Temmuz işgücü verisinin düşündürdükleri

Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU

TÜİK Temmuz ayı işgücü verilerini açıkladı. Son zamanlarda işgücü verileri ‘ilginç’ bir şekilde gelişiyor. Toplam istihdam (mevsim etkilerinden arındırılmış verilerde) bir ay öncesine kıyasla 148 bin düşmüş. Ekonomimiz daha az istihdam yaratmış. Normal koşullarda istihdam düşüşünün işsizlik oranını olumsuz etkilemesi beklenir. Ama bir ay içinde, işsiz olup da ‘pat diye’ iş aramaktan vazgeçen ve dolayısıyla işgücünden çıkan sayısı da yükselmiş. Bu nedenle işgücüne katılım 262 bin kişi azalmış. Bu durumda, işsizlik oranı da düşmüş. Hem de az değil: 0.3 puan.

Böylelikle, yüzde 10.1’e inen işsizlik oranı nedeniyle ‘tek haneli’ işsizlik oranı düzeyine erişmek için artık gün sayacağımız anlaşılıyor. Ancak -sağ olsun- TÜİK bir de atıl işgücü oranı verisi yayınlıyor. Atıl işgücü, ‘işsizler’, ‘zamana bağlı eksik istihdam’ ve ‘potansiyel işgücü’ toplanarak hesaplanıyor. Atıl işgücü oranı iki puan artmış ve yüzde 22.5 olmuş. Bir aylık bir süre için bu çok yüksek bir artış.

Hem işsizlik oranı hem atıl işgücü oranı yüksek bir düzeyde. Bir yandan da çok yüksek enflasyon hüküm sürüyor ülkemizde. Öyle ki, (IMF verilerine göre) 2021 yılında 153 gelişmekte olan ülke içinde en yüksek on birinci enflasyon oranı bizdeydi. IMF’nin 2022 tahminlerine göre bu sefer en yüksek dördüncü enflasyon bizim olacak.

Yüksek işsizlik ve yüksek enflasyon bir arada çok sevimsiz bir bileşim ortaya çıkarıyorlar. Oysa ikisi de kader değil. Düzgün bir istikrar programı ile işsizliği artırmadan enflasyonu düşürmek mümkün. Ama işsizlik oranı zaten yüksek. Onu nasıl düşüreceğiz? Bu, uzun soluklu bir yapısal reform gerektiriyor. Bunu başaran ülkeler var. Mesela, aynı merkez bankasına ve dolayısıyla aynı para birimine ve para politikasına sahip Almanya’da ve Fransa’da 2002-03 gibi işsizlik oranı üç aşağı beş yukarı aynı iken, uzun bir süredir Almanya’da işsizlik oranı Fransa’da gözlenenin çok altında.

Nasıl yaptılar bunu? Başarılı bir yapısal reformun yolu önce bu soruyu sormaktan geçiyor. Sonra da o örneği, varsa benzer örnekleri de incelemek ve onlardan ders çıkarmak gerekir. Yetmez. Aynı işi beceremeyen ülkeler neleri eksik yapmışlar ya da yapmamışlar? Onlara da bakmak lazım. Bu tür soruların peşine takılmaktan ve doyurucu yanıt aramaktan sorumlu kadrolar ve bu kadroların istihdam edilecekleri bir kurum gerekiyor öncelikle. Eski Devlet Planlama Teşkilatı benzeri bir kurum bunun için lazım.  

Tüm yazılarını göster