Dünya istihdam sorununu aşma yolunda önemli ilerlemeler kaydetti. Hindistan işsizliği yüzde 8’in, Güney Kore ise yüzde 4’ün altında tutmayı başardı. ABD’de işsizlik oranı yüzde 3.5 ile son 50 yılın ve Rusya’da ise yüzde 4.5 ile tarihinin en düşük seviyesinde. Avrupa Birliği’nde işsizlik yüzde 6.5 ortalama ile 2000 yılından bu yana en düşük seviyede seyrediyor. Türkiye ise istihdam yaratmada dünyadan olumsuz yönde ayrışıyor. Geçen hafta açıklanan Ekim ayı rakamı yüzde 13.4. Dünyada bizden daha yüksek işsizlik oranına sahip birkaç ülke kaldı. İran, Sudan, Güney Afrika ve Yunanistan’dan sonra en yüksek işsizlik oranına sahip ekonomiyiz. Birkaç yıl öncesinde işsizlikte bizi geçmiş olan İspanya, Brezilya ve krizden bir türlü çıkamayan Arjantin bile bizden daha düşük orana sahipler.
Ekim rakamı Eylül’ün 0.4 puan altında. Ama 2018 Ekim’in 1.8 puan üzerinde. Oranlara değil de son bir yıllık dönemin detaylarına bakıldığında resim daha net görünüyor. Ekim ile sona eren bir yıllık dönemde üretime katılmaya hazır olduğunu belirtenlerin sayısı yani iş gücü 82 bin artmış. Ekonomimiz ise çalışmak isteyen bu 82 bin vatandaşa iş yaratamamış. Bunun üzerine bir de işi olanlardan 608 bin kişi bu dönemde işini kaybetmiş. Eğer bunlar işlerini koruyabilseydiler ve ekonomi iş gücüne yeni katılan 82 bin kişiye istihdam yaratabilseydi, işsizlik oranı ancak ve ancak bir yıl önceki seviye olan yüzde 11.6’da kalacaktı. Buna bile razıydık, başarı gözüyle bakacaktık. Oysa bizim iddiamız ve hayalimiz işsizlik oranını 1980 ve 1990’larda olduğu gibi tek hanelere düşürebilmek değil miydi? İşsizlik yapısal bir sorun haline gelmiştir. Yapısal sorunların çözümü yapısal adımlarla olur. Mesela krizden çıkan AB istihdam yaratmayı öncelik haline getirdi. Yaşı 25’in altındaki her gence bir işten ya da eğitim kurumundan ayrıldıktan itibaren dört ay içinde en az bir tane kaliteli bir iş, eğitim veya çıraklık teklifi sunulmasını taahhüt ediyorlar. Boş taahhüt değil, alt yapısına çalışıyorlar. Fon sağlanması ve beceri kazandırılması için programlar oluşturuluyor, planlar yapılıyor. İstihdam sorununun çözümü inşaat gibi sektörlerdeki canlılığa ya da iş dünyasına yapılan “ek istihdam yaratma” çağrılarına bırakılmamalı. İşsizliğin çözümü üretimden geçiyor. Ancak meslek liseleri ve yüksek okulları da kapsayacak eğitim reformundan istihdam yaratma kapasitesi yüksek olan turizm ve yeşil üretim gibi alanların desteklenmesine kadar birçok parçası var bu sürecin…