün geçmiyor ki artıyor ya... Akaryakıtın TÜFE içindeki ağırlığı da bayağı yüksek ya... Bu yüzden zamlar TÜFE artışını önemli ölçüde yukarı çekiyor ya... İşte bütün bunları göz önünde bulunduran TÜİK akaryakıtta öylesine hassas bir fiyat derleme yöntemine geçmiş ki, insan hayretler içinde kalıyor ve tabii ki bu hassasiyetin her alanda sergilenmesini diliyor.
Bu ölçümün nasıl yapıldığını birazdan anlatacağım; özünde doğru bir yöntem. Ama bu konuda böylesine hassas olanların, diğer yandan madde sepetini köşe bucak saklar duruma gelmeleri de büyük bir çelişki oluşturuyor. “Kimse bizim hesaplama yaparken hangi fiyatları kullandığımızı görmesin”; amaç bu. Şimdiye kadar görüyorduk da ne oluyordu; durumunuz ve itibarınız mayıstan daha mı kötüydü? Madde sepetini gizlediniz de daha mı iyi oldu?
Herhalde madde sepetini gizleme kararını bir anda almadınız. Madem böyle bir niyetiniz vardı, hiç olmazsa TÜFE artışını yüzde 7.25 açıkladığınız nisanda bunu yapsaydınız ya, daha az tepki çekerdiniz. Bunu da mı düşünmediniz!
Bütün tahminlerin çok çok altında bir oran açıkla, zaten hayretle karşılanan bu oranın inandırıcılığını kendi elinle tümüyle yok etmek için de eş zamanlı olarak madde sepetini gizle! Yapılan yanlış da, zamanlaması da tümden yanlış!
Gelelim akaryakıttaki hesaplamanın nasıl hassas bir şekilde yapıldığına...
Biliyoruz ki benzine ya da motorine gece yarısından geçerli olmak üzere zam geleceği ya da indirim yapılacağı sabah saatlerinde kesinleşiyor. Eğer zam yüklü miktardaysa vatandaş gün içinde yakıtını alarak en azından ertesi günkü zamdan kurtulmak istiyor. Son zamanlarda zammın öğrenildiği günlerde akaryakıt istasyonlarında oluşan kuyrukları hep birlikte izliyoruz.
Dolayısıyla zammın öğrenildiği günlerdeki satış miktarı, diğer günlere göre fazla oluyor. İşte bu aşamada TÜİK’in o hassas ölçümü devreye giriyor.
Bugün benzinin litresi örneğin 28 lira ve gece yarısı 2 lira zam gelecek ve yarınki fiyat 30 lira olacak. Vatandaş bugün akın etti istasyonlara ve örneğin 1.000 litre benzin satıldı. Ertesi gün ise 30 liralık fiyattan ancak 400 litre satış gerçekleşti.
TÜİK, “28 ve 30’un ortalamasını alıp 29 demek doğru olmaz; fiyatı satış miktarıyla ağırlıklandırmak gerek” yaklaşımıyla hesaplama yapıyor ve doğal olarak ortalama fiyat 29’un altında kalıyor.
Hani bu köşede TÜİK’in mayıs ayındaki TÜFE hesabında kullandığı akaryakıt fiyatlarıyla EPDK’nın fiyatları arasında fark olduğunu yazmıştım ya, meğer nedeni buymuş.
Ama bu ayrıntıyı TÜİK açıkladığı için öğrenmiş değilim. TÜİK herhangi bir açıklama yapmaya, bilgi vermeye tenezzül bile etmedi.
Aslında ne kadar vahim bir durum! Nasıl bir iletişim kopukluğu!
Köşe yazımda TÜİK’e diyorum ki “Kullandığınız fiyat, piyasadaki ortalama fiyattan da, EPDK’nın fiyatından da düşük, bu yüzden TÜFE daha az artmış görünüyor”; ses yok!
Belli ki beni ve yazdıklarımı önemsemiyorlar; hiç önemli değil.
Aslında önemsemedikleri tüm Türkiye! Ben kişisel merakımı gidermek için yazmıyorum bunları.
Umarım bir gün bu farkı fark edebilirler!
TÜİK tüm Türkiye’de her gün ne miktarda akaryakıt satıldığını EPDK’nın veri havuzundan alıyor. EPDK ortalama fiyatları günlük ve aylık olarak açıklıyor ama miktarla ilgili bilgi kamuoyuna açık değil.
Yeri gelmişken belirteyim; ben enflasyonda alt sınır hesaplarken piyasadaki ortalama fiyatları esas alıyorum. TÜİK’in sahip olduğu miktar bilgisine ulaşma şansım yok; ama kullandığım yöntemin de toplam oranı çok fazla etkilemediğini biliyorum.
TÜİK her gün ne kadar satış yapıldığını öğreniyor öğrenmeye de acaba bunu nasıl ağırlıklandırıyor?
Belli ki Türkiye'deki toplam satışta İstanbul'un payı kaç, oradaki fiyat kaç, Hakkari'de miktar ve fiyat kaç; bütün bunlar bir araya getirilip hesaplama yapılıyor.
Ancak aynı şehirde bile fiyatlar farklı olabiliyor.
Özellikle LPG'de akaryakıt bayileri dağıtım şirketlerinin belirlediği tavan fiyatın çok altına inebiliyor. Bu indirimin LPG’deki kar marjının yüksek olmasından dolayı rekabet yüzünden yaşandığı biliniyor.
Benzin ve motorin fiyatında dağıtım şirketlerine ve akaryakıt istasyonlarına göre fazla fark olmaması hesaplamayı kolaylaştırıyor ama LPG’de fiyat nasıl derleniyor? TÜİK kaç istasyondan fiyat topluyor?
Gerçi bu sorunun bir önemi yok! Nasıl olsa yanıtı bilemeyeceğiz, TÜİK ne derse o doğrudur; sahi doğru mudur?
Akaryakıt fiyatının satış miktarına göre ağırlıklandırılması kesinlikle doğru bir yöntem. Tartışmasız!
Ama iki temel soru var:
Bunu yapmaktaki öncelikli amaç ne; sağlıklı istatistik oluşturmak mı, yoksa bu yöntemle ortalama fiyatı aşağı çekmek mi? Çünkü bu yöntem TÜİK'in enflasyon hesabında daha düşük fiyat almasına olanak sağlıyor.
Ancak amaç ne olursa olsun, yöntem doğru. O zaman miktarla ağırlıklandırma uygulamasının başka kalemlerde de yapılması beklenir.
Özellikle otomobilde... TÜFE'de en fazla ağırlığı olan kalem yüzde 5.47 ile benzinli otomobil. Dizel otomobilin de yüzde 1.80 ağırlığı var. Yani otomobilin toplam ağırlığı yüzde 7.27. TÜİK otomobil satış sayısını Gelir İdaresi Başkanlığı kayıtlarından izlediğine göre, fiyata göre ağırlıklandırma otomobilde de çok kolaylıkla yapılabilir. Belki otomobilde de ağırlıklandırma yapılıyordur, bilmiyorum. Otomobil için ağırlıklandırma niye mi çok önemli, bir örnek vereyim...
Herhangi bir otomobilin mayıs fiyatı örneğin 490 bin lira. Hazirana geldik, o otomobilden toplam on adet satıldı. Bu satışın biri fiyat 500 bin lirayken, dokuzu fiyat 550 bine çıktığında gerçekleşti.
Satış adediyle ağırlıklandırma yapılmazsa (mevcut durumda yapılmıyor diye biliyorum) bu otomobilin haziran ayı ortalama fiyatı 525 bin ve mayıstaki 490 bine göre artış yüzde 7. Oysa satış sayısıyla ağırlıklandırma yapılırsa bakın durum nasıl değişiyor...
-Bir otomobil 500 bin liradan satılıyor, toplam tutar 500 bin lira.
-Dokuz otomobil 550 bin liradan satılıyor, toplam tutar 4 milyon 950 bin lira.
-Yani on otomobilin toplamı 5 milyon 450 bin lira ediyor, dolayısıyla her bir otomobil 545 bin liradan satılmış oluyor.
Buna göre mayıstaki 490 bin liralık fiyata göre artış da yüzde 11'e çıkıyor.
Tabii ki tersi de olabilir; otomobil fiyatı çok artmamışken daha fazla, artınca daha az satış gerçekleşebilir.
TÜİK miktarla ağırlıklandırmayı madem akaryakıtta yapıyor, TÜFE’de çok büyük ağırlığı olan otomobilde de mutlaka yapmalı.
Küçük bir olasılık bu yapılıyor da olabilir, bilmiyorum. Öğrenmek de pek mümkün değil, çünkü TÜİK kabuğuna öyle bir çekildi ki...
Tek görevi veri üretmek olan kurum, bu verilere olan güveni zayıflatmak için adeta ne gerekiyorsa yapıyor çünkü...
Haziran enflasyonu için alt sınırı 13 Haziran için yüzde 2.67 olarak yazmıştım. Bu düzey çok az da olsa aşağı çekip 15 Haziran itibarıyla yüzde 2.64 olarak güncelliyorum.
Bu güncelleme, benzin fiyatlarında bugünden geçerli olmak üzere yapılan 97 kuruşluk indirimden kaynaklandı.
Enflasyonda alt sınır hesaplamasıyla ilgili olarak bir detayı vurgulamam gerekiyor.
Bu hesaplamayla ortaya koyduğum oran, ayın tümüne ilişkin olmakla birlikte toplam tahmin değil. Zaten ayın tümünü kapsayan toplam bir tahmin yapmayacağımı belirtmiştim. Bu hesaplama, fiyat artış ya da azalışını kesin olarak belirleyebildiğim kalemleri dikkate alarak yürüttüğüm bir çalışma. Zaman zaman okuyucularımdan “Şu şu kalemlere de şu kadar zam yapıldı” şeklinde bilgiler geliyor. İlginiz için teşekkür ederim ama ben kesinleştirdiğim kalemleri dikkate alarak bir çalışma yapıyorum. Ve ortaya koyduğum oran zaten geneli kapsamıyor, bir alt sınır çiziyorum.