Söz konusu gelişme olunca herkesin dilinde bir teşvik lafı takılır, durur… Efendim şu alanı teşvik etmeliyiz, filan alanda teşvik yetersiz, teşvik olsa uçarız kabilinden güzellemeler… Halen 30’a yakın farklı alanda teşvik veren Türkiye’de neden bu beklenti gerçekleşmez?
Çünkü teşviki veriyoruz ama takip etmiyoruz. Çünkü verilen teşvikin amacına uygun kullanılıp kullanılmadığını bilmiyoruz, hatta bununla ilgilenmiyoruz. 2020’de 1 trilyon liralık düşük faizli kredi saçtık ortalığa, ekonomik canlanmayı teşvik için. Ne oldu? Kredinin büyük bölümü dövize gidiverdi.
Kur Korumalı Mevduat çözümüyle birlikte, banka kredilerinin amacına uygun kullanılıp kullanılmadığını takip etmeye başlayacakmışız. Çok iyi olur. Hatta epey geç kaldık fakat zararın neresinden dönersek, kârdır.
Hollanda’da elindeki lale soğanıyla bankadan içeri giren biri, bankodaki görevliden kredi talep ettiğinde, derhal bunu alır. Zira görevli, lale soğanını bilir, yasalar bu kredinin nerede kullanılacağını bilir, banka yöneticisi de bu krediyle gidip dolar alınmayacağından emindir.
Bizde ise durum farklıdır. Hele ki teşvik ile desteklediğimiz alanlarda denetim ve etki analizi yapılmadığı için aktarılan kaynağın nasıl bir fayda ürettiğini ölçemeyiz. Ölçemeyince bilemeyiz, bilemeyince de yönetemeyiz.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Teşvikler kim takip etmeli?
Bunu bir bakanlığa bağlamak yerine doğrudan teşviki verenin onu denetleyeceği mekanizma kurmak gerekecek. Diyelim ki tarım yada start-up için getirilen teşvik, tanımlandığı alanda mı kullanılmış yoksa başka amaçlar için mi harcanmış? Kaldı ki teşviki veren, kötü kullanım halinde bunu geri alma yetkisi, geri çağırma imkanıyla donatılması gerekir.
Teşviklerin işe yarama oranı nedir?
Sektörüne ve şirketine bağlı olarak teşviklerin ancak 4’te biri amacına uygun alanlarda kullanılıyor. Gerisi, kişisel menfaat, şirketin başka işlerine harcama, lüks tüketim gibi amaç dışı alanlara gidiyor. Devlet verdiği paradan oluyor, ülke, teşvikle beslenen umutlarını yitiriyor.
NOT
Meğer taşa tohum ekilmez imiş
Bu güzel mısra; 19’unuc Yüzyıl Ozanlarımızdan Seyrani’ye ait; “Eski libas gibi aşıkın gönlü / Söküldükten sonra dikilmez imiş / Seyrani’nin gözü gamla yaş imiş / Meğer taşa tohum ekilmez imiş.”
Teşviki doğru tohum ve doğru toprağa akıtmazsan, onu ziyan edersin. Taşa tohum ekilmez, teşvikin ruhuna uygun olmayan işlerden fayda türemez. Fikri olan ama finansı olmayan yığınca gencimiz, start-up’ımız var. Onları teşvik etmek dururken siyasi mülahazalarla kaynağı yandaşa, candaşa aktarmak ülkeye bir şey kazandırmaz.