Türk Lirası’nda (TL) ve TL cinsi varlıkların fiyatlarında bir yükseliş olunca memnun oluyorum. Döviz kurlarının çok yüksek olduğunu düşünüyorum. TL’nin güçlenmesi, döviz ve altın yatırımcılarını tabii ki üzebilir. Ben genel ekonomi açısından değerlendiriyorum. Enflasyonu kontrol altına almanın başka yolu yoktur. TL cinsi varlıklarda ucuzluk dışında bir hikâye bulunmuyor. Ucuzluk önemlidir ama başka gelişmelere ihtiyaç vardır.
Pandemi döneminde ekonomiyi ağırlıklı olarak para politikasıyla destekledik. Muazzam kredi genişlemesinin başta enflasyon olmak üzere makroekonomik göstergeler üzerindeki etkisi ortadadır. Maliye politikasını niçin kullanmadığımızı anlamıyorum. Mali disiplin iyidir ancak ekonominin ihtiyacı varsa bütçe açığı artırılır. Örneğin delta varyantı nedeniyle kısıtlamaların uygulandığı Avustralya’da, merkez bankası bu haftaki toplantısından sonra, ‘‘Tahvil alımları devam edecek. Fakat ilave alımların ekonomiye pek etkisi olmaz. Başka destekler gerekiyor’’ açıklamasını yaptı. Burada belirtilen, genişletici maliye politikasıdır. Türkiye’de bütçenin iyi performansına, geniş manevra alanına rağmen sadece faiz konuşuluyor. Para politikasında deniz gerçekten bitti. Kaldı ki, artan bütçe açığı, şirket kârlılıklarını artırır. Bugün verilen açık; daha değerli işletmeler, istihdam artışı, vergi gelirlerinde yükseliş olarak döner.
TL’deki artış enflasyon beklentilerini değiştirir. Bizim için önemli olan brent petrolün fiyatı ayın başından beri yüzde 10 düştü. Önemli diğer emtiaların fiyatlarında da düşüşler gözleniyor. Önümüzdeki birkaç ay için rahatlama olabilir. Süreci yönetmeliyiz. İçeride, ekonomi politikasında bir belirsizlik hâli var. Kur politikamız nedir? Dünyada iklim krizi yaşanırken, ekonomi politikasını güncellemek gerekiyor. İklim riski, yatırım riski anlamına da geliyor. Bilanço yönetiminde, yatırım kararlarında, portföy ayarlamalarında, bunu göz ardı etmek artık bir seçenek olamaz. Ağustos sıcağında bunları galiba fazlaca düşünüyorum. Neyse, TL’nin güçlenmesinden memnunum.