Tezkeredeki yabancı güç ÖSO mu?

Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kobani düştü, düşüyor” sözünü unutmak mümkün mü?

2014 yılında, PYD-YPG kontrolündeki Kobani’nin IŞİD’in eline geçmemesi için, dönemin ABD Başkanı Obama’nın isteğiyle AK Parti hükümeti devreye girmiş, Peşmerge unsurları Türkiye topraklarından geçirilerek, Kobani’nin yardımına gitmişti.

Kobani o dönemde “düşmedi” ama Türkiye’nin başına dert oldu. Türk Silahlı Kuvvetleri Suriye’nin kuzeyinde o günden bu yana 3 sınır ötesi harekât yaptı. Suriye’nin kuzeyinin neredeyse üçte biri, TSK’nın ve onun desteklediği silahlı grupların oluşturduğu “Özgür Suriye Ordusu” adlı yapılanmanın kontrolü altında. Yine de Türkiye’ye yönelik, özellikle Fırat’ın doğusundan gelen bölücü terör tehdidi bertaraf edilebilmiş değil.

Şimdilerde Cumhurbaşkanı Erdoğan dördüncü sınır ötesi operasyonun sinyallerini veriyor konuşmalarında. Sınıra TSK yığınağı da sürüyor.

Ancak derinleşen ekonomik kriz, AK Parti’nin kitleler halinde çözüldüğünü gösteren anketlerle birleşince, sınır ötesi operasyon olasılığı bile Türkiye kamuoyunun hükümete desteğini artırmaya yetmiyor. Suriye ve Irak için getirilen son tezkerede CHP’nin daha önceki Suriye/Irak tezkerelerinin aksine “hayır” oyu vermesi bunun en büyük göstergesi.

CHP’nin tezkereye pek çok itirazı var; en çok öne çıkanı ise tezkerede yer alan, Türkiye topraklarında yabancı güçlerin konuşlandırılmasına imkân veren ifade. CHP sözcülerinin bu ifadenin “hangi silahlı güç” için tezkereye dahil edildiğine ilişkin ısrarlı soruları -hep yapılageldiği gibi- AK Parti hükümetinin yoğun hamaset içeren muğlak açıklamalarıyla karşılandı, ancak net bir yanıt verilmedi.

AK Parti hükümeti döneminde peşmerge unsurlarının, silahlarıyla Türkiye topraklarından geçişine izin verilmesi göz önüne alındığında, yeni tezkerenin de ‘acaba silahlı Özgür Suriye Unsurları için mi kullanılacağı’ diplomatik kulislerde konuşulmaya başlandı.

Suriye’deki silahlı unsurların Türkiye’nin bir şekilde dahil olduğu dünyanın çeşitli köşelerindeki silahlı itilafl arda -Libya ya da Karabağ gibi- kullanıldığına ilişkin yabancı siyasetçilerin açıklamaları malum. Tezkeredeki ifade sayesinde -bir önceki tezkerede de vardı aynı ifade- ÖSO’cuların Türkiye’deki hareketleri kolaylaştırılmış olabilir.

Kötü olasılık ise, Rusya ve Esad güçlerinin yüklenmeye hazırlandıkları İdlib’in düşmesi halinde, TSK’yla birlikte hareket eden silahlı ÖSO’cuların Türk topraklarına konuşlandırılmaları.

Çin’in sert çıkışı

AK parti hükümetinin işaretlerini verdiği sınır ötesi operasyon için uluslararası konjonktür de uygun görünmüyor. Hemen her konuda itişme yaşanan ABD’den umut yok; Amerikan TIR'ları hala Fırat’ın doğusuna silah ve mühimmat taşımaya devam ediyor.

Soçi’deki görüşmenin ardından ortak bir basın toplantısının bile yapılamamış olması, Erdoğan’ın Rus Lider Putin’den de sınır ötesi operasyon için destekleyici bir tavır göremediğini ortaya koyuyor. Üstelik Ukrayna’nın Türkiye’den aldığı SİHA’ları kullanmaya başlayıp, Donbass’ta Rusya destekli milisleri vurması işleri iyice karıştırdı. AK Parti hükümetine yakın medyanın Türk SİHA’larının Ukrayna’daki başarılarına dizdiği her övgü, Moskova’da Ankara’ya yönelik -eğer kaldıysa- sempatiyi azaltır nitelikte.

Bunlar tahmin edilebilir gelişmeler. Tahmin edilmeyen ise Çin’in Suriye konusundaki çıkışı oldu Ankara için; Çin’in BM Daimi Temsilci Yardımcısı Geng Shuang, Türk ordusunun Suriye’nin kuzeyindeki varlığını “yasa dışı işgal” olarak nitelendiren bir açıklama yaptı geçen hafta. Çinli diplomatın sözleri çok sert; “Çin, Türkiye'yi uluslararası insancıl hukuk da dahil olmak üzere uluslararası hukuka uymaya, sivilleri korumaya, altyapı operasyonlarını sürdürmeye ve BM için insani yardım erişimini garanti etmeye çağırıyor.”

Böyle bir ortamda yeni operasyon ne kadar olası, ne kadar akılcı, büyük soru işareti.

Suriye’nin inşası için rekabet başladı

AK Parti hükümeti sınır ötesi operasyon “kazanını kaynatadursun”, uluslararası alanda Suriye’de savaş sonrası inşa rekabeti başladı.

Pazarlık yapan ülkeler de, pazarlıklarda istenenler de son derece ilginç; dostlar birbirinin kuyusunu kazarken, düşmanlardan destek ister durumdalar.

Rusya mesela; İsrail’den, araya girip ABD’nin Suriye’ye yönelik yaptırımları “hafifl etmesini sağlamasını” istedi.

İsrail basınına sızan bilgiler, Rus Lider Putin’in geçen hafta Soçi’de görüştüğü İsrail Başbakanı Naftali Bennett’den “Biden yönetimi ile temasa geçmesini” istediğini gösteriyor. Haberlere göre Putin Bennett’e Suriye’ye yaptırımları içeren “sezar yasası” nedeniyle Rus firmaların Suriye’nin yeniden inşasında rol alamadıklarını, bu nedenle büyük projeleri zaten Amerikan yaptırım altında bulunan İran şirketlerine kaptırdıklarından yakınmış.

Tam bir “kimin eli, kimin cebinde” durumu;

● İsrail Suriye ile resmen savaş durumunda,

● Suriye’de İran ve Rusya müttefik; Esad yönetiminin devrilmemesi için birlikte çalıştılar/ çalışıyorlar,

● ABD ile Rusya, dünyadaki hemen her konuda karşı karşıya geliyorlar,

● Ama Putin, kendi “müttefiki” İran’a karşı, Tahran yönetiminin “can düşmanı” İsrail’den yardım istiyor. İsrail de, “savaş durumunda” olduğu Suriye’de İran yerine Ruslar ihale alsın diye devreye girmeyi kabul ediyor.

● Ve sonuç; Rusya, İsrail ve ABD liderlerinin ulusal güvenlik danışmanlarının bir araya gelip, bu konuyu ele almaları üzerinde uzlaşma sağlanmış. Bakalım ne çıkacak?

Türkiye açısından ise durum şu;

“Kobani düştü düşüyor” derken, Türkiye Suriye denkleminden “çıktı, çıkıyor” sanki…

Tüm yazılarını göster