⸶8’i elektrikli, 2’si hidrojenli olmak üzere geliştirdiği 10 farklı araçla ticari araç pazarındaki sıfır emisyonlu yolculuğuna emin adımlarla devam eden Temsa, sıfır emisyonlu ürün gamında bulunan 3 modelini Busworld Europe’ta görücüye çıkardı.⸷
Büyüme stratejisinin temeline sürdürülebilirliği ve teknolojiyi koyan Temsa, bir otomotiv şirketinden çok, “otomotiv odaklı bir teknoloji şirketi” olarak tanımlıyor kendini.
Adana’daki tesisinde kendi mühendisleri ve Ar-Ge ekibi ile kendi teknolojisini geliştiren şirket, küresel büyüme stratejisinin odağına ise, sürdürülebilirlik odaklı mobiliteyi koyuyor.
8’i elektrikli, 2’si hidrojenli olmak üzere geliştirdiği 10 farklı araçla ticari araç pazarındaki sıfır emisyonlu yolculuğuna emin adımlarla devam eden Temsa, sıfır emisyonlu ürün gamında bulunan 3 modelini Busworld Europe’ta görücüye çıkardı.
Şirket, Caetanobus ile geliştireceği bin kilometre menzile ulaşabilen şehirlerarası hidrojenli otobüsünü de ilk kez Brüksel’deki fuarda tanıttı.
Fuar sırasında sohbet ettiğimiz Temsa CEO’su Tolga Kaan Doğancıoğlu, “2030’da filomuzun yarısının; 2045’te ise tamamının sıfır emisyon olması gerek. Biz Temsa olarak, hem endüstriyi hem de kural koyucuları zorluyoruz. Bu, geri çevrilemez bir dönüşüm. Türkiye, son derece önemli bir konumda olduğu toplu taşıma alanında yaşanan bu teknolojik kırılmayı en iyi şekilde değerlendirmeli” diyor. Doğancıoğlu’nun yorumları şöyle:
“Her şeyden önce iş modelimizi sürdürülebilirlik üzerine inşa ediyoruz. Ar-ge faaliyetlerimiz en güçlü kaslarımızdan biri. Yıllık gelirimizin yüzde 5’ini yeni ürün geliştirme ve Ar-ge programlarına ayırıyoruz. Bunun da yarısından fazlasını sürdürülebilir teknolojilere yatırıyoruz. Kendi bataryamızı üretmek, sahip olduğumuz bilgi birimi, kilit teknolojilere yatırım yapmak, farklı ürün grupları ve farklı coğrafyalarda katma değer yaratmamızı sağlıyor. Örneğin bugün sadece Fransa’da 6 bine ulaşan bir araç filomuz var. Sürdürülebilirlik konusunu sadece inovasyon ve verimlilik ekseninde değerlendirmiyoruz. ESG’nin tüm unsurlarını kapsayan bütüncül sürdürülebilirlik yol haritamız doğrultusunda, toplumsal faydayı gözeten öncü projeleri devreye alıyoruz. Temsa bugün, gerçekleştirdiği her 1 birimlik yatırım sonucunda, 14 birimlik sosyal fayda üreten bir ‘sosyal mobilite şirketi’ne dönüşmüş durumda.”
“Faaliyette olduğumuz her coğrafyada sıfır emisyonlu ulaşıma öncülük ediyoruz. Bugün 8’i elektrikli, 2’si ise hidrojenli olmak üzere ürün gamımızda yer alan 10 farklı araçla sürdürülebilirlik konusundaki kararlılığımızı net bir şekilde ortaya koyuyoruz. Fuarda sergilediğimiz Avenue Electron otobüsümüz ile EPD (Environmental Product Declaration) belgesini almaya hak kazandık. Bu belgeyi bir otobüs aracılığıyla alan Türkiye’de ilk, dünyada ise altıncı üretici olmamız, bizlere gurur veriyor. 2021’i baz yılı olarak aldığımızda, 2022 sonu itibarıyla, araç başı su tüketimimizi yüzde 19; kapsam 1 ve kapsam 2 emisyonlarımızı ise yüzde 29 oranında azalttık. Temsa üretim tesisinde, kullandığımız elektriğin yüzde 100’ünü yenilenebilir enerjiden sağlıyoruz.”
“Yeni bir şey yaratmanın en temel riski, bu yeni denemenin karşılık bulmaması olabilir. Temsa olarak, çeviklik ve müşteriyi dinlemek bizim için çok önemli. Bugün yaşanan ana rüzgâra karşı duramazsınız; en temel risk ise dönüşümün gecikmesi olur. Bu dönüşümün Türkiye için çok büyük bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Biz, toplu taşıma sektörünü konvansiyonel olarak senelerdir ustalıkla yönetiyoruz. Şimdi teknolojik kırılma fırsatı var. Türkiye’nin en katma değerli işini yapıyoruz. 1.6 dolar/kg ihracat ortalaması olan ülkemizde, elektrikli araçlarda 35 dolar/kg’ye ulaşıyoruz. Bu alanda hep birlikte yatırım yapmak lazım. Bir devlet politikasının belirlenmesi, kullanıcı olarak talebin bu yöne evrilmesi çok önemli.”
“2023 yılında, öncelikli pazarlarımız arasında başı çeken Kuzey Amerika’da yüzde 30’luk bir büyüme performansı ortaya koyarken, buradaki pazar payımız da yüzde 20’ye yaklaştı. Euro bazında, EMEA bölgesinde yüzde 171; batı Avrupa’da ise yüzde 77’lik büyüme rakamları yakaladık. Tüm dünya geneline baktığımızda da yine Euro bazında yüzde 61’lık bir büyüme performansımız mevcut.”
Geçtiğimiz ay içerisinde imzalanan ortak geliştirme anlaşması ile çalışmalarına başlanan hidrojenli otobüs, Caetanobus’ın şehir içi otobüslerinde kullandığı Toyota hidrojen yakıt hücresi teknolojisini, Temsa mühendislerinin elektrikli ve uzun yol otobüs tecrübesiyle bir araya getirecek. Temsa HD Platformu üzerine inşa edilecek teknolojiyle, söz konusu otobüsün, farklı yol ve coğrafya koşullarına göre yaklaşık bin kilometrelik menzili tek depoyla kat edebilmesi planlanıyor. 2025 yılında seri üretime geçmesi beklenen araç, aynı zamanda Türkiye’nin ilk şehirlerarası hidrojenli otobüsü unvanının da sahibi olacak.
“Yerel yönetimlerin ilk çözmeleri gereken konuların başında toplu taşıma geliyor. Toplu taşıma doğası gereği sürdürülebilir bir iş. Paylaşımlı taksiyi bir seneler önce ‘dolmuş’ ile hayata geçirmiş bir ülkeyiz. Sürdürülebilir mobilite konusunda en kritik konu ilk finansman derdi. Bu dönüşüm sadece uluslararası fonlar veya da kalkınma bankalarının desteği ile olmaz; iller bankası ve diğer kamu kuruluşlarının da desteği gerekiyor. Altyapı yatırımlarının da aynı hızda gerçekleşmesi gerekiyor. İtalya 40 milyar Euro yatırdı bu dönüşüme. Almanya, hidrojen için büyük bütçeler ayırdı. Sonuçta Türkiye Avrupa’nın en büyük ticari araç üreticisi. Neden bu dönüşüme öncülük etmeyelim?”
“Yetenekli insan kaynağına ulaşmak ve bu kaynağı koruyabilmek evrensel bir problem. Bizim yaptığımız işi tutkulu insan gerektiriyor; biz de tutkulu insanları gençken buluyoruz. Temsa Talent Station’ adında bir program başladık. Bu program kapsamında genç arkadaşlarımıza eğitim veriyoruz. Önceliğimiz evrensel insanla çalışmak; çünkü iş insanla, iyi iş iyi insanla yapılır. Bu insanların aramızdan ayrılacağını biliyoruz, ama önemli olan bizden ayrılan insanların katma değer yaratması. Bizim küresel ayak izimiz önemli bir avantaj sağlıyor. Bugün arkadaşlarımıza dünyanın birçok yerinde çalışma fırsatı sunabiliyoruz.”
“Dönem şövalyelik dönemi değil. Dünya inanılmaz hızlı bir şekilde değişiyor. Ekosistem içinde en büyük beceri hızlı olmak. Dolayısıyla bu sistem, hepimizi iş birliği yapmaya, beraber çalışmaya yönlendiriyor. Örneğin şarj altyapısı kurulmazsa, bizim araçlarımız sadece biblo gibi durur. Tasarımdan, tedarik yönetimine, üretimden müşteri yönetimine kadar tüm ekosistemi birlikte yönetmemiz gerek.”
► 30 bin
► 15 bin
► 66
► 6 bin
► 1.500
►% 61
► % 100
► % 29