The Guardian neden fosil yakıt reklamlarını yayınlamayacak?

Didem Eryar ÜNLÜ YAKIN PLAN

İngiliz The Guardian gazetesinin fosil yakıt firmalarına ait reklamları yayınlamama kararını geçtiğimiz hafta duyurmuştuk. The Guardian böylece fosil yakıtlara yatırım yapmaya ve fosil yakıtlardan para kazanmaya devam eden firmalardan para almaya son veren ilk medya kuruluşu oldu.

Gazete yetkilileri bu kararın kendilerini finansal açıdan zorlayacağının son derece farkındalar; fakat daha iyi bir dünya için sorumluluk almak, günü kurtarmayı değil, gelecek için cesur adımlar atmayı gerektiriyor. The Guardian’ın kararı da bu konuda sadece diğer medya kuruluşlarına değil, tüm dünyaya örnek oluşturuyor.

Gazete en son yayınladığı “Polluters” (Kirleticiler) adlı yazı dizisinde, dünyanın petrol, gaz ve kömür rezervlerini işleten 20 fosil yakıt şirketinin toplam küresel sera gazı emisyonlarının üçte birinden daha fazlasından sorumlu olduğunu ortaya koydu. Geçen sene Ekim ayında yaptığı açıklamada ise 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarını sıfırlayacağını açıkladı.

Alınan bu kararın temelinde, gazetenin karbon ayak izini azaltma, “yeşil beyin yıkama” haberlerine son verip, iklim krizine odaklanma taahhüdü yer alıyor. Bu radikal dönüşüm sürecinde, yine geçtiğimiz Ekim ayında istifa eden Guardian Media Grup CEO’su David Pemsel’in yerine geçici olarak atanan Anna Bateson önemli bir rol üstleniyor. CEO’luk görevine gelmeden önce The Guardian’ın abonelik, pazarlama, Google ve Facebook ile yapılan dijital ortaklıklar ve etkinliklerinden sorumlu olan Bateson’a göre, bir gazetenin “marka değerine” sahip olması için öncelikli olarak okurlarına odaklanması gerekiyor. Bateson grubun aldığı kararın arkasındaki nedenleri şöyle anlatıyor:

Gazeteci iklim krizini yazarken, reklam veren fosil şirket olursa…

“Bir zamanlar gazetecilik açık ve dolambaçsız bir işti. İnsanların ilgisini çekecek içerik üretip, belli sayıda okura ulaşmayı hedeflerdiniz. Daha sonra, bu okurları reklam verenlere ‘satmaya’ başladınız; onlar da fikirlerini, ürünlerini ya da markalarını okurlarınıza ulaştırmanız için size para verdiler. Tabi ki son 20 yıldır yaşanmakta olan dijital gelişmeler, bu modeli farklılaştırdı, geliştirdi; fakat reklam, medya dünyasının önemli bir bölümü olmaya devam ediyor. The Guardian’da reklam bütçesi toplam gelirimizin beşte ikisini oluşturuyor. Peki, okurlarımız gazetede yer verdiğimiz reklamları sevmezse ne olacak? Reklam verenlerin iletmek istediği mesajlar, gazetecilerin yaptığı işle ters düşerse ne yapacağız? Örneğin, gazetecilerimiz iklim krizine dair gerçekleri ortaya koyarken; fosil yakıt endüstrisinin dünyaya verdiği zararı anlatırken, reklam verenlerimiz bu fosil şirketlerinden biri olursa ne olacak? İşte bu çelişki hem bizi hem de okurlarımızı rahatsız etti. Ve biz de cesur bir karar verdik: Paradan vazgeçmek ve gazeteciliğe odaklanmak.”

Fayda sağlamak için kardan vazgeçtik

“The Guardian 2030 yılında karbon nötr olacağını açıkladı ve B-Corp sertifikasını alan ilk medya kuruluşu oldu. Biz, fayda sağlamak için kardan vazgeçtik. Tabi ki, bu karar gözü karalık olarak değerlendirilmemeli. Finansal geleceğimiz için mücadele etmeye devam edeceğiz; fakat okurlarımızın desteğini aldığımız için, bu artık çok büyük bir risk değil. Çalışanlarımız da ‘değerlerini toplumla paylaşan bir şirketin’ parçası olmaktan gurur duyuyorlar. İklim krizi konusunda ortaya koyduğumuz kararlılık, herkes tarafından takdir edildi. Okurlarımızdan binlerce mektup aldık. Dünyanın izlediği genç aktivist Greta Thunberg ‘The Guardian petrol ve gaz şirketlerinin reklamlarını yayınlamayacak. Bu güzel bir başlangıç. Devamı acaba kimden gelecek?” diye tweet attı. Greenpeace ise bu kararı, ‘petrol ve gaza karşı mücadelede çok önemli bir an’ olarak değerlendirdi. Sonuç olarak, reklam bizim geleceğimizin bir parçası olmaya devam edecek. Hedefimiz kaliteli gazetecilik ile uyum içinde olacak reklam verenler.”

Sürdürülebilir iş modeli

The Guardian’da fark yaratan bir diğer kadın gazetenin ilk Genel Yayın Yönetmeni Katherine Viner. Viner, 2015 yılında göreve geldiğinden bu yana gazeteyi, ‘sürdürülebilir bir iş modeli’ne kavuşturabilmek için önemli adımlar attı. 2014 yılında başlayan üyelik modeli, 2015’te Katharine Viner’le birlikte gazetenin temel stratejisi haline geldi. Gazetenin 2018-2019 döneminde, 1998’den bu yana ilk kez 800 bin sterlin faaliyet kârı açıklaması; bugün düzenli olarak maddi katkıda bulunan 650 bini aşkın okuru ile bir yılda tek seferlik bağış yapan 300 bini aşkın okur sayesinde mümkün oldu. The Guardian’ın kağıt baskıdaki tirajı 134 bin seviyesinde; fakat gazete, aylık 163 milyon tekil kullanıcı ve 1.3 milyar sayfa görüntülemesiyle dijital yayıncılık devlerinden biri olarak kabul ediliyor. Okurları dinlemenin ve daha iyi bir dünya için harekete geçmenin sonucu bu olsa gerek…

Tüm yazılarını göster