Toplu hata mı?

Okan ALTAN OTOMOTİVİN İÇİNDEN

Temmuz ayı sonunda segmentlere göre Avrupa’da kompakt SUV hacmi ve küçük otomobillere olan talebin düşmeye başladığı fark edilmişti. Fakat teşvik oranları düşürülen premium tam elektrikliler ve kabloyla ağlardan şarj edilmeden kullanıldığı için Batı Avrupa’da teşvikler dışında bırakılan PHEV'lerin artışı dikkat çekmişti.

Oysa herkes, bizler de, şehir içi için mini elektriklilerin mantıklı seçim olduğunu anlatıyorduk… Fakat tam elektriklilere olan yükselen ilgi, sanki katı hal bataryalara kadar düz çizgide ilerleyecek gibi…

Diğer yanda Ford’tan General Motors’a 2025 sonuna kadar Kuzey Amerika'da 1 milyon adetlik tam elektrikli araç üretme hedefleri de, BEV trendi düşüyor diye askıya alınmaya başlamıştı…

Bildiğiniz gibi, elektrikli araçların çok ciddi destekçisiyim. Fakat endüstrideki “EVrim”in 2035’ten 2045’e doğru ötelenecek gibi görünmeye başlaması, şüphelerimi büyütüyor. Evet, Avrupalı otomobilinin marjinalleşmesi ve Çinlilerin karşısında yenilgiye uğraması söz konusu… Fakat Çinliler sadece tam elektriklileriyle gelmiyor… Örneğin; Chery’nin Türkiye’de BEV seçeneği yok. Omoda da, İngiltere pazarına benzinli motorla başlıyor. İsveç tekniği ve tasarımıyla Çin üretimini bir araya getiren, doğrudan müşteriye satış ve abonelik sistemini ilk kez uygulayan, Geely Grubu’nun MHEV ve PHEV modelleriyle 7 yıldır Avrupa’da çok iyi tanınan markası Lynk&Co da, pazarımıza girdi ve tam elektrikli seçeneği zaten yok.

Togg ve Tesla’yı hariç tutarsak, olası bir ÖTV değişikliğiyle BEV yükselişi bir anda kırılabilir. Belki Avrupa'daki satışların yüzde 9 düşmesi de, bize yansıyabilir.

Ortada olası bir yanlış bakış ve zorlanan bir algı olduğunu kabul etmeliyiz… Batı Avrupa’da 100’e yakın model seçeneği olmasına rağmen tam elektriklilerin payı yüzde 12’lerde sabitleşiyor. BEV'ler, çevre için de ümit veren bir alternatif olarak yükseliyordu. Ancak, yıllar öncesinin tahminleri, şimdi toplu bir hata gibi görünmeye başlıyor.

Endüstrinin gidişatı ile tüketicinin beklentisi arasında bu kadar büyük bir kopukluk, bugüne kadar hiç görülmemişti!.. Elektriklilere yapılan dev yatırımlar, şarj ağlarının kurulması, Ar-Ge'ye harcanan muazzam rakamlara rağmen; “elektrik” işi tam olarak tutmadı ya da yarım başarılı olmaya devam ediyor, demek zorundayız.

Sebepleri ise; uygun ÖTV’ye rağmen yüksek fiyatlar, 2. el değeri stresi, kullanım maliyetlerinin sanıldığı kadar düşük olmaması, teknolojik eskime korkusu, hızlı şarj edememe, uzun yol menzilsizliği, beklenenin gerisinde otonom kabiliyetler, planlama yapmadan yola çıkma özgürlüğünün olmaması, eski sürüş alışkanlıklarını değiştirmeyi istememe olabilir… Yani elektriklilerin faydalarının tam olarak anlaşılmaması ya da karmaşık bir çözüm olarak algılanması…

Yine de, daha mantıklı bir seçenek ortaya çıkıncaya kadar “elektrik, gelecektir” demeye devam etsek de; otomotiv sektörü, spekülatif mantıkla yönlendirdiği büyümede şimdilik frene basıyor, geleceğin belirsizliği endüstri içinde kararsızlık yaratıyor. Pandemiden bu yana araç fiyatlarındaki artış, daha az otomobilin daha yüksek fiyatlarla satılmak istenmesi ve Çin baskısı altında fiyat savaşları, üretimde daralma, bilançoların elektrikli araçlara milyarların harcanmasıyla eski parlak rakamlardan uzaklaşması, geçmişte çok kazandıkları Çin pazarında pay kaybetme, otomotiv yöneticilerinin üstündeki baskı da, ayrı ayrı başlıklar.

İçten yanmalı motorların ise, yaşam döngüleri ve verimlilikleri sürekli iyileştirilse de, asla geçmişin hacimlerine geri dönmeyeceklerini de biliyoruz.

Artık; otomotive nasıl homeopati uygulanacağını konuşacağız…

Tüm yazılarını göster