TCMB, “Faizi indir” baskısına karşı şimdiden gardını alıyor

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Merkez Bankası “Herkes İçin Ekonomi” başlığında topladığı çalışmalar kapsamındaki son videoda “baz etkisi” konusunu ele aldı. Videoda teknik bilgi veriliyor verilmesine ama asıl mesajın başka olduğu da çok açık.

Merkez Bankası şimdiden yıllık enflasyonun baz etkisiyle gerileyeceği dönemlerde yaşaması muhtemel “Faizi indir” baskısına karşı kamuoyu oluşturmaya ya da bir yerlere mesaj vermeye çalışıyor.

Çünkü videonun temel mesajı yıllık enflasyonun baz etkisiyle düşmesinin o kadar da önemli olmadığı...

Zaten videonun sonunda yer alan şu iki cümle bu konuda yeterince fikir veriyor:

“Enflasyon görünümünü değerlendirirken baz etkilerini içeren yıllık enflasyon verilerinin yanında, aylık enflasyon verilerini de yakından takip etmek büyük önem taşır. Çünkü sadece yıllık enflasyon verilerindeki değişim her zaman gerçek enflasyon görünümünü yansıtmayabilir.”

“Önemli olan aylık oranın seyri”

Yıllık enflasyonun baz etkisiyle temmuz ve ağustos aylarında çok hızlı bir şekilde gerileyeceğini herkes biliyor. Mayıs sonunda yüzde 74-75’e ulaşacağı tahmin edilen yıllık enflasyon, geçen yılın temmuz ve ağustosundaki yüzde 9.49 ve yüzde 9.09’luk oranlar devreden çıkıp yerlerine görece düşük oranlar girince ağustos sonunda yüzde 50’lere inecek.

Tabii ki yurt dışı kaynaklı olarak ortaya çıkabilecek sıra dışı gelişmeler yaşanmazsa... Ya da içeride eskiden olduğu gibi değişik(!) ekonomik tercihlerde bulunulmazsa...

Yıllık enflasyon mayıs sonunda yüzde 74-75, ağustos sonunda yüzde 50-51... Bu durum, faizin indirilmesi yönündeki istekleri yeniden gündeme getirecek, belki de bu istekler bir baskı unsuruna dönüşecek.

İşte Merkez Bankası da bu gerilemeyi gerekçe gösterip "Hadi bak enflasyon düştü, şu faizi indirelim artık” türü baskılar gelebileceğini gözeterek “Yıllık enflasyon verilerindeki değişim her zaman gerçek enflasyon görünümünü yansıtmayabilir” diyor.

Merkez Bankası daha ne desin! Açık açık “Yıllık enflasyon düştü diye sakın üstüme gelmeyin, faiz indirmem” diyecek hali yok ya, böyle baz etkisini anlatarak, aslında bu konuda ders vererek söylüyor söyleyeceğini...

Kaldı ki Merkez Bankası bunu ilk kez de söylemiyor.

Hatırlayalım; Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay enflasyon raporunun açıklandığı toplantıda bu konuda ne demişti:

“Yıllık yüzde 36 tahminimizden feragat etmeye hiç niyetimiz yok ama bunun ulaşılamaz olduğunu gördüğümüzde; nedir temel kriter derseniz şöyle anlatayım, yıllık enflasyon aşağı geliyor ama aylık enflasyonun ana eğiliminde düzelme durmuş, durağanlaşmış, bizim için alarm. Yıllığın aşağı geliyor olması önemli değil. O gözlemlediğimiz göstergede eğer gerekli iyileşmeyi görmüyorsak bizim için alarmdır, dolayısıyla gerekli tedbirleri alırız.”

İndirim bir yana belki artış gerekir

Bir yandan Merkez Bankası baz etkili enflasyon düşüşü sonrası “Aman faiz indirimi istenmesin” dercesine çalışma yürütürken, bir yandan da seçimden sonra değil indirim, aslında faiz artışına gidilip gidilmeyeceği tartışılıyor.

Fitch Türkiye'nin notunu artırdı, görünümünü durağandan pozitife yükseltti. Bu olumlu gelişmeyi diğer derecelendirme kuruluşları da izleyebilir. Ama sanıyor muyuz ki notumuz yükseldi ya da görünümümüz iyileşti diye yabancılar Türkiye’ye akın edecek!

Şöyle düşünelim; borç arayan biri var, biz de borç verebilecek konumdayız. Ona pek güvenmiyorduk; borcunu zamanında geri ödeyebilir mi, ödeyemez mi, diye kuşku duyuyorduk. Bir tanıdığımız kefil oldu, "Borcunu öder sorun çıkmaz" dedi. O açıdan rahatladık, iyi güzel de borçlanmak isteyen yüksek faiz vermiyor ya da başka avantajlar sağlamıyorsa yalnızca borcuna sadık diye borç vermeye yanaşır mıyız?

Türkiye şimdi yabancı gözüyle o durumda. Notumuz yükseldi, görünümümüz pozitife döndü; öyle aman aman bir nota erişmiş de değiliz de, kötünün bir basamak üstüne çıktık, hepsi hepsi o. Ama yine de bir iyileşme var. Ancak yabancı yatırımcı, borç verecek olan başka şeyler de isteyecek.

Bir; gelirken kazanmak, yani kurun biraz daha yukarıda olmasını isteyecek.

İki; alırken kazanmak, yani faizin biraz daha yüksek olmasını isteyecek.

Türkiye bu iki isteği birden karşılar mı; pek sanmıyorum.

Kurun çok yükselmesi istenmeyecektir, zaten bu konu defalarca ifade edildi. Merkez Bankası metinlerinde de yer aldı; Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından da dile getirildi. Kaldı ki kur hiç yükselmiyor da değil, son günlerde eskiye kıyasla belirgin bir artış var.

Türkiye kurun yükselmesindense faizin yükselmesine daha sıcak bakmak durumunda. Çünkü kur artışının enfl asyona etkisi çok yüksek. Dolayısıyla kur artışı yerine faiz artışı tercih edilecek, öyle görünüyor.

İşte buna dayanarak mayısta bir faiz artışı olabileceği görüşünü dile getiriyorum. Yabancı aslında bu artışı nisanda istiyor; tabii ki kendi açısından haklı olarak. Ama Merkez Bankası’nın marttan sonra nisan ayındaki enfl asyonu da görüp ona göre bir tutum takınmak isteyeceği kanısındayım. Tabii ki Merkez Bankası burada ne yazık ki nihai kararı verme durumunda değil, bu gerçeği de unutmayalım.

Tüm yazılarını göster