ABD bugün başkanını seçecek. Bu öyle bir seçim ki Amerikalılar kadar dünyadaki tüm halkları da yakından ilgilendiriyor, tabii ki bizi de. Hatta bizi birçok ülkeden daha fazla ilgilendiriyor. Senaryo analizleri çoktan yapılmaya başlandı. Hangi aday kazanırsa ne olur? Ülke ülke, konu konu bakalım. Bizi asıl ilgilendiren konuyu, yani Türkiye’yi yazının sonuna bırakalım.
- Trump döneminde Rusya ABD’nin öncelikler listesinde ilk sırada yer almadı. Biden ise Rusya için belirsizlik, belki de yeni tehdit demek. Demokratların Putin’e Trump’ın kazandığı 2016 başkanlık seçiminden kalan bir hırsları var. Rusların o seçime müdahale ederek Trump’ın kazanmasına yardım ettiğini düşünüyorlar. Dolayısıyla Biden kazanırsa Washington ile Moskova arasındaki ilişkiler daha da gerilebilir. Biden başkan yardımcısıyken Ukrayna nedeniyle Rusya’ya karşı yaptırımlara bayrak açmıştı. Seçilirse Rusya yeni yaptırımlarla karşılaşabilir.
- Biden Rusya için ne kadar tehditse Trump da Çin’i o derece rahatsız ediyor olmalı. Onun yönetiminde ABD tehdit listesinde Çin Rusya’nın yerine ilk sıraya geldi, yaptırımlarla karşılaştı. Trump bu seçim kampanyasını da neredeyse tamamen Çin düşmanlığı üzerine oturttu. Biden ise Çin ile daha iyi ilişkiler izlemeye yönelebilir.
- Avrupa Trump ile geçen 4 yorucu yıldan sonra Biden nefes alacakları bir dönem yaşayabilir.
- Trump sadece Çin ile değil, birçok ülke ile ticaret savaşlarını başlatmıştı. Bu tehlikeli eğilim Biden ile tersine dönebilir; küresel ticaretin önündeki engellerin azaldığı bir dönem başlayabilir.
- Çevre konusunda iki lider tamamen zıt görüşleri savunuyorlar. Trump iklim değişikliği ya da küresel ısınma gibi bir sorun olduğuna inanmıyor. Biden ise hem sorunun hem de acil aksiyon gerektiğinin farkında. Biden’a göre iklim değişikliği insanlığın bir numaralı sorunu. Seçim kampanyasındaki vaatlerinden biri ABD’nin fosil yakıttan yenilenebilir enerjiye geçmesiydi. O nedenle petrol şirketlerini ve bazı araba üreticilerini rahatsız eden bir adaydı. İklim değişikliğine karşı elinde 2 trilyon dolarlık bir plan var. Genelde çevre duyarlılığı ABD seçimlerinde önemli bir faktör olarak öne çıkmıyordu ama bu defa farklı olabilir; çünkü artan orman yangınları ve kasırgalar nedeniyle Amerikan seçmeni iklim değişikliğine karşı daha duyarlı hale gelmeye başladı.
- Trump ABD’nin imza attığı tüm antlaşmalara şüphe ile yaklaşmış ve bazılarından çıkılması yönünden harekete geçmişti. İran ile Obama döneminde yapılan tarihi nükleer anlaşmanın yanı sıra Trans-Pasifik Ticaret Anlaşması, Paris İklim Anlaşması gibi önemli anlaşmalardan çekilmiş, Dünya Sağlık Örgütü’ne olan desteği çekmiş, hatta NATO’yu bile sorgulamaya başlamıştı. Biden ise küresel ittifaklara ve antlaşmalara bağlılık konusunda oldukça güçlü taahhütler veriyor. Eğer Biden seçilirse Trump döneminde zayıflayan ABD-NATO ilişkileri iyileşebilir. Trump’ın bozduğu NAFTA canlanmasa bile Meksika ile ilişkiler yumuşayabilir.
Türkiye için Biden mı Trump mı?
- Türkiye konusunda ise Biden ne düşündüğünü bundan bir yıl önce New York Times’ın yayın kurulu ile bir toplantısında açık açık anlatmıştı. O sohbette Biden Türkiye’deki yönetimi sert biçimde eleştirmişti. Oysa Trump ile Erdoğan arasındaki ilişkiler nispeten daha iyi. Sorunların çözümü için iki lider telefon diplomasisini sıklıkla kullandı. Birçok sorun için doğrudan Trump ile ilişki kurularak çözüm arandı.
- Bundan 14 yıl önce Irak’ın etnik yapıya göre bölünmesini ve Kuzey’de bir Kürt devleti kurulmasını öneren Biden’in Irak ve Suriye’ye bakışı Ankara için endişe kaynağı. Kürt meselesinde tavrı hep net ve Ankara’yı kızdıracak şekilde oldu. Trump ABD askerlerinin Suriye’den çıkacağını açıkladığında Biden onu YPG’lilere ihanet etmekle suçlamıştı. 30 yıl önce Senato’nun dış ilişkiler komitesi üyesiyken bile Ankara’yı kızdıracak girişimlerde bulunmuştu. Biden’ın başkan yardımcısı adayı Kamala Harris de geçmişte Kürt meselesiyle ilgili bazı tasarılara imza atmış, ABD askerlerinin Suriye’den çekilmesini eleştirmiş ve Ermeni soykırımı girişimlerine destek vermişti.
- Ancak bunlara rağmen geçmiş örnekler de gösteriyor ki, Amerikan güvenlik ve dış politikasında başkanın kim olduğunun etkisi olmakla birlikte bu etki fazla abartılmamalı. Kaldı ki, Türkiye ABD ile ilişkilerde tarihinin en sancılı dönemlerinden birini Biden’a göre daha pozitif bir isim olarak bilinen Trump başkanlığında yaşadı. Son 4 yılda yaşanan gerilimler nedeniyle ekonomimiz ciddi zararlar gördü. ABD’nin herhangi bir ülke ile ilişkilerinin nasıl olacağı, başkanın kişisel tercihlerinin ötesinde Pentagon, Kongre ve diğer ABD devlet kuruluşları ile birlikte bir sistemin ürünüdür. Özellikle güvenlik ve dış ilişkiler alanlarındaki kilit pozisyonlardaki isimlerin etkisini göz ardı etmemek gerekir. O nedenle eğer seçilirse Biden’in bu görevlere kimleri atayacağı ve temsilciler meclisi ile senatonun yapısının nasıl olacağı da önemli. Önceki başkanlar döneminde iyi başlayıp kötü süren ya da gergin başlayıp iyi giden ilişki örnekleri olduğunu unutmamak lazım. Kısacası “Söz konusu olan ülkenin çıkarlarıysa gerisi teferruattır.” Eğer Biden yönetimi ABD’nin çıkarının 68 yıllık NATO müttefiki Türkiye ile daha iyi ilişkiler geliştirmekten geçtiğini görürse geçmiş söylemleri bir yana bırakıp hızla yeni yaklaşım ve söylem geliştirebilir. En gerçekçi beklenti, ilişkilerin bir başkandan diğerine hızla iyileşmesini ya da kötüleşmesini beklememek olur. Bu demektir ki ABD ile olan inişli çıkışlı ve de zaman zaman sancılı olan ilişki mevcut temposu ile bir süre daha devam edebilir. Yeni başkan 20 Ocak’ta koltuğa oturacak. Türkiye bu zaman zarfında S-400 gibi iki ülke arasında soruna yol açan konularla ilgili değerlendirmeleri tekrar yaparak, bundan sonraki yol haritasını belirleyecektir.