Trump ve Türkiye ekonomisi

Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU

Aklıma ABD başkanlık seçimleri üzerine yazı yazacağım gelmezdi. Bu satırları yazarken, Trump ABD’nin yeni Başkanı olmaya çok yakındı. Seçim kampanyasında öyle sözler verdi ve ilk başkanlığı döneminde bizi derinden sarsan öyle işler yaptı ki ister istemez klavyenin başına oturdum. ABD dünyanın en büyük ekonomisi… Trump, gümrük tarifelerini (vergi diye okuyabilirsiniz)  yüzde 20’ye yükselteceğini söyledi. Çin’den ithal edilen mallara ise yüzde 60 gibi çok yüksek bir tarife oranından söz etti. Dediğini yaparsa, ABD ekonomisi önemli ölçüde etkilenecek bu karardan.

Paul Krugman’ın Ekim ortasında New York Times’da yer alan makalesi bu konu hakkında. Krugman’a göre,  yüksek tarife oranları, ABD’de ithal tüketim mallarının fiyatlarını yükseltecek. Aynı zamanda ithal ürünlerle rekabet etmeleri kolaylaştığından, benzer ürünleri üreten ABD’li imalatçılar daha rahat fiyat yükseltebilecekler.  Hizmet sektörü fiyatlarından daha çok mal fiyatlarının artacak olması ve alt gelir gruplarının tüketim sepetinde ikincisinin daha çok yer alması nedeniyle, alt gelir gruplarının satın alma güçleri azalacak. ABD daha az ithalat yapacağından parası değerlenecek. İhracatı olumsuz etkilenecek. Diğer ülkelerin elleri armut toplamadığından onlar da ABD’nin yüksek tarifelerine benzer şekilde cevap verecekler. Bunlar ABD açısından daha az ihracat daha az üretim ve daha az istihdam demek.

 Türkiye açısından ise önemi, Trump’ın dediğini yapması halinde, diğer ülkelerin de benzer kararlar almasıyla dünya ticaret hacminin daralması ihtimali. Açık ki ihracatımızı olumsuz yönde etkileyecek bir gelişme olur. Tüm dünyada fiyatların yükselme ihtimali ise enflasyonu düşürmeye çalışan Türkiye için iyi haber değil. Bunun dışında ABD Merkez Bankası’nın (Fed) politikasına karışabileceğini sanmıyorum. Kaldı ki, karışabilse, faiz indirimi isteyecektir. Fed zaten faiz indirim sürecinde. Dolayısıyla bize etki daha çok ihracat ve artan mal fiyatları üzerinden olacaktır. Elbette, siyasetçilerin seçim öncesinde söylediklerini ıskonto etmek gerekir. Trump görevi devraldığında -ABD’nin ‘derin’ devleti ve kurumları ile birlikte çalışacağı da dikkate alındığında- farklı gelişmeler yaşanabilir. Göreceğiz. 

Belki bizim açımızda daha önemlisi, Trump’ın çok sert kararlar alabilmesi. Hem Suriye ve Irak’a ilişkin dış politikamız hem de Rahip Brunson’un hapse atılması nedeniyle Türkiye’yi tehdit eden tweetleri hatırlardadır. Unutanlar için birkaç örnek vereyim: 26 Temmuz 2018: “ABD, muhteşem bir Hristiyan, aile adamı ve harika bir insan olan Rahip Andrew Brunson’u uzun süredir alıkoyması nedeniyle Türkiye’ye çok sayıda yaptırım uygulayacaktır. Önemli ölçüde acı çekiyor. Bu suçsuz inanç insanı derhal serbest bırakılmalıdır.” 10 Ağustos 2018: “Türkiye’nin alüminyumuna ve çeliğine konulan gümrük vergisinin iki katına çıkarılması yetkisini verdim. Çok güçlü dolarımıza karşı lira hızla değer kaybediyor. Alüminyum yüzde 20 ve çelik yüzde 50. Bu sıralarda Türkiye ile ilişkilerimiz iyi değil.” Türkiye’nin 1980-2023 dönemindeki ortalama büyüme oranı yüzde 4,6. Bu düzeyde büyüyebilmemiz ancak dışarıdan borçlanarak (cari açık vererek) mümkün oluyor. Trump’ın bu tweetleri, Türkiye’ye gelen dış borcu bıçak gibi kesiyor. Dolayısıyla kur, risk primi ve faiz sıçrıyor. Türkiye ekonomisi 2018’in üçüncü ve dördüncü çeyreklerinde küçülüyor

Tüm yazılarını göster