ABD'nin yeni başkanı Donald Trump ocak ayında göreve başlayacak. Trump, bu aralar görev vereceği kişileri seçmek ve izleyeceği iktisat politikasına ilişkin ana hatları belirlemekle meşgul. Bugüne kadar ki söylemine bakarsak Trump ilk döneminden daha sert merkantilist (ticari kapitalizm) politikalara başvuracak gibi durmakta.
Trump, bu konuda son iki haftada iki önemli kararını açıkladı. Bunlardan ilki yasa dışı göç ve uyuşturucuyu engellemek amacıyla Çin, Kanada ve Meksika'ya kapsamlı yeni gümrük vergileri uygulamak. Kafasından geçen uygulama Kanada ve Meksika'dan ülkeye giren tüm ürünlere yüzde 25, Çin'den gelen ürünlere ise yüzde 10 ek gümrük vergisi koymak. Eylül 2024 itibariyle ABD dünyanın en büyük mal ithalatçısı konumunda ve Meksika, Çin ve Kanada sırasıyla en büyük üç tedarikçisi. ABD’nin yaptığı ithalatta yüzde 15,7 ile Meksika ilk sırada. Yüzde 13,3 ile Çin ikinci ve yüzde 12,8 ile Kanada üçüncü sırada. Bu ülkeler aynı zamanda ABD’nin en fazla ihracat yaptığı ilk üç ülke. ABD’nin ihracatında yüzde 17 ile Kanada ilk sırada. Yüzde 16,4 ile Meksika ikinci ve yüzde 6,8 ile Çin üçüncü sırada.
Trump’ın bu ülkelere uygulayacağı vergi düzenlemeleri ABD’de enflasyon oranını yukarı çektiği gibi dış ticaret yapısını da tümüyle değiştirecek. Bu ülkelerin dış ticarette öne çıkmalarına neden olan taşıma maliyetlerinin düşük olması (Meksika, Kanada ile komşu), ABD firmalarının bu ülkelere yaptığı doğrudan yatırımların yüksek olmamasının getirdiği avantajları da yok edecek. Trump’un bu kararları almasında sadece göç meselesi belirleyici değil. Trump’ın asıl derdi bu ülkelerle yapılan dış ticarette ABD’nin ciddi dış ticaret açığı vermesi. Bu yılın ilk dokuz ayında Çin ve Meksika en fazla dış ticaret açığı verdiği ülkeler, Çin ile olan açık 217,5 milyar dolar, Meksika ile olan açık da 125,5 milyar dolar. Kanada ile açık ise 45,8 milyar dolar (veriler için bkz: https://www.census.gov/foreign-trade/statistics/highlights/topyr.html).
Trump, dış ticaret açıklarının ABD’de istihdam ve katma değer kaybına neden olduğuna inanıyor. Ülkede istihdamı artırmak ve dış ticaret açığını fazlaya dönüştürmek için bu ülkelere ABD mallarına daha çok kapınızı açın derken, kendi ülkesi için kısıtlamalar koyarak zenginliğin kaynağı olarak gördüğü ticaret fazlasına erişmek istiyor. Trump, bu amacına ulaşmada ikinci bir engel olarak küresel rezerv para olan dolara yönelik karşı hamleleri görmekte.
Bu da ekonomide izleyeceği ikinci politikanın çerçevesini çizmekte Kendi ifadesi ile “BRICS ülkeleri kendi para birimini yaratmayacaklarına ya da güçlü ABD dolarının yerini alacak başka bir para birimine destek vermeyeceklerine dair taahhütte bulunmalarını istiyoruz. Aksi takdirde yüzde 100 gümrük tarifeleriyle karşı karşıya kalacaklar ve harika ABD ekonomisine satış yapmaya veda etmeyi beklemeliler. Gidip kendilerine başka bir 'enayi' bulabilirler. BRICS'in uluslararası ticarette ABD dolarının yerini alması mümkün değil ve bunu deneyen herhangi bir ülke Amerika'ya elveda demeli."
Trump’ın telaşa düşmesinin nedeni rezerv para olarak ABD’nin elde ettiği senyoraj (hükümranlık geliri) gelirinden mahrum kalmak. Bunda haksız da değil. 2008 krizi öncesi düzeyinde olmasa da halen dünya da merkez bankalarının elde tuttukları döviz rezervinin yüzde 58,22’si ABD doları, yüzde 19,76’sı Euro, yüzde 5,59’u Japon Yeni, yüzde 4,94’ü İngiliz Sterlini, yüzde 2,68’i Kanada Doları ve yüzde 2,24’ü Avusturalya Doları. Dolayısıyla toplam rezervin önemli bir kısmı ya ABD Doları cinsinden ya da ABD ile aynı tarafta yer alan ülkelere ait. ABD karşıtı Çin’in toplam rezervler içindeki payı ancak yüzde 4,25 düzeyinde. Bu da ABD ve yanlılarının dünya para sistemi üzerinde hegemonya kurduğunu göstermekte.
Kaynak: IMF, https://data.imf.org/?sk=e6a5f467-c14b-4aa8-9f6d-5a09ec4e62a4, Erişim Tarihi: 2 Aralık 2024.
*Tahsis Edilmemiş Rezervler, Uluslararası Finansal İstatistikler (IFS) dünya döviz tablosundaki toplam döviz rezervleri ile COFER'deki toplam tahsis edilmiş rezervler arasındaki farktır. Şu anda COFER'e rapor vermeyen ancak toplam döviz rezervleri IFS dünya tablosuna dahil edilen ülkelerin/bölgelerin döviz rezervlerini içerir
Bu tabloyu değiştirmek için Rusya, Çin hatta Türkiye zaman zaman atağa kalksa da hep sonuçsuz kaldı. Rezerv para olmak kolay değil. Bunun uluslararası kurumlarca da desteklenmesi gerekir. Ancak bu zor. Unutmayalım koca Bretton Woods sistemi dolar üzerinden altına bağlanmıştı. Şimdi de IMF’ye Dünya Bankasına, Dünya Ticaret örgütüne ABD hâkim.
Bir ülkenin ulusal parasının uluslararası rezerv para olması için ülkenin ekonomik, siyasi ve askeri güce gereksinimiz var. Bu da ABD’de var. Bir örnek verelim. SIPRI verilerine göre 2023 yılında askeri harcamalara ABD 915 milyar, Çin 296 milyar, Rusya 109 milyar ve Türkiye 15,8 milyar ayırdı. Yani askeri güç ABD’de. Siyasi gücünü anlatmaya gerek yok. Ekonomik güç olarak da dünyada 27,3 trilyon dolarlık GSYH ile ilk sırada.
Bu güç karşısında alternatif rezerv para yaratmak zor. Trump’da bunun farkında fakat Rusya ve Çin’e karşı ticaret savaşında öne geçmek için bu konuyu da tehdit olarak kullanıyor.
Okuma önerisi: William H. Overholt, Asya, Amerika ve Jeopolitiğin Dönüşümü.