TCMB’nin zor faiz kararı

Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU

Bu satırları 14’te açıklanacak faiz kararından önce yazıyorum. Karardan beş dakika önce başlayacak bir TV programına katılacağım ve çok büyük ihtimalle programın yöneticisi “sizce faiz kararı ne olacak?” diye soracak. Ne cevap verilebilir? Normal koşullar altında olsaydık ve Merkez Bankası (MB) enflasyon hedeflemesi uygulasaydı, yanıt basitti: Faizi artırır demek gerekirdi. Zira şu anda politika faizi %8.25. Gerçek politika faizi (ortalama fonlama maliyeti) %7.5. Yılsonu enflasyon beklentisi %9.5, bir yıl sonrası için ise %9. Yani, reel faiz negatif. Tek derdi enflasyon olan bir merkez bankası açısından kabul edilebilir bir durum değil.

Ama olağanüstü bir dönemdeyiz. Özellikle böyle beklenmedik ve dahası bir ömür boyu görülemeyecek bir olay karşısında ilk yapılması gereken elbette piyasalardaki yangını söndürmeye çalışmaktır: Normal zamandaki para politikası rejimini bir tarafa bırakırsınız. Normal koşullarda derdiniz enflasyonsa enflasyonu, kredi arzıysa kredi arzını, artık her neyse onu geçici bir süreliğine rafa kaldırırsınız.

Bu çerçevede bakıldığında, böyle dönemlerde, ilk öncelik finans sektörünün likidite sıkışıklığına düşmeyeceğini garanti eden önlemleri uygulamaya koymaktır. Ekonominiz keskin biçimde daralıyorsa buna karşı genişlemeci maliye politikasına destek verirsiniz. Faiz indirimlerine gidebilirsiniz. Hele küresel çapta parasal genişleme ve faiz indirimleri yapılıyorsa, bu önlemlerin yanı sıra faiz indirimleri daha da kolaylaşır. Kredi arzının artışını kolaylaştırıcı önlemler alırsınız. Çoğu merkez bankası gibi bizim MB’ de bunları yaptı.

Tabii, bu genel doğruların hangi dozda uygulanabileceğini ekonominizin olağanüstü dönem öncesindeki durumu (ne kadar kırılgan/ne kadar sağlam) belirler. Ayrıca, aldığınız önlemler sürdürülebilirlik açısından soru işaretleri uyandıracak sinyallere yol açıyorsa o uyarıları düşünmek gerekir. Peki, şu anda durum ne?

Çok hızlı kredi genişlemesi var. Daha geride bıraktığımız hafta sonu, MB bu genişlemenin devamını istediğini gösteren kararlar aldı. Haziran ayında toparlanma belirtileri varsa da ekonomimiz hala daralma bölgesinde. Bu çerçevede, MB sınırlı bir faiz indirimi yapabilir.

Ancak, böyle bir kararı zorlaştıracak unsurlar mevcut. Bir yandan negatif reel faiz diğer yandan da bireylerin dövize yönelmelerini zorlaştıran kararlar ve çok yüksek kredi artışı iç talebi artırıyor. Mevcut arz kısıtları da dikkate alındığında, bu, enflasyonun düşmesini engelliyor. Fazla artmadıkça bu ortamda enflasyon dert edilmeyebilir; ama sorun şu ki bu politika asıl olarak döviz talebini artırıyor. Mesela tüketici kredileri ile ithal mal talebi –yükseltilen vergilere rağmen- artıyor, ara malı ithalat talebi de yükseliyor. Oysa turizm gelirleri yok denecek düzeyde, ihracat henüz toparlanmadı. Dolayısıyla, cari açık artıyor. Bir yandan da sermaye kontrolleri sıkılaştırılıyor. Bu politika bileşimi sürdürülebilir değil. Üç seçenek: Ya daha fazla sermaye kontrolü (döviz talebi nasıl karşılanacak?) ya döviz talebini karşılayacak dış kaynak girişi/borç ötelemesi (mevcut risk primi, sermaye kontrolleri ve uluslararası bir mekanizma eksikliği ile nasıl olacak?) ya da faiz düşüşlerine ve hızlı kredi genişlemesine son verilmesi gerekiyor. Böyle bakıldığında faiz indirimi yapılması zor gibi görünüyor.

Karar sonrası: MB faizi değiştirmedi. Şimdilik üçüncü seçeneğin faiz ile ilgili kısmını seçmiş görünüyor. Ama o seçenekte bir de kredi genişlemesinin durdurulması vardı. Bakalım…

Tüm yazılarını göster