TCMB’ye göre “enflasyon halk düşmanı” mı?

Maruf BUZCUGİL ANKARA NOTLARI

Artık gündemimizi yüksek enflasyon belirliyor. Ekonomik göstergeler hararetin iyice yükseldiğini işaret ediyor. Ekonomi gazetecilerinin sevdiği şekilde zaman tünelinin içinden yansıtmaya çalışırsak, enflasyon, tarihi rekorları zorluyor, tüketici güveni, endeks tarihinin en düşük seviyesinde, net rezervler, son 20 yılın dibinde. Yüksek enflasyonun zorunlu kıldığı, maaş ve ücretlere enflasyon zammı için kaynak getiren Ek Bütçe TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi.

Yüksek enflasyonun etkilerini iliklerimize kadar hissetmeye başladık. Hayat pahalılığının olağan ve mutlak mağduru” dar ve sabit gelirlilerin durumunun iyileştirilmesi gerektiği Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ilgili bakanlarca Temmuz ayı işaret edilerek artık sıkça dile getiriliyor. Yılbaşında yüzde 50 zam gören asgari ücretin artırılmasının Aralık ayına kadar mümkün olmadığı en yetkili kişilerce defalarca söylense de şimdi artışın yolları aranıyor. Seçim takvimi ilerledikçe büyük kitlelerin mağduriyetinin siyasi yansımaları olabileceği endişesi ağır basıyor.

Ücretlere enflasyon ayarı  ve “enflasyon ataleti”

Yüksek enflasyonun topluma ve ekonomiye vereceği zararın ne kadar büyük olabileceğini en iyi anlatan metni TCMB internet sitesinde (www.tcmb.gov.tr) bulduk. TCMB’nin 2013 yılında yayımladığı Enflasyon ve Fiyat İstikrarı başlıklı “temel para politikası metinleri” kıvamındaki raporda çok değil 9 yıl öncesinden bugünlere ışık tutacak önemli değerlendirmeler var. Bu metindeki önemli bilgi ve vurgulamalardan alıntı yapmadan önce bu metnin, enflasyonun tarihi dip düzeyi, yıllık yüzde 6,16 oranını gördüğü 2012 yılının ardından yayımlandığını hatırlatalım. Elbette bu bilgilerin enflasyonun tarihin en düşük seviyelerinden birine indirilmiş olduğu dönemin verdiği özgüvenle kaleme alınmış olması, bugün de geçerli olan teori ve pratikteki doğruları elek üstüne çıkarmamıza engel değil. Merkez Bankası bu raporda enflasyonu “halk düşmanı” ilan ediyor, ücret artışlarıyla gelen “enflasyon ataletine”  vurgu yapıyor, enflasyonun ülkelerin siyasi ve sosyal yapısına verdiği zararın Türkiye ve dünyada defalarca test edildiğine işaret ediyor.

 TCMB diyor ki:
“Yakın geçmişte birçok politika yapıcı, ekonomik refah üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle enflasyonu bir numaralı halk düşmanı olarak nitelendirmiş ve enflasyonu düşürmenin öncelikli işleri olduğunun altını çizmiştir.” “Tüketicilerin ve üreticilerin ileride fiyatların yükselmeye devam edeceğini beklemeleri durumunda, bu beklentiler geleceğe yönelik ücret talepleri aracılığıyla mal ve hizmet fiyatlarına artış olarak yansımaktadır.” “Ekonomik birimler, ileriye yönelik enflasyon beklentilerini yakın geçmişte yaşanan enflasyon gerçekleşmelerine göre belirlemeye devam ettiği sürece, enflasyon artış oranı geçmişe paralel bir seyir izlemeye devam edecektir. Bu durum enflasyon ataletine neden olmaktadır.”

İşte tam da maaş ve ücretlere enflasyon ayarının yapıldığı bu günlerde “enflasyon ataleti” ve enflasyonla topyekûn mücadelenin ne kadar önemli olduğunu düşünmemizde yarar var.

Yüksek enflasyon Ek Bütçe’yi zorunlu kıldı

Türkiye’nin uzun zamandır unuttuğu, olağanüstü dönemlerde başvurulan, çıkacağını DÜNYA okurlarına haftalar öncesinden duyurduğumuz Ek Bütçe, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi. Bu hafta TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi beklenen Ek Bütçe  “erken seçim” beklentilerini de yeniden alevlendirdi.

Ek Bütçe ile başlangıç bütçesinin yüzde 61,7’si oranında 1 trilyon 80 milyar 515 milyon TL’lik ödenek sağlanacak. Hızlı ve yüksek fiyat artışları, Kur Korumalı Mevduat’ın (KKM) hazineye getirdiği yük, memur ve emeklilerin maaş ve ücretlerinde yapılması öngörülen ayarlamalar, ek ödenek yaratılmasını zorunlu hale getirdi. Ek bütçe ile sağlanacak ödeneklere karşın bütçe açığı hedefinde değişiklik olmaması dikkati çekiyor. Bazı uzmanlar bütçe gelirlerindeki yüksek artışın, harcamaların kontrol edilmesine ve borçlanma baskısının azaltılmasına yardımcı olabileceğini belirtiyorlardı. Ancak, ek bütçeyle harcamaların hızlanması bekleniyor. Yılın ilk beş ayı sonunda başlangıç bütçesinin yüzde 54,8’i düzeyinde 959 milyar 773 milyon TL’lik bir harcama yapılmış, ancak bütçede 124,6 milyar TL’lik bir fazla oluşmuştu. Yeni alınan ödenekle birlikte harcama bütçesi toplam 2 trilyon 831 milyar 472 milyon TL’ye ulaştı. Böylece yılın kalanı için bütçede 1 trilyon 872 milyar 699 milyon TL’lik ilave bir harcama imkanı yaratılmış oldu. Ek bütçede KKM için de 40 milyar TL’lik ödenek öngörüldü. Yılın ilk 5 ayı sonunda bu kalemde 21,1 milyar TL’lik harcama yapılmıştı. Yılsonunda KKM yükünün 60 milyar TL’nin üzerinde olacağı şimdiden kesinleşti.

TÜRMOB camiası vergi affına karşı

Mali sistemimizin ayrılmaz parçası haline gelen vergi affı yeniden gündemde. “Vergi affı var mı? Ne zaman geliyor ?” soruları yeniden sıkça sorulmaya başlandı. Geleneksel olarak siyasi kulislerde seçimle birlikte anılmasına aşina olduğumuz vergi affı konusunu, bu kez teknik boyutlarını yetkinlikle gözleyen TÜRMOB camiası kendi içinde tartışmış. TÜRMOB Başkanı Emre Kartaloğlu tüm üyeleriyle yaptıkları anketin vergi affıyla ilgili bölümünü DÜNYA ile paylaştı. Ankete katılan TÜRMOB üyesi 2 bin 428 mali müşavir ve yeminli mali müşavirin yüzde 86’sı vergi aflarının vergilerini düzenli ödeyen mükellefleri rahatsız ettiği görüşünde. Anketin vergi aflarıyla ilgili sorularına verilen yanıtların yüzde (%) dağılımı katılımcılara göre şöyle:

 

Tüm yazılarını göster