Zafer Özcivan
EKONOMİST
Düşük faiz yüksek kur programına başladığımız Eylül 2021’den bu yana hepimiz ekonomiyi ve özellikle enflasyonu, döviz kurlarını takip eder duruma geldik. Çünkü yaşadığımız ekonomik gelişmeler hepimizi olumsuz şekilde etkiledi ve halen enflasyonla mücadele devam etmesine rağmen alım gücümüzün düşmesi, hayat pahalılığının artması, maaşların daha elimize geçmeden yüksek enflasyona yenik düşmesi devam ediyor.
Ekonomide faiz, döviz kurları ve enflasyon entegre çalışmakta ve birine dokunduğunuz zaman diğeri tepki vermekte. Dolayısıyla faizin düşürülmesi çözüm olmamış ve olmayacağı mayıs seçimlerinden sonra işbaşına gelen ekonomi yönetimi tarafından da kabul edildiğinden politika faizleri her ay yükseltilerek günümüzde %50 oranına dayanmıştır. Yetkililerin her dönem tarih vererek enflasyonda yükselişin duracağını ifade etmelerine rağmen bugüne kadar yavaşlama maalesef görülmedi. Önümüzdeki süreçte ise yılın ikinci yarısında enflasyonun düşme eğilimine gireceği açıklanmakta. Ancak bunun gerçekleşmesi de zor gözüküyor.
Çünkü dolara olan taleplerin azaltılması ve TL’ye dönülmesi için yapılan birtakım girişimler kısmen de olsa faydalı olmuş fakat amaca ulaşmakta yetersiz kalmıştır. Öncelikle fakirden alınıp zengine verme tarzına dayalı kur koruma sistemi bütçeye önemli oranda yük getirdiğinden vazgeçilmeye çalışılmaktadır. Bu arada politika faizlerinin bu kadar kısa sürede ve bu kadar yüksek oranda arttırılmasına karşın enflasyonda düşme görülmemiştir. Çünkü dünyanın hiçbir ülkesinde uygulanmayan, hiçbir iktisat bilim insanının kabul edilmediği bir sistem uygulanmaya çalışılmış ve ekonomi değerleri maalesef son derece bozulmuştur ve bozulan dengenin tekrar düzelmesi için ise oldukça uzun bir süreye ihtiyaç olduğu kesindir.
2021 yılı ağustos ayını hatırlayalım; politika faizi %19, enflasyon %19, dolar kuru ise 7 TL civarındaydı ve ekonominin parametreleri kontrol altında tutulmaktaydı. Normal seyreden bir ekonomi modelinde politika faizi ile enflasyon oranı birbirine yakın, hatta dövize talebin azalması için faizin enflasyon oranından 1-2 puan üstünde olması gerekir. Diğer yandan faizler yükseldikçe enflasyonun düşmesi gerekir ama bizde denge bozukluğundan dolayı bu eylem bir türlü gerçekleşmiyor. Yani uzun bir zamana ihtiyacımız olduğu kesindir.
Baskılanan kur, yıpratıcı sonuç yaratıyor
Genel olarak bakıldığında bir taraftan ihracatımız sürekli olarak yükselmesine rağmen dış ticaret açığımız devam etmektedir. Çünkü ithalat miktarı ihracattan fazladır. Bu açık sadece bu iktidar döneminde değil çok uzun yıllardan bu yana devam etmektedir. Dış ticaret açığının kapanması için ise ülkede üretim kaynaklarının verimli şekilde kullanılması, yabancı ve yerli yatırımların çoğalması gerekir ki hem miktar hem de çeşitlilik anlamında daha yoğu üretim yapalım, ihracatımız da artsın ve işsizlik oranı azalsın, ülkeye döviz girişi sağlanabilsin.
Konuya dönecek olursak yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi yılın ikinci yarısında enflasyonu düşürmek zor olacaktır. Çünkü Merkez Bankası net rezervimizin eksi 60-65 milyar dolar civarında olduğu yazılıp söylenmekte. Bir taraftan da döviz kurları piyasaya döviz satılması formülü ile kontrol altında tutulmaya çalışılmaktadır. Dış borcumuz ise 400 milyar doların üstündedir. Hal böyle olunca enflasyonu nasıl düşüreceğiz? Faizler yükseldikçe kredi maliyetleri de artacağından yatırımlar hız kesecek, iç tüketim daralmaya gidecektir ve en önemlisi üretim maliyetleri fiyatlara zorunlu olarak yansıtılacağından enflasyon da artacaktır. Yani sıkı para politikasının enflasyonu düşürünceye kadar devam edeceği ifade edilmiştir. Kur artışlarındaki gelişmeler de borçlarımızı yükseltecektir.
Ancak geçtiğimiz yıl yaşadığımız büyük deprem felaketinden sonra açık veren bütçe giderlerini kapatmak amacıyla temmuz ve ağustos aylarında başta akaryakıt olmak üzere sık sık yapılan zamlar ve vergi artışları nedeniyle temmuz ve ağustos ayları aylık enflasyon oranları 9-9,5 seviyelerine kadar yükselmişti. Bu yıl ise bu kadar artış olmayacağı için enflasyon baz etkisiyle düşük çıkabilir. Enflasyonun düşük çıkması, fiyatların düşeceği anlamına gelmez, ancak örneğin %40 olan artış oranları %20-30 olacak demektir. Yani fiyat artışları daha az oranda devam eder. (Dezenflasyon)
Orta vadeli planda belirtildiğine göre 2024 yılının ikinci yarısında enflasyon düşmeye başlayacak ve yılsonu hedefi de %38-42 arasında gerçekleşecektir. Dolar kuru ise yılsonunda 40 TL olacağı tahmin edilmiştir.
Yaşadığımız enflasyon ile açıklanan oran arasında iki kat fark var
Enflasyon oranları bilindiği üzere her ay TÜİK tarafından kamuoyu ile paylaşılmaktadır. Ancak yaşadığımız enflasyon ile açıklanan oran arasında iki kat fark olduğu gözlemlenmektedir. TÜİK bir devlet kurumudur ve tüm hesaplarımızda TÜİK verilerini baz almak durumundayız. Geçen ay TÜİK tarafından hissedilen enflasyonun %96 olduğu açıkça belirtilmiştir. Diğer taraftan ekonomi bilim insanlarının oluşturduğu enflasyon araştırma grubu (ENAG) tarafından ise tüketici enflasyonu %126 olarak açıklanmış, TÜİK ise bu oranın %68 olduğunu ilan etmiştir. Hangi kurum ne açıklarsa açıklasın esas olan vatandaşın yaşadığı enflasyondur. Bu da yaklaşık TÜİK verilerinin iki katıdır.
TÜİK tarafından yayınlanan mart ayı tüketici fiyat endeksi aşağıdaki gibidir.
Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) yıllık %68,50, aylık %3,16 arttı
TÜFE'deki (2003=100) değişim 2024 yılı mart ayında bir önceki aya göre %3,16, bir önceki yılın aralık ayına göre %15,06, bir önceki yılın aynı ayına göre %68,50 ve on iki aylık ortalamalara göre %57,50 olarak gerçekleşti.
Bir önceki yılın aynı ayına göre en az artış gösteren ana grup %50,10 ile giyim ve ayakkabı oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise %104,07 ile eğitim oldu.
Ana harcama grupları itibarıyla 2024 yılı mart ayında bir önceki aya göre azalan ana grup %-0,02 ile alkollü içecekler ve tütün oldu. Buna karşılık, 2024 yılı mart ayında bir önceki aya göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise %13,08 ile eğitim oldu.
Endekste kapsanan 143 temel başlıktan (Amaca Göre Bireysel Tüketim Sınıflaması-COICOP 5'li Düzey) 2024 yılı mart ayı itibarıyla, 14 temel başlığın endeksinde düşüş gerçekleşirken, 8 temel başlığın endeksinde değişim olmadı. 121 temel başlığın endeksinde ise artış gerçekleşti.
Özel kapsamlı TÜFE göstergesi (B) yıllık %71,89, aylık %3,14 oldu
İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE'deki değişim, 2024 yılı mart ayında bir önceki aya göre %3,14, bir önceki yılın aralık ayına göre %14,86, bir önceki yılın aynı ayına göre %71,89 ve on iki aylık ortalamalara göre %62,61 olarak gerçekleşti.
Kaynak: TÜİK