Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Fatih Birol, hükümetlere, hızla oluşan ekonomik kriz şartlarında enerji dönüşümünü destekleme çağrısı yapıyor. Birol, “yatırımların sürdürülebilir bir yola yönlendirilmesi için bu tarihi fırsatı” hayata geçirmenin, ekonomilerin esneklik kazanması için gerekli olduğunu söylüyor.
9 Mart tarihinde OPEC+ üyeleri olan Rusya ve Suudi Arabistan arasında yaşanan siyasi gerilim, petrol fiyatlarında ciddi bir düşüşe neden oldu. Fiyatlardaki bu düşüşün temel nedenlerinden biri de; küresel ölçekte petrol talebinde benzeri görülmemiş bir azalmaya yol açan COVID-19 salgınının neden olduğu ekonomik yavaşlama.
Bloomberg tarafından yapılan bir anket çalışmasına göre, Goldman Sachs, Citigroup ve Energy Aspects analistleri, petrol fiyatının 2020’nin ikinci çeyreğinde varil başına 20 dolara düşebileceğini öngörüyor.
Petrol fiyatındaki düşüşün yanı sıra, petrol yatırımlarının performansının da oldukça düşük seviyelerde olduğunu ortaya koyan araştırmaya göre; ConocoPhillips’in hisselerinde yüzde 59, Total ve Shell hisselerinde yüzde 55, ExxonMobil’de yüzde 46 oranlarında düşüş izleniyor. S&P tarafından listelenen ilk 500 şirketteki genel düşüş ise yüzde 20 seviyesinde.
Fosil yakıtlara dayalı yatırımların riski artıyor
Petrol şirketleri uzun bir süredir, yatırımcıların iklim değişikliği konusundaki baskısı ile karşı karşıya. BlackRock CEO’su Larry Fink’in iş dünyasına ve yatırımcılara “fosilden çıkın” çağrısının yarattığı etki bu süreçte oldukça güçlü oldu. BlackRock Yenilenebilir Enerji Direktörü Teresa O’Flynn ise yatırımlarının getirilerini artırmak için yeni rüzgar ve güneş pazarlarına yöneldiklerini söylüyor.
Piyasadaki eğilim, düşük petrol fiyatlarının, fosil yakıta dayalı yatırımların ekonomik riskini daha da artırdığını gösteriyor.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) bu risklerin petrol ve doğalgaz sektöründe daha fazla görüldüğünü ve bu sektörün gelirlerinde yaşanan büyük ölçekli değişimin, esneklik gösteremeyen ekonomilere sahip ülkeleri istikrarsızlaştırabileceğini belirtiyor.
IEA Genel Müdürü Fatih Birol, hükümetlere, hızla oluşan ekonomik kriz şartlarında enerji dönüşümünü destekleme çağrısı yapıyor. “Yatırımların sürdürülebilir bir yola yönlendirilmesi için bu tarihi fırsatı” hayata geçirmenin, ekonomilerinin esnekliğini artırması açısından gerekli olduğunu savunan Birol, “COVID-19 krizi ile mücadelede hükümetlerin üstlendiği liderliğin ne derece önemli olduğunu görüyoruz. Bu liderliğe temiz enerji dönüşümünde ilerlemek için de ihtiyacımız var. Hükümetler, doğrudan ya da dolaylı olarak, küresel enerji emisyonlarının yüzde 70’inden fazlasını yönetiyorlar. Bugün, bir an önce aşağı çekmek zorunda olduğumuz iki eğri var. Koronavirüs vakaları ve küresel emisyonlar. Hiç biri kolay olmayacak. Fakat, akıllı ve doğru zamanda hareket ve işbirliği ile hükümetler her ikisini de başarabilirler” yorumlarını yapıyor.
Dünya Kaynakları Enstitüsü (WRI) de aynı görüşü savunuyor ve yeşil teşvik paketleri, emisyon azaltım projelerine finansman sağlama, yeşil işlerde kısa vadeli büyümeyi destekleme, temiz enerji sektörünün büyümesini teşvik etme gibi temiz enerji sektörüne yatırımın, durgunluk gösteren küresel ekonomiyi toparlayacak yolların başında geldiğini öne sürüyor.
Petrol fiyatındaki çöküş, enerji dönüşümünün yönünü değiştirmeyecek
Wood Mackenzie analistleri, yenilenebilir enerji yatırımlarının petrol fiyatlarındaki dalgalanmadan etkilenmediğini ortaya koyuyor. Analizde yer alan bilgilere göre, ucuz petrol, yatırımcıların güneş enerjisi şirketlerine talebini durdurmadı. Uluslararası Enerji Ekonomisi ve Finansal Analiz Enstitüsü (IEEFA) ise yenilenebilir enerjiye yatırım yapan teknoloji devleri kazanmaya başlarken, fosil yakıt şirketlerinin piyasa değerinde düşüşlerin devam edeceğini öngörüyor. IEEFA’ya göre, 2019 yılında 360 milyar dolarlık değere ulaşan temiz enerji piyasası, petrol fiyatlarındaki dalgalanmadan bağımsız olarak büyümeye devam edecek.
Yenilenebilir enerji teknolojileri ekonomik dalgalanmalara daha dayanıklı
Yenilenebilir enerji teknolojilerinin, ekonomik dalgalanmalara karşı daha dayanıklı olmasını sağlayan birçok sayıda neden var. Dünya genelinde çok sayıda şirket ve dünyanın en büyük yatırımcıları, 2050 yılına kadar yatırımlarını karbondan arındırmayı taahhüt etti. Temiz teknolojilerin azalan maliyeti, yenilenebilir enerji projelerinin sermaye maliyetindeki düşüş ve yasal altyapı konusunda artan destek, sektörün küresel ölçekte hızla büyümesiyle sonuçlanıyor. Emeklilik fonları ve sigorta şirketleri gibi kurumsal yatırımcılar arasında yenilenebilir projelere yönelik talep hızla artıyor.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının maliyeti son on yılda fosil yakıtlarla rekabet etmeye başladı. 2010 yılından bu yana güneş enerjisinin maliyeti yüzde 81, rüzgar enerjisinin maliyeti ise yüzde 46 düştü. Carbon Tracker tarafından gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, küresel ölçekte güneş ve rüzgar santrallerinden elde edilen elektrik, işletmedeki kömürlü termik santrallerin yüzde 60’ında üretilen elektrikten daha ucuz konuma geldi. Güneş ve rüzgar enerjisinden elektrik üretiminin ve depolanmasının maliyeti de, ABD ve Avrupa'da planlanan birçok yeni doğalgaz projesinden daha ekonomik hale gelmiş durumda.
Bu arada, Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı verileri, küresel ölçekte 2018'te yenilenebilir enerji sektörünün 11 milyon kişi istihdam ettiğini ortaya koyuyor. Yeni İklim Ekonomisi Raporu ise iklim değişikliğiyle mücadelede atılacak kararlı adımların, 2030'a gelindiğinde İngiltere ve Mısır'ın toplam iş gücüne denk gelen 65 milyonluk nüfusa düşük karbonlu yeni işler yaratılabileceğine yer veriyor.
Elektrikli otomobil talebi COVID-19 ve ucuz petrole rağmen istikrarını koruyor
Küresel otomobil piyasası, ekonomik durgunluk nedeniyle ciddi bir daralma yaşarken, BloombergNEF, elektrikli araç satışlarının 2020 yılında iyi performans göstereceğini öngörüyor. Elektrikli araç satışları 2019'da 2 milyona ulaştı. Aynı dönemde lityum iyon pillerin fiyatında yüzde 89 düşüş yaşandı ve bu düşüş eğilimi 2014'ten bu yana her yıl ortalama yüzde 2 olarak devam ediyor. UBS Grubu’nun analistleri de, talep açısından elektrikli araç sanayinin düşen petrol fiyatlarından olumsuz yönde etkilenmeyeceğini belirtiyor. En büyük iki elektrikli araç pazarı olan Avrupa Birliği ve Çin'deki vergi teşvikleri ve emisyon düzenlemelerinin bu artışta etkili olduğu ifade ediliyor.
COVID-19 yeşil teknolojilerin işletmeye alınmasını geciktirebilir
Şubat ayında COVID-19 salgını nedeniyle fabrikaları kapatılan Çinli rüzgar ve güneş enerjisi ekipman tedarikçileri, yeniden üretime başlamış durumda. Ancak Bloomberg Yeni Enerji Finansmanı (Bloomberg New Energy Finance, BloombergNEF), 1980’den bu yana ilk kez 2020’de küresel ölçekte şebekeye eklenecek güneş enerjisi projelerinde yüzde 8 düşüş yaşanabileceğini öngörüyor. Küresel Rüzgar Konseyi ve Çin Rüzgar Enerjisi Birliği ise, rüzgar enerjisi santrallerinde yaşanabilecek olası bir yavaşlamanın 2020 yılıyla sınırlı olacağını belirtiyor. 2019 yılında, rüzgar enerjisindeki kurulu güç artışı 2018'e kıyasla yüzde 19 artarak dünya çapında 60 GW'yi geçmiş durumda.