Terör baronlarının vücut kimyası neden bozuldu?

Sadi ÖZDEMİR EKONOMİDE SAĞDUYU

Türkiye, 2002 yılında 248 milyon dolarlık savunma ve havacılık ürünleri ihracatı yapan bir ülkeydi. 2023 yılında bu rakam 5 milyar 545 milyon dolar oldu, bu sene 7 milyar dolar bekliyoruz. 22 yılda 22 kat artan bir ihracat söz konusu.

Savunma sanayi firmalarımızın 2002 yılındaki bütün savunma ve havacılık satışlarını alt alta yazıp topladığımızda sektörün toplam cirosu 1 milyar 62 milyon dolar olabiliyordu. Bu rakam da 2024 yılı itibariyle 12 milyar 196 milyon dolara ulaştı. Buradaki büyüme ise dolar bazında 12 kat. Bundan 22 yıl önce ülkemizin 62 adet savunma projesi vardı. 2024’ün başında proje sayımız 1000 adedi aştı. Bu projelerin toplam bütçesi ise 5,5 milyar dolardan 96,3 milyar dolara yükseldi. Dile kolay, 17 kat büyüme söz konusu.

Silahlı ve Silahsız İnsansız Hava Araçları başta olmak üzere kendi silah sistemlerini üreten Türkiye terörle mücadelede büyük başarılar elde etti. Küresel silah pazarında payını dikkate çekici ölçülerde artırmayı başardı.

Bütün bu gelişmeler ‘terör baronlarının vücut kimyasını’ büyük ölçü de bozmuş olmalı ki tam da MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin terör örgütü PKK’nın silah bırakması ve lağvedilmesi için tarihi çağrısından bir gün sonra savunma sanayimizin gözbebeği TUSAŞ’a terör saldırısı düzenlendi.

Hazır ol cenge eğer istersen sulh-u salâh!

Atalarımızın deneyimlerinden süzülen bir söz var. ‘Hazır ol cenge eğer istersen sulh-u salah’ yani ‘eğer barış istiyorsan savaşa hazırlıklı ve hazır ol’ demişler.

Cumhuriyetimizin kuruluşundan itibaren kurucu iradenin lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün çabalarıyla savunma sanayimizin temellerini attık. Ancak İkinci Dünya Savaşının ardından, savunma sanayimizi geliştirmek yerine ‘müttefiklere bağımlı olmayı’ kabul ettik. Kıbrıs Barış Harekâtı öncesinden 1980’lere kadar karşılaştığımız müttefik ihanetleri nedeniyle ‘kendi savunma sanayimizin kurmak zorunda olduğumuzu’ çok iyi anladık.

1980’lerin getirdiği PKK terörü bardağı taşıran son damla oldu. Merhum Turgut Özal’ın ‘savunma sanayi müsteşarlığını’ kurması ve ilgili hukuki altyapıyı hazırlamasıyla, yerli ve milli üretim için savunma sanayimizde yeni bir dönem başladı. 2004 yılında da dönemin başbakanı olarak Recep Tayyip Erdoğan, Savunma Sanayii İcra Kurulu’nda devrim niteliğinde bir karar aldı. Milli savunma sanayimizi, alt yüklenici olarak destekleyen dış tedarik projelerinin tamamını iptal etti. Artık milli savunma sanayimizin ana yüklenici olacağı, dış tedarikin ise alt sistem seviyesinde alt yüklenici olacağı yeni stratejiye geçildi. Böylece, yurt dışından satın almak zorunda olduğumuz taarruz helikopteri, tank, insansız hava aracı, korvet, hava savunma sistemleri gibi birçok ürünleri kendimiz üretir olduk. Yerlilik oranımız da yüzde bugünlerde 80’e yükseldi.

124 ülkeden 150 bin ziyaretçi savunma ürünlerine geldi

İstanbul Fuar Merkezi’nde düzenlenen SAHA EXPO Uluslararası Savunma, Havacılık ve Uzay Sanayi Fuarı’nı ziyaret ettim. 124 ülkeden 150 bin ziyaretçi ağırlayan fuarda iğne atsan yere düşmeyecek gibiydi. Türk Savunma ve Havacılık Sanayii İmalatçılar Derneği (SASAD) Başkanı Osman Okyay ile savunma sanayimizdeki son gelişmeleri ve fuara ilgiyi konuştuk. Başkan Okyay, “Eskiden biz alım yapmak için fuarlara gider, oraları doldururduk. Artık yabancılar bizim fuarlarımızı dolduruyor. Burada bunun çok canlı örneğini yaşıyoruz. Alım heyetleri birbiriyle yarışıyor. Bu çok önemli bir gösterge” diyor. Okyay, yerlilik oranının daha da ilerleyeceğini söylüyor ve bu başarıda kamu ile özel sektör şirketlerinin uyumuna dikkat çekiyor. Okyay şöyle konuşuyor: “Şirketlerimiz insiyatif aldı ve Türk özel sektör şirketleri, kritik bileşenler dediğimiz ana sistemler içindeki üretimlere soyundular ve başardılar. Tabii ki bunan temelinde Savunma Sanayi Başkanlığı’mızın da muazzam desteği ve sektörü yönetme başarısı var. Hep birlikte savunma ürünlerinin tüm alt bileşenlerinin bu topraklarda yapılmasını sağlıyoruz. Öyle ki bu fuara gelince ana yüklenicilerle dolu bir hol varsa, kritik bileşenleri üretenlerle dolu 5 hol var. Türk savunma sanayinin doğal pazarları Ortadoğu, Orta Asya, Afrika Doğu Avrupa ve Güney Amerika. Türkiye’deki fuarlara buralardan çok sayıda ve büyük heyetler geliyor. ABD’ye ihracatımız ağırlıklı olarak av tüfekleri, tabancalar ile TAİ ve TEİ gibi firmalarımızın ürettiği uçak ve havacılık sanayi parçalarıdır. Ancak, son dönemde ABD de fark etti savunma sanayi gelişmelerimizi ve sistem bazında projelere çağırmaya başladılar. İngiltere de çok sıcak duruyor. Onlarla ortak projeler yapılıyor ve daha da yapılabilir. Türk savunma sanayimiz her ürün grubunda en gelişmiş en sofistike ürünleri çalışıyor. Ağır silahlar, İHA ve SİHA’lar, dünya genelinde 5’inci nesil ikinci savaş uçağı KAAN gibi projelerle dünyanın en iyisi olmak hedefiyle çalışıyoruz.”

Tüm yazılarını göster