Gazze meselesinde Türkiye'yi çok sıkıntıya sokabilecek gelişmeler yaşanıyor.
Hamas siyasi liderlerinden İsmail Haniye'nin Türkiye'ye ziyareti, en üst düzeyde ağırlanması, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çok uzun süredir beklenen Washington ziyaretinin ertelenmesine neden olmuştu.
9 Mayıs'ta gerçekleşmesi beklenen Erdoğan-Biden Beyaz Saray görüşmesi için, hem Ankara, hem de Washington'dan "iki liderin programı uymadı" açıklaması gelmişti. Oysa 9 Mayıs'ta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklanan resmi programının boş olması, aslında yapılan açıklamaların "diplomatik gerekçe bulma" olduğunu ortaya çıkardı.
Erdoğan Beyaz Saray'da, Türkiye'nin Gazze meselesine bakışını bizzat ABD Başkanı'na kapalı kapılar ardında anlatabilseydi, Washington'un İsrail yanlısı duruşunda -kökünden olmasa bile- küçücük de olsa bir değişim yaşanabilir miydi? Filistinlilere küçücük bir soluk borusu yaratıla bilinir miydi? Bunlar, görüşme gerçekleşemediği için yanıtı olmayan sorular haline geldi.
Şimdilerde ise, Hamas'ı resmen "terör örgütü" olarak gören Batı cephesinde, Türkiye'yi "terörle ilişkili" gösterme eğilimini ortaya koyan işaretler ortaya çıkmaya başladı.
Hamas-Türkiye ilişkisi kriminalize ediliyor
İngiltere'de yayınlanan The Times gazetesinde bu hafta çıkan bir haber alarm verici;
Gazete, İsrail'in Gazze'de bulduğu bir belgenin, Hamas'ın Türkiye'de bir "askeri üs kurmayı amaçladığını" gösterdiğini öne sürdü. Haberde kullanılan dil de çok tehlikeli; The Times, belgenin Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e yönelik gerçekleştirdiği çok sayıda sivili öldürüp, esir aldığı "Aksa Tufanı" operasyonundan "önce mi, sonra mı yazıldığının belirlenemediğini" de ifade etti.
The Times'dan önce, Wall Street Journal da, Türkiye'nin Hamas'ın "siber operasyonlarının üssü haline geldiğini" yazmıştı. WSJ'nin Ocak ayında yayınladığı haberde, Hamas'a finansman sağlayan ve ABD'nin yaptırım listesinde yer alan Zaher Jabarin'in "operasyonlarını Türkiye üzerinden yönettiği" iddia edilmişti.
Erdoğan'ın Miçotakis görüşmesindeki çıkışı
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Yunanistan Başbakanı Miçotakis'le yaptığı görüşmenin ardından ortak basın toplantısında "Türkiye'de 2 bin Hamas üyesi tedavi görüyor" demesi ise durumu iyice karmaşıklaştırdı. Kendilerinin Hamas'ı "terör örgütü" olarak gördüklerini basın toplantısında vurgulamayı ihmal etmeyen Yunan Başbakanı Miçotakis, diplomatik bir üslupla konuyu, "bu konuda anlaşamamak üzerinde anlaştık" diyerek kapattı.
Ankara da durumun ciddiyetini anlamış olacak ki, Reuters'e ismini vermeden açıklama yapan bir Türk yetkili, Erdoğan'ın Türkiye'de tedavi görenlerden bahsederken "Hamas üyelerini değil, yaralı Filistin vatandaşlarını kastettiğini" söyledi. Ancak bu "düzeltme", Erdoğan'ın cümlesi tüm dünyada "manşet" haline gelmiş olduğundan, pek bir işe de yaramadı.
AK Parti Hükümeti Hamas'ı "terör örgütü" olarak değil, "işgale karşı direnen güç" olarak gördüğünü her düzeyde, sürekli ve çok yüksek sesle açıklarken, Arap ülkelerinin birbiri ardına Hamas'ın da parçası olduğu "Müslüman Kardeşler" hareketine karşı önlem aldıkları da unutulmamalı; Sırf Müslüman Kardeşler bağlantılı milletvekilleri elimine etmek için Kuveyt Emiri Parlamento'yu feshetti, Ürdün ise Müslüman Kardeşler bağlantılı televizyon kanalını polis operasyonuyla kapattı.
Türkiye'de her siyasi kesimden insanın, İsrail'in Gazze'de soykırıma varan askeri operasyonları karşısında topyekûn karşı duruşu tarihe geçecek nitelikte.
Ancak AK Parti Hükümeti'nin İsrail'in kanlı operasyonlarını eleştirirken tüm Filistin halkının direşini yerine, Hamas hareketini öne çıkaran tavrı, bu duruşu gölgelemeye aday;
Bu kadar hassas bir konu, hem Filistin halkının iyiliği, için hem de Türkiye'nin imajı açısından çok hassas bir söylemi de gerektiriyor...