Tekstil sektöründe yeni dönem başladı. Türkiye rekabete hazır mı?

Fatoş KARAHASAN Markalar & İçgörüler

Moda ve hazır giyim endüstrisine yönelik sürdürülebilirlik eleştirileri pandemiyle birlikte daha fazla arttı. Hızlı modanın dünyamızın kaynaklarını israf ettiği, uzak coğrafyalarda yapılan üretimin ucuz emek sömürüsüne neden olduğu benzeri görüşlere, bu dönemde yeni beklentiler de eklendi. Tüketiciler giderek artan bir oranda kendi ülkelerinde üretilen, doğaya ve topluma saygılı giysiler talep ediyorlar. Bunu yapmayan kuruluşlarıysa protesto ediyorlar.

Hazır giyim endüstrisi küresel olarak 2,4 trilyon dolarlık bir hacme sahip. 300 milyon kişi değer zincirinde yer alıyor. Türkiye dünyanın 7’nci büyük hazır giyim ihracatçısı konumunda. Ülkemiz, oluşan yeni koşullarda büyük bir hızla Uzak Doğu’nun da yerini alabilir. Tekstil sanayindeki gücü, tasarımcıları ve modern perakende altyapısı sayesinde Avrupa’nın en büyük tedarikçisi durumuna geçebilir. Ayrıca, bu süreçte de kendi güçlü markalarıyla öne çıkabilir. Ancak, bunların olabilmesi için ülkemizde her şeyden önce büyük bir zihniyet devrimi olması gerekiyor.

Avrupa Yeşil Mutabakatı 2030’a kadar karbon salımını yüzde 50 azaltmayı, 2050 yılına kadar sera gazı emisyonlarını sıfırlamayı amaçlıyor. Şirketlerimiz, bir an önce Birleşmiş Milletler’in Kalkınma Amaçlarına faaliyet raporlarında öncelik vermeliler. Rekabete uyum sağlamak için sürdürülebilirliği işlerinin merkezine yerleştirmeliler.

Bu bağlamda, emeğe, doğal kaynaklara, topluma saygılı olan ve gelecek için çalışan Koton gibi markalarımızın rol modelliği büyük önem arz ediyor. Yılda 80 milyon adet üretim yapan Koton Kasım 2020’de Yaşama Saygı başlıklı bir manifesto yayınlayarak, tüm süreçlerinde “Dünya Toplum, İnsan, İş” başlıkları altında çalışacaklarını açıklamıştı.

Kuruluş 6-7 Haziran 2021 tarihinde lansmanını yaptığı Suya Saygı koleksiyonuyla bu hedeflere nasıl uyduğunu somut bir biçimde basınla paylaştı. Koton Yönetim Kurulu Üyesi Gülden Yılmaz, basın toplantısındaki konuşmasını “Tehditler çok ciddi. Tedbir almazsak bırakın çocuklarımızı, bizlerin de tanık olacağımız büyük iklim ve çevre krizlerinin eşiğindeyiz.” cümleleriyle açtı.

“Karbon emisyonunun yüzde 10’u hazır giyim sektöründen geliyor. Tartışmanın odağında neler var derseniz; hammadde, üretim süreçleri, çalışma koşullarının iyileştirilmesi… Su tüketimin azaltılması, kimyasal maddelerin değiştirilmesi, verimli pamuk ve elyaf üretimi, atık yönetimi… Bütün bu alanlarda yatırımların ve iş yapış şekillerinin dönüştürülmesi konusu artık bir tercih değil, zorunluluk.” diyen Gülden Yılmaz sürdürülebilirlik çalışmaları hakkında şu bilgileri paylaştı.

Koton’un Sürdürülebilirlik Yolculuğu

  • Kuruluş öncelikle sürdürülebilirliği yönetim olarak en üst seviyede sahiplendi.
  • Sürdürülebilirlik komitesi kuruldu. Şirketin sürdürebilirlik gönüllüleri belirlendi.
  • Bilinçlendirme ve farkındalık çalışmaları kapsamında çalışanlara düzenli olarak online eğitimler veriliyor.
  • Çevre danışmanı eşliğinde kağıt tüketimi, atık yönetimi, çevre kirliliği, plastik kullanımı ve elbette su tüketimi çalışma gruplarında çevre koruma ve etkin kaynak kullanımında somut adımlar atılıyor.
  • Koton Better Cotton Initiative (BCI) platformuna giren ilk Türk markası oldu. BCI, dünya çapında milyonlarca çiftçinin daha sağlıklı koşullarda pamuk üretmesini sağlamak için oluşturulmuş bir inisiyatif. Suyun verimli kullanılması, toprağın sağlığının korunması, üretim süreçlerinin adil, dengeli ve kapsayıcı bir işleyiş kazanması gibi çok boyutlu bir fayda döngüsü yaratmayı hedefleyen, kâr amacı gütmeyen bir program.
  • Kuruluş Kasım 2021’de pamuk içeren ürünlerinin yüzde 10’unu ve beş sene içinde pamuk içeren ürünlerinin yüzde 60’ını BCI şartlarına uygun olarak üretilen pamuktan tedarik etmeyi hedefliyor.
  • 5 yıllık BCI taahhüdü sonucunda,
  • Yaklaşık 8 milyon m3 su tasarrufu elde edilecek.
  • Yaklaşık 5 ton daha az kimyasal ilaç (pestisit) kullanılacak
  • Yaklaşık 750 ton daha az kimyasal gübreye ihtiyaç olacak
  • Verimlilik artışıyla yaklaşık 1.100 ton daha fazla pamuk elde edilecek ya da başka bir deyişle yaklaşık 4 milyon tshirtlük pamuk, sadece verimlilik artışından sağlanacak

Marka-Ünlü İlişkisi

Dünyamız büyük bir su kriziyle karşı karşıya. UNICEF’in verileri 2001 ile 2018 yılları arasında kuraklık ve sel felaketleri dahil, dünya genelinde meydana gelen doğal afetlerin yüzde 74'ü su kaynakları ile bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor. 2050 yılında dünya nüfusunun yüzde 40’ının şiddetli su stresi altında olacağı öngörülüyor. Dünyada 43 ülkede yaklaşık 700 milyon insan su kıtlığı yaşıyor. Temiz su kaynakları bu kadar azalırken, Birleşmiş Milletler Dünya Su Gelişim Raporu’na göre, küresel su kullanımı son 100 yılda 6 kat artmış durumda.   

Koton da bu sorunları tartışmaya açmak ve suyun önemine dikkat çekmek için 2021 Yaz Sezonu için “Suya Saygı” koleksiyonunu yarattı. Koleksiyonda organik ve geri dönüştürülmüş ürünlere ağırlık verildi. Üretim süreçlerinde yüzde 50 oranında su tasarrufu elde edildi. Ürünlerin dikiş iplikleri ve aksesuarları da doğal ve doğa dostu ürünlerden seçildi. Ayrıca, geri dönüştürülmüş elyaflardan oluşan polyesterle üretim yapılıyor. Koleksiyonda, pet şişelerden geri dönüştürülen polyester iplikler kullanılarak yaratılan plaj ürünleri de. yer alıyor.

Suya Saygı kampanyasının iletişimini UNDP Su Savunucusu Şahika Ercümen yapıyor. Şahika Ercümen’in marka yüzü olarak seçilmesi çok yerinde bir karar olmuş. Tutarlı bir kariyere sahip olan Ercümen, sadeliği, güzelliği ve spora adanmış yaşamıyla Koton markasının özüyle uyumlu bir kişisel marka. Böylelikle, kampanyanın hakiki ve inandırıcı olmasına da büyük katkı sağlıyor.

İnovasyon ve sürdürülebilirliğin bileşimi bir İspanyol markası

50 den fazla ülkede 300’e yakın monobrand mağazası, 1500 e yakın satış noktasına sahip olan Camper, ülkemizde de hızla büyüdü. Bir İspanya markası olan Camper’in Türkiye’de 24 mağazası ve 150’ye yakın satış noktası bulunuyor. Camper Ülke Müdürü (Türkiye,Rusya,CIS,MEA) Ulaş Divarcı’yla markanın gelişim öyküsünü ve sürdürülebilirlik çalışmaları hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik.

Camper nasıl doğdu?

Camper’ın mirası, Fluxà ailesinin Mallorca’da el yapımı ayakkabılar üretmeye başladığı 1877 yılına dayanıyor.  Fluxà ayakkabıcılık hanedanlığının üçüncü nesli olan Lorenzo Fluxà, 1975'te Camper‘ı, giymesi kolay ve tanımlanması zor olan sıra dışı ayakkabılar oluşturma fikriyle kurdu. Camper'in ilk ayakkabısı Camaleón, yerel çiftçilerin ayakkabılarından ilham alan unisex bir tasarımdı. 1981'de Camper ilk mağazasını Barselona'da açtı. Avrupa’ya olan ilginin ardından, şirket 1992’de Paris ve Milano’daki açılışlarla uluslararası çapta genişlemeye başladı. Daha sonra Avrupa, Asya ve Amerika'daki mağazalar izledi. Bütün bu hızlı ve yaygın büyüme sürecinde marka Akdenizli DNA sını ve tasarımda farklı ve yenilikçi yaklaşımını hiçbir zaman kaybetmedi.

Türkiye’deki operasyon ne zaman başladı?

Camper’ın Türkiye macerası 2003 yılında Unitim Marka Mağazacılık bünyesinde Akmerkez mağazasının açılmasıyla başladı. 2010 yılına kadar süren bu işbirliği, Camper’ın Türkiye operasyonunu satın almasıyla hızlı bir büyüme sürecine girdi. Bugün Camper Türkiye operasyonu 24 monobrand mağazası ve 150’ye yakın satış noktasıyla Avrupa’nın 4. büyük pazarı olarak büyümesini sürdürmektedir.

Camper Türkiye’nin doğrudan yatırımın ardından göstermiş olduğu başarı, markanın diğer ülkelerindeki distribütörlük anlaşmalarını da gözden geçirmesini sağladı. Satınalma sırasında yapılan 3 yıllık planların 2. sene sonunda gerçekleştirilmesi ve ortaya konan büyüme potansiyeli Avustralya, Rusya, Uzakdoğudaki bazı ülke operasyonlarının da Camper tarafından yönetilmesi kararlarında etkili oldu.

Camper Türkiye’nin bu başarısı 2019 yılında Rusya ve Ukrayna operasyonun, 2021 yılında da Turki Cumhuriyetler, Ortadoğu ve Afrika operasyonlarının Türkiye ekibi tarafından yönetilmesi kararında da etkili oldu. Türkiye’yi bir HUB olarak kullanma stratejisi çerçevesinde, bu bölgelerdeki gerek online gerekse offline perakende operasyonları Camper Türkiye ekibi tarafından yönetilecek.

Sürdürülebilirlik çalışmalarınız nasıl ilerliyor?

Camper’ın Akdenizli DNA’sı, kurulduğu ilk günden bu yana Sürdürülebilirlik konusundaki çalışmaların, tasarım ve üretim süreçlerinin önemli bir parçası olmasını sağladı. Etik ve sürdürülebilir bir iş kurmanın, bu gezegendeki ortak geleceğimizin tek yolu olduğuna inanıyoruz. Daha iyi ayakkabı yapmak, nerede yapıldığına bakmak anlamına geldiği gibi, aynı zamanda onları kimin yaptığına bakmak anlamına da gelir.  Tüm sürecimizin şeffaf, etik ve çevreye karşı sorumlu olmasını sağlamak için çalışıyoruz.

Temel hedefimiz yenilerini belirlemeden önce iddialı hedeflere ulaşmaktır ve insanlara ve gezegene olan bağlılığımız bitmez. Bu nedenle sürdürülebilirliği, biraz daha iyi, asla mükemmel olmayan bir sürekli iyileştirme yolculuğu olarak görüyoruz.

Bu sürekli iyileştirme vizyonu çerçevesinde 2021 yaz koleksiyonun ; %50’si en az %50 oranından sürdürülebilir malzeme içeriyor. Kullandığımız kumaşların %82 si BCI koton sertifikalı Kullandığımız derilerin %90 LWG sertifikalı . Koleksiyonun %95 plastik içermiyor. Karbon ayak izimizi, üretim ve kullanım sonrası çevreye verdiğimiz zararı azaltmak için çabalarımız her yıl artarak devam edecek.

Malzemeleri nasıl seçiyorsunuz?

Her zaman daha iyi malzemeler arıyoruz. Bu, en iyi sertifikalı doğal malzemeleri ve aynı zamanda herhangi bir zamanda mevcut olan en iyi insan yapımı ve yenilikçi malzemeleri kullandığımız anlamına gelir. Ayrıca, Camper ayakkabılarının nasıl paketlendiğini ve dünya çapında nasıl taşındığını kontrol ederek daha küçük bir ayak izi sağlamak için çalışıyoruz. Bazen hafiflik ve su geçirmezlik özellikleri nedeniyle petrolyum bazlı polyester ve naylon gibi ürünler kullanıyoruz. Hedefimiz geri dönüşümlü sentetikleri giderek arttırarak 2025 yılına kadar plastik kullanımını bitirmek.

Camper ayakkabılarının yüksek kaliteli, uzun ömürlü ve sürdürülebilir bir ürün olması için çalışıyoruz. Biz “Camper ayakkabıları, çöpe değil ayaklara aittir” diyoruz, bu yüzden ayakkabılarımızın geri dönüşümü için de sürekli olarak çalışmalar yapıyoruz..

Tüm yazılarını göster