Geçen hafta, 17 Eylül Salı günü İzmir’den İstanbul’a oradan Tekirdağ Malkara’ya gittim. Akşam, İstanbul üzeri Kayseri’ye uçtum. Kayseri’de bir gece kaldıktan sonra Konya’ya geçtim ve iki gün de orada kaldım. Sonrasında Konya’dan İstanbul’a oradan da yaşadığım kent İzmir’e döndüm.
Takip edenler bilir, çok seyahat eden ve sürekli olarak sahada olmaya çalışan bir gazeteciyim. Sahada olmak, hem öğrenmek, bilgilenmek hem de insanlara dokunarak, dinleyerek yazmak daha gerçekçi oluyor.
Belki de en son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. Eskiden Anadolu’ya, Trakya’ya yani sahaya gidince moral bulur, umutlarım artıyordu. Bu hafta, Trakya’da, Kayseri ve Konya’da 4 günde yüzlerce çiftçiyle konuştum, onları dinledikçe resmen içim karardı. Diyebilirim ki böylesi ilk kez yaşanıyor; çiftçi her ürettiğinden zarar ediyor. Birçok üründe fiyatlar geçen yılın gerisinde.
Tek kelimeyle özetlemem gerekirse; çiftçi çok zor durumda, adeta uçurumun kenarında. Elinden tutulursa kurtulacak, tutulmazsa uçurumdan yuvarlanacak. Bunun ülkeye faturası çok ağır olur.
Seyahatteyken Türkiye İstatistik Kurumu(TÜİK) 20 Eylül Cuma günü Temmuz 2024 Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi’ni açıkladı. Verileri çok tartışılan TÜİK’e göre, Temmuz’da tarımsal girdi fiyatları yıllık yüzde 41,60 arttı. Aylık artış yüzde 3,42 oldu.
Girdi fiyatları bu kadar artarken çiftçinin ürettiği ürünlerin çoğunun fiyatı geçen yılki fiyatın altında. Çiftçilerle hangi ürünü konuşsak zarar ettiğini geçen yılın fiyatına bile satamadığını söylüyor. Girdi fiyatları yüzde 40’ın üzerinde artarken ürün fiyatı geçen yılın altında olursa çiftçi borcunu nasıl ödeyecek ve nasıl ayakta kalacak? Üretime nasıl devam edecek?
Ürün para etmeyince, çiftçiler kullandıkları kredileri, aldıkları borçları ödeyemiyor. Üstelik hem borçlarını ödeyecek hem geçimini sağlayacak hem de yeni para bulup üretime devam edecek. Birçok çiftçi için bu imkansız görünüyor.
Önceki yıllarda bu kredi borcu çok dillendirilmezdi. Şimdi kiminle konuşsak “ürettiğimiz her ürün zarar yazıyor, kredi borcumuzu nasıl ödeyeceğiz?” diye soruyor.
Kayseri’de Pancar Festivali(Pan Fest)’nde konuştuğum bir çiftçi aynen şunları söyledi: “Bu yıl zararımız çok büyük. Borçları ödemek için hayvan satıyoruz. Yetmezse tarla satıp yine öderiz. Çiftçi olarak mutlaka bir şeyler satarak kredi borcumuzu ödüyoruz ama artık satacak bir şeyimiz de kalmadı. Bunun sonu felakettir.”
Konuştuğum çiftçilerin birçoğu kredi borçlarının en azından 1 yıl ertelenmesini istiyor. Bu ürün fiyatlarıyla bu kredi borçlarının ödenemeyeceğini, erteleme olmazsa üretimin yapılamayacağını söylüyor. Umarım çiftçinin bu feryadı duyulur ve gerekli önlemler alınır aksi taktirde çiftçiler için gerçekten de çok zor bir yıl olacak.
Sahada gözlemlediğim önemli konulardan birisi de çiftçinin gündemi ile Tarım ve Orman Bakanlığının gündeminin çakışmaması. Üretici fiyatların düşük olmasından, ürününü satamamaktan, zarar etmekten, kredi borcunu ödeyememekten söz ederken, bakanlık bu sorunlar hiç yokmuş gibi davranıyor. Tarım ve Orman bakanı İbrahim Yumaklı, Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü sahada toplantılar yaparak planlı üretimi, sözleşmeli üretimi, işlenmeyen tarım arazilerinin kiraya verilmesi ile ilgili mevzuat düzenlemelerini anlatıyor.
Bakanlığın Ankara’da masa başında aldığı kararların sahada çoğu zaman örtüşmediğini, karşılık bulmadığını bu gezide bir kez daha tanık oldum. Üretim planlamasına 1 Eylül 2024 itibariyle geçildiği ifade ediliyor. Planlamanın önemli uygulamalarından birisi de münavebe olacak. Aslında münavebe vardı ama uygulanmıyordu. Şimdi üretimin planlanması için titizlikle uygulanacağı, uymayanlara ceza verileceği ifade ediliyor.
Türk Dil Kurumu’na göre; münavebe, ekim nöbeti anlamına geliyor. Farklı bitkilerin art arda zamanlarda, aynı alanda, birbirini takip edecek bir takvimde yetiştirilmesine münavebe adı veriliyor. Bölgeye, iklime göre ikili, üçlü, dörtlü münavebe var. Münavebeli ekimde kuru tarımda 3 yıl üst üste aynı ürünü ekerseniz destek alamıyorsunuz. Çiftçiler münavenin 2024 yılı baz alınarak uygulanmasından şikayetçi. Ekimi yapılmış, hasat edilmiş 2024 ürününün münavebe kapsamına alınmasının haksızlık olduğunu söylüyorlar. Münavebenin 2025 ekim yılının baz alınarak uygulanmasını istiyorlar.
Konya’da çiftçiler diyor ki, çok su istiyor diye mısır ekiminin istenmediğini ama şekerpancarı ekimine izin verildiğini oysa şekerpancarının mısırdan daha çok su tükettiğini söylüyor. Bütün bunları sahada çiftçiden dinlemek ve sorularına içtenlikle yanıt vermek gerekiyor. Çiftçi yanlış da düşünüyor olabilir. O zaman çiftçiyi konuşarak ikna etmelisiniz. “Ben yaptım oldu” demekle olmaz.
Bakanın yerinde olsam, önceden belirlenmiş salon toplantılarına önceden seçilmiş kişilerle görüşmek yerine, danışmanları, bürokratları bir yana bırakarak arabaya atlar yol üstündeki bir köye, bir tarlaya gider çiftçilerle konuşurum. Şikayetlerini, sorunlarını doğrudan kendilerinden dinlerim. Sorunları neymiş birinci ağızdan dinlerim. Bugüne kadar bir tek bakan bunu yapmadı. Bunu yaparsanız sıradan bir bakan değil farklı bir bakan olursunuz ve sorunları bilen çözen bakan olursunuz. Bunu yapmazsanız tarımda her şeyin çok güzel olduğunu, bakan olarak çok başarılı olduğunuzu sanırsınız. Sonra bir bakmışsınız bir gece yarısı Resmi Gazete’de bir kararname yayınlanmış ve artık bakan değilsiniz. O zaman anlarsınız bu dediğimin ne kadar önemli bir iş olduğunu ama iş işten geçmiş olur.
Çiftçi sadece bakanlığın, hükümetin ilgisizliğinden değil muhalefetin de çözüm üretmemesinden ve kendilerini dinlememesinden şikayetçi.
Özetle, tarımda gördüğüm kadarıyla en zor dönem yaşanıyor. Önlem alınmazsa bu kışı çok zor geçirecek ve çiftçiliğe veda edecek çok çiftçi olacak. Acil olarak çiftçinin satamadığı, elinde kalan ürünlerin devlet desteği ile alınması gerekiyor. Kredi borçlarının mutlaka ertelenmesi, ötelenmesi gerekir. Girdilerin alındığı bu dönemde uygun şartlarda yeni krediler sağlanmalı, girdi fiyatlarındaki artışa karşı çiftçi desteklenmeli. Gezi izlenimlerimizi paylaşmayı sğürdreceğiz.
Seyahatimizin ilk durağı Tekirdağ Malkara. Türkiye İş Bankası kuruluşunun 100. yılında ülke genelinde tarımsal üretimin yoğun olduğu ovalardaki 56 şubesini “tarım ihtisas şubesi” olarak yeniden düzenleyip hizmete açıyor. Tekirdağ Malkara’da 1966 yılından bu yana faaliyet gösteren şubesi de “tarım ihtisas şubesi” olarak yeni konsept ve tasarımıyla hizmete açıldı.
Açılışa Malkara Belediye Başkanı Nergiz Karaağaçlı Öztürk, Malkara Kaymakamı Eyüp Kaykaç, İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Sezgin Yılmaz, Tarım Bankacılığı Pazarlama Bölüm Müdürü Zafer Arslan, Ticari Bankacılık Ürün Müdürü Kerem Akıner, İMECE Mobil Genel Müdürü İlker Mehmet Sağlam, Tekirdağ Bölge Satış Müdürü Erçin Toptutan, Malkara Şube Müdürü Volkan Çekili, oda, borsa ve üretici örgütlerinin başkan ve yöneticileri, banka çalışanları ve çok sayıda çiftçi katıldı.
Tekirdağ Malkara Tarım İhtisas Şubesi'nin açılışında konuşan, İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Sezgin Yılmaz, “ayçiçeği diyarı” olarak bilinen Malkara’nın Trakya bölgesinin ülkemizin önemli tarım merkezleri arasında yer aldığını; bölgede ayçiçeği, buğday ve yem bitkilerinin yanı sıra karpuz, kavun, kuru soğan, domates gibi sebzelerin yetiştirildiğini söyledi.
Malkara ilçesinin hayvancılık faaliyetleriyle de öne çıktığını, ayrıca Marmara Bölgesi'ndeki büyük şehirlere yakınlığı nedeniyle pazara ulaşma konusunda önemli bir avantaja sahip olduğunu belirten Sezgin Yılmaz, İş Bankası'nın tarım bankacılığı vizyonu doğrultusunda Malkara Şubesi'ni de tarım ihtisas şubesi olarak hizmete almaya karar verdiklerini ifade etti.
Tarım sektöründe artan girdi maliyetleri, kuraklık, sektördeki genç nüfusun azalması gibi zorluklara ve bu zorlukların çözümünde teknoloji kullanımının önemine dikkat çeken Sezgin Yılmaz, “Tarım teknolojileri çiftçilerimize destek vermek ve üretimi kolaylaştırmak için var. Bu teknolojilerle maliyetleri düşürürken aynı zamanda daha temiz ve doğa dostu bir üretim yapmak mümkün. Bizler elimizdeki tükenebilir kaynakların en doğru şekilde kullanılmasını sağlayarak üretimde verimlilik artışını ve sürdürülebilir bir tarımsal üretimi hedeflemek zorundayız. Bunun bizim gelecek nesillerimize, çocuklarımıza ve gençlerimize karşı boynumuzun borcu olduğunu biliyoruz" diye konuştu.
Malkara Şubesi'nin de bankanın diğer tarım ihtisas şubeleri gibi tarımda verimliliği artıracak yeni yöntemlerin ve teknolojilerin konuşulduğu, alanında uzman çalışanlar tarafından finansal, dijital, zirai ve ekolojik bilgilerin paylaşıldığı, bilginin yayıldığı ve tarım alanında sohbetlerin yapıldığı bir merkeze dönüşeceğini ifade eden Sezgin Yılmaz konuşmasını şöyle sürdürdü.
“Tarımın geleceği olmazsa dünyanın da geleceği olmaz, tarımın gelişimi için atılacak her adım çok kıymetli. Sürdürülebilir bir tarıma her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Biz de ülkemizde tarımın gelişimi için sorumluluk alıyoruz. İş Bankası olarak, çiftçiye en çok kazandıran Banka olmayı hedefliyoruz. Malkara Şubemizin de tarıma sağlayacağı faydadan şüphemiz yok."
Malkara Tarım İhtisas Şube açılışında İş Bankası'nın Meraklı Tohum Projesi kapsamında 4-6 yaş arası çocuklara da tarım konulu yaratıcı drama atölyesi düzenlendi.
İş Bankası Malkara tarım ihtisas Şubesi’nin açılışından sonra çiftçilerle “tarım sohbeti” yaptık. Güncel konularda bilgi aktardık ve Malkara’da çiftçileri dinledik. Çiftçiler buğday, arpa fiyatının düşük olmasından şikayetçi, hayvancılığın azalmasından yakınıyor.
Malkara’da çiftçilerin anlattıkları özetle şöyle:
1-Malkara tüm Türkiye’ye damızlık satan bir yerdi. Ama hayvancılık bitme noktasına geldi. İthalatla aile işletmeleri bitirildi.
2- Şimdi açıklanan yeni kararname ile hayvancılıkta ari işletmelere çok iyi destekler veriliyor. Ama ari işletme sayısı parmakla sayılacak kadar az. Bu işletmelerin genel işletmelere oranı ne kadar? Yüzde 1 bile değil.
3- Bir çiftçi et ve süt fiyatlarına değinerek şunları söyledi: “Benim köyümde 11 aile işletmesi var. İki genç çiftçi hayvancılık işine girdi. Düne kadar karkas et 450 liraydı sütün litresi 16 liraya çıkmıştı. Süt fiyatı 1 lira aşağı çekildi. Çiftçinin sattığı karkas et 330 liraya çekildi. Çocuklar pişman oldu bu işe girdiklerine. Gençler biz niye hayvancılığa girdik diye yakınıyorlar. Bu kadar çocukların hayatı ile oynamaya kimsenin hakkı yok. Kasapta fiyat düşmedi. Kasapta fiyat 450-500 lira olsun. Tüketen de uygun fiyata alsın. Ama bizden ucuza alıp tüketene pahalıya satıyorlar. Devlet denetlemesini yapamıyor. O zaman yine biz mağdur oluyoruz. Et fiyatı çok yüksek olunca tüketim azalıyor bizim etimiz satılmıyor. Halbuki makul fiyattan satılsa tüketici daha çok tüketir bizim malımız elimizde kalmaz.
4- Toplantıda sadece Malkara’daki çiftçiler değil Hayrabolu’dan ve diğer ilçelerden gelenler de oldu. Hayrabolu Önder Çiftçi Danışmanlık Derneği Başkanı Mehmet Çıkrıkçılı ve dernek üyesi çiftçiler geldi. Hayrabolu Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı ve tarım makinaları imalatçısı Fehmi Altayoğlu önemli bir konuya değindi. Yeni destekleme modelinde ”su kısıtı” desteği olduğuna dikkat çekerek: “Tekirdağ bundan yararlanamıyor. Bu destek verilirken Devlet Su İşleri’nden su haritalarının alınması gerekir. Hayrabolu’da 9 köy , Malkara’da 6 köyümüz sudan yararlanabiliyor. Akarsudan Karaidemir barajından yararlanıyor. Diğer yerler mesela Süleymanpaşa en büyük ilçemiz buralarda su ile ilgili çok büyük problemler var. Su sıkıntısı yaşanıyor. Ama su kısıtı desteğinden yararlanamayacak.” dedi.
Su kısıtı desteğinin verildiği 52 ilçe var. Ama Türkiye’nin bir çok yerinde su sorunu var. Aydın, Denizli’de kaç yıldır valilik tarafından su kısıtlaması uygulanıyor. Sezonda üreticilere sadece iki kez su veriliyor. Ama bu iki ilde de su kısıtı desteği yok.
5- Fehmi Altayoğlu, bakanlığın verdiği kırsal kalkınma desteklerine değinerek şunları söyledi: “ Bakanlık daha önce mekanizasyon kredisi veriyordu. Bu dönem bunu da kapattılar. Şimdi sadece hayvancılıkla ilgili mekanizasyona destek veriyorlar. 2021 yılında buğday 2 lira 25 kuruştu bugün geldiğimizde 4,2 kat civarında artmış. Ama bir tarım makinasının ortalama fiyat artışı 8 kat. Yüzde 800’lerde. Bu şartlarda çiftçi bu desteği almadan nasıl makine alacak?”
6- Bir çiftçi ise: “Bizden 9 liradan alınan buğday ne oldu da 1,5 ayda 11,5 lira oldu. Yüzde 20 değer kaybımız var. Bizim emeğimizle oynanıyor.”dedi.
7- Malkara mercimeği yaşatılmaya çalışılıyor. Toplantıya çok sayıda kadın çiftçi katıldı. O çiftçilerden birisi de bölgede “mercimek ana” olarak tanınan Nevcihan Çalışkan.
Malkara’nın yeşil mercimeğini ata tohumundan yetiştiren Nevcihan Çalışkan şu bilgileri verdi: “ Biz 3 kuşaktır Malkara’nın yeşil mercimeğini üretiyoruz. Biz Bulgaristan’dan göç ederek gelmişiz. Oradan geldiğimizden beri üretiyoruz. Köyde başka ekenler de var. Ama elle hasat ediyoruz ve çok zahmetli. Makinalaşma olmayınca gençler ekmiyor. Şimdi coğrafi işaret almak için uğraşıyoruz.”
8- Aynur Çeşmeliler başkanlığındaki Trakyam Üreten Kadın Kooperatifi bölgede en aktif çalışan örgütlerden birisi. Toplam 68 üyesi olan kooperatif 320 kadının ürettiği ürünleri tüketici ile buluşturuyor. Malkara’ya gittiğimiz gün kemik suyu üretimine başlayan kooperatif bu iş için 2 milyon lira civarında yatırım yapmış. Günlük 800 litre 1 ton kemik suyu üretmeyi hedefliyorlar.