İstanbul Sanayi Odası Meclisi’ni izliyorum. Korona sebebiyle daha yoğun katılım var webinarda… Başkan Erdal Bahçıvan’ın bir vurgusu; proje niteliğinin, teminat olarak değerlendirilebilmesi oldu. Bu, öylesine hayati ki, yatırımların finansmanında bankacılığımızın adeta kuantum sıçramasıdır.
Nitekim Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası’nın (TKYB) yatırımlarda İSO’nun stratejik ortaklığı, bu idealin, söylemden eyleme geçtiğinin göstergesi… TKYB Genel Müdürü İbrahim Halil Öztop’u konuk eden İSO’nun, bu stratejik ortaklık sayesinde sanayi yatırımlarında ivme kazanacağı kesin…
Ben Bahçıvan’ın konuşmasındaki hayati mesajına dönmek istiyorum; “genellikle nakdi teminat istendiği için şirketlerimiz teminat bulmak için yüksek maliyetlere katlanıyor. Artık nitelikli yatırımların tapuya, gayrimenkule bağlı bu tür eski tip teminat alışkanlıklarından kurtarılması gerekiyor. Bunun yerine proje bazlı bir bakış açısıyla, yatırımın sonunda ortaya çıkacak değer teminat olarak kabul edilmelidir.”
Yıllardır bizim bankacılık sisteminin kredi teminatına bakışını eleştirdim. Son haftalarda elinde Türkiye’yi zıplatacak nitelikli üretim projesi olanların kaynak ihtiyacına değindim durdum. Amerikalı komedyen Bop Hope; “Banka, ihtiyacınız olmadığını kanıtladığınızda, kredi alabileceğiniz kurumdur” der. Bizim bankalardan söz ediyor sanki. Ama bu anlayış şükür ki değişiyor.
TEMİNAT; GELECEK HAYALLERİ OLABİLMELİ
Bildik anlayış; 100 liralık kredi için 220 liralık nakdi, arazi, beton teminatı ister. Sanayici teminata mı çalışsın, hayallerini gerçekleştirmeye mi?
Bahçıvan, “TKYB, geleceğe dair çok güzel hayalleri olan sanayicilerimizin yüksek teknolojiye dayalı, katma değeri yüksek ürünleri içeren yatırım projelerine ortak olarak örnek teşkil ediyor” diyor.