Bir zamanlar, özellikle servet etkisi kanalıyla finansal koşulların fazla gevşemesini enflasyon için tehdit olarak algılayan FED’in, piyasalarda yaşanan coşku havası karşısında bu konudan artık çok az bahsetmesi son derece ilginç.
Öte yandan FED’in, bir aradan sonra tekrar faiz artırımına gitme ihtimalini piyasalar pek de ciddiye almadı. Daha önce de değindiğimiz üzere aslında ciddi finansal istikrar yaratan bir piyasa türbülansı oluşursa, FED en iyi ihtimalle faizlerini uzun süre yüksek seviyede tutmaya devam edecek. Özellikle çekirdek enflasyon göstergelerindeki katılık, FED açısından başka türlü davranmasını zorlaştıran bir etmen.
Öte yandan finansal koşulların bu kadar gevşemesi, sadece enflasyonu değil, finansal istikrar risklerini de arttırıyor. Piyasalar ise bunları görmezden gelmeye eğilimli ve tekrar bir “FED putu” olduğunu düşünüyor gibiler. Nasdaq100 endeksi, FED’in faiz artırmaya başladığı 16 Mart 2022 seviyesinin yaklaşık yüzde 10 kadar üstünde. Sadece borsa endeksleri değil, yatırım yapılabilir CDS primleri de FED’in faiz artırım döngüsünün başladığı tarihle hemen hemen aynı seviyede. Yüksek getirili CDS primi ise sadece 60bps kadar üstünde. Neresinden bakarsanız bakın; piyasa fiyatları, sanki FED hiç faiz artırmamış ve bunun ekonomi üzerinde etkisi olmayacak düşüncesinde. Hâlbuki faiz artırımlarının gecikmeli etkileri, verilerin önemli bir kısmında görünür hale geliyor.
Çin hariç dünyanın geride kalanında ise enflasyon bir numaralı sorun olmaya devam ediyor. Örneğin, Avrupa Merkez Bankası (ECB) sadece faizini yükseltmekle kalmadı, enflasyon tahminlerini de yükseltti ve faiz artırımlarının devamını işaret etti. Ayrıca Avustralya ve Kanada merkez bankalarının sürpriz faiz artırımları da küresel bazda faiz döngüsünün sonuna gelmediğimize dair ipuçları veriyor.
“Balonları short’lama” diye bir tabir vardır. Piyasaların tepe yapıp yapmadığını gerçek zamanlı olarak anlamak neredeyse imkânsızdır. Trendi olumlu olan ve ciddi bir momentumu olan piyasaların karşısında durmak ise kariyerler açısından risklidir ve tercih edilmez. Bu da fasit dairelerin tam tersi, kendi kendini besleyen döngüler yaratır, momentum daha da çok momentum ile sonlanır. Bizce, şu an küresel hisse senetlerinde durum da tam budur.
Fakat, 2000 yılında yaşanan dot.com furyasında ve 2008’de gördüğümüz gibi piyasa fiyatlarını belirleyen tek etmen momentum değil. Piyasalar ile ekonomik ve temel dinamikler arasındaki fark ise genelde eninde sonunda kapanır. Bazı zamanlar, -örneğin 2000 yılındaki gibi- dışsal bir etken olmasa bile piyasalar, ulaştıkları seviye itibariyle kendi ağırlıklıları altında kalır.
Önemli olan; bu eninde sonunda olacak olan ne zaman gerçekleşecek? Dediğim gibi, onu bilmek imkânsız ama daha önce yanıldıysak da ve tekrar yanılma riskini de göze alarak ABD hisse senedi piyasalarının birkaç ay sürecek bir tepe oluşturduğunu düşünüyoruz.
Türk hisse senetleri için trend görüşümüz olumlu yönde ancak oynaklık ve performans dağılımı yüksek kalmaya devam edebileceği için hisselerde seçici olmayı ve taktiksel esneklik önermeye devam ediyoruz. Bizim piyasalar açısından 22 Haziran PPK toplantısı ve hazırlanacak olan yeni ekonomik programın en önemli piyasa konularından olduğunu düşünüyoruz.