Geçtiğimiz hafta siyasi yöneticilerin yaptıkları, daha doğrusu, kullandıkları yöntemlere biraz eğildik. Siyasi yöneticileri (1). Bilgi akışının ve iletişim kanallarını kontrol etmeye uğraşan; (2). Örgütte gündemi kontrol eden; (3). Örgüt dışındaki gerçek veya varsayılan uzmanları kendi menfaatleri için kullanan; (4). Manipülasyon ve algı operasyonları yapan ve (5). Koalisyonlar kurarak örgütü bu koalisyonlar aracılığı ile idare yöneticiler olarak tanımlamıştım. Ve o yazıda bir de açıklama yapmıştım. Siyasi yönetici tabirini ille de kötü, aşağılayıcı anlamda kullanmıyorum demiştim. İster beğenin ister beğenmeyin örgütlerde şu veya bu gerekçelerle ister örgüt içinden ister örgüt dışından üst-yetkili makamlara atanan kişilerin siyasi yönetici olarak çalışmak yerine teknokrat olarak çalışmayı yeğlerlerse harcanacaklarını söylemiştim. Bu hafta teknokrasi ve onunla yakından ilgili bir başka sisteme eğileceğim: Teknokrasi ve Meritokrasi.
Siyasi düzen için kullanılan teknokrasi kavramının işletmelere uygulanmaması için herhangi bir geçerli neden yoktur. Her ne kadar kulağa pek pratik bir uygulama gibi gelmiyorsa da bir makama en kıdemli veya bir önceki makamda en başarılı olan biri yerine makamın gerektirdiği konuda uzman olan örgüt içinden veya dışından birinin atanmaması için geçerli bir neden de yoktur. Bununla beraber işletmelerde bu tür uygulamalar yaygın değildir. Bunun ana nedeni teknokrasi bilgi ve becerileri nedeniyle üst makamlara atanan kişilerin işletmelerde liyakat sistemlerini alt üst etmeleri ve de en önemlisi çoğu kez üst makamların gerektirdiği siyasi becerilerden yoksun olmalarıdır. Neticede, özellikle örgüt dışından teknokrasi esasına göre yapılan, atamalar genellikle bu yüzden uzun ömürlü atamalar olmaz.
Üst düzey teknik bilgi yetkili makamlarda oturmak için yeterli olmadığından bazen literatürde teknokrasi yerine meritokrasi önerilir. Meritokrasi yeterli ve değer anlamına gelen Latince meritum ve Yunanca kratostan türeyen güç, etki ve kuvvet anlamına gelen krasi kelimelerinin birleşmesinden oluşan Latince bir kelimedir. Meritokrasi örgütün üst kademelerinde zekâ, çalışkanlık ve diğer meslekî bilgi ve becerileri bulunan kişilere yer verilmesini savunan bir uygulamanın adıdır. Teknokratik bilgi beceriler ‘mesleki bilgi ve becerilerin’ arasındadır.
Siyasi liderlerin arasında liyakat sahibi yani, iyi teknokrat, zeki ve çalışkan, liderler de vardır. Sizin de şimdi aklınıza geldiği gibi hiç kimse %100 siyasi veya %100 liyakat sahibi değildir. Her örgüt mensubu, ister üst ister orta makamlarda olsun her iki liderlik özelliklerini taşır. Bu yazıları yazmamın nedeni de o. Kişiler her iki liderlik özelliklerine de sahiplerse başarısızlık veya başarının nedenleri nelerdir? bu konuyu liderlik veya yönetim stilleri açısından biraz tartışmak istedim.
Teknokratlar adları üstünde kararlarını verilere dayanarak ve objektif yöntemlerle verirler. Kararlarını optimize etmeye çalışırlar. Matematik ve/veya yöneylem araştırması çalışanlar bilirler. Optimum kararlar kısıtlamalar altında verilebilecek en iyi olduğuna inanılan kararlardır. Yani, kısıtlamalar altında işletmeye gelecek faydayı maksimum veya zararı minimum yapacak kararlardır. Teknokratik liderler başkalarının kanaat ve beklentilerini kısıtlamalar olarak alabilirler ama kararlarını veri ve objektif çözümlemelerin sonuçlarına göre verirler.
Bu demek değildir ki siyasi liderler veri ve objektif çözümlemeler yapmaktan acizdirler veya bunu yapmamayı tercih ederler. Tam tersine büyük çoğunluğu aslında meritokrasinin önerdiği gibi iyi teknokrat, zeki ve çalışkan kişilerdir. Öyle olmasına öylelerdir ama onlar kendilerini siyasete kaptırıp teknolojiyi, teknokrat yöneticiler de teknolojinin cazibesine kapılıp siyaseti ihmal ettikleri için başarısız olma ihtimalleri vardır. Kısacası:
Tekrarlamakta yarar var. Hiçbir yönetici %100 siyasi veya %100 teknokrat değildir. Olamaz.
Nereye geleceğimi tahmin etmişsinizdir. Teknokrat yöneticiler adeta bilimsel yaklaşımlarla verdikleri kararları kabul ettirmek ve uygulatmak için başkalarını ikna etmeyi veya manipülasyonlar yapmayı akıllarına bile getirmeyebilirler. Neticede “Bunu anlamayacak ne var? Yapılacak şeyin doğrusu budur” düşüncesi ve kendine güvenle hareket ettikleri için de dışlanabilirler. Başarılı olabilecek girişimler engellenir, maksatları dışında kullanılır veya uygun yöntemler kullanılarak uygulanmaz.
Diğer taraftan siyasi yöneticiler ki, bu zamanla mutlaka olur, siyasi girişimlerin kendilerini yerlerinde tuttuğuna ve yerlerinde kaldıkları için başarılı sayılmaları gerektiğine gittikçe inanarak enerjilerini bilgi akışının ve iletişim kanallarının kontrolüne, örgütte gündemi tayin etmeye, örgüt dışından uzmanlarla çalışmaya, algı operasyonları yapmaya, ve gereksiz koalisyonları gereksiz işlere bulaştırmaya harcarlar.
Konunun bu kısa incelemesinin sonucu belli. Yönetimde başarı için ortalarda bir yerde olmak gerekiyor. Haklı olarak “Orası neresi?” diye soracaksınız. Aslına bakarsanız bu işin ortası falan yok. Başı sonu da yok. Mantıken kararları teknokrat olarak vermek, kararın kabulü ve uygulaması için siyasi becerileri kullanmak kulağa sanki doğruymuş gibi gelse de iş hayatı o kadar matematik ve kolay değil.
Ben talihliydim herhalde. Siyasi becerilerim hemen hemen hiç yoktu ve de yetiştirilişim bu tür becerilerin kullanılmasını onaylamayan bir aile tarafından yapıldı. Sizin anlayacağınız ben siyasi yöneticiliğin ne olduğunu bilen ama beceremeyen kişilerdenim. Daha çok, hatta neredeyse %100 teknokrat olmakla beraber genellikle başarılı bir yöneticiydim. Siz becerebiliyorsanız, yani siyasi becerileriniz varsa buyrun kullanın. Kullanın ama dikkatli olun alışkanlık yapmasın!
Ben elli küsur senelik iş hayatımda her iki tip yöneticiyle de çalıştım. Siyasi yönetici ve teknokrat yönetici derken bu kişilerin birer insan olarak diğer vasıflarından bahsetmiyorum. Bana sorarsanız, hani tam bir tarifi olmasa da “Osman bey iyi biridir” denildiğinde anladığımız insan tipi var ya ister siyasi ister teknokrat yöneticiler önce iyi insan olmalıdırlar.
Yani, doğruluktan ayrılmayan, işinde, sözünde ve davranışlarında doğru olan özü sözü bir, olanı olduğu gibi yansıtan, gerçeği saklamayan, bildiğinden, inandığından ve olduğundan başka türlü görünmeye çalışmayan, dayanışmayı, paylaşmayı ve yardımlaşmayı seven, adil, insaflı, vicdanlı ve merhametlidir, sevgi dolu ve başkalarına karşı saygılı ve hoşgörülü, barışçıl insanlar olmalıdırlar. Bunun tersini bir düşünün özü sözü bir olmayan, olduğundan başka görünmeye çalışan, paylaşmadan kaçınan, yardımlaşmayı sevmeyen, insafsız ve merhametsiz, sevgisiz ve saygısız, hoşgörüsüz bir yönetici teknokrat olsa ne olur siyasi olsa ne olur? Benim talihim herhalde buradan kaynaklanıyordu. Siz önce iyi insan olun. Bu birkaç günlük sohbetimizi de aklınızın bir köşesinde tutup işletmenizde insan davranışlarını anlamakta kullanın ve
Sağlıcakla kalın