TBMM’de kürsü dokunulmazlığına kan bulaştı

Maruf BUZCUGİL ANKARA NOTLARI

Meclis-i Mebusan’ın 1877 yılında kurulmasıyla başladığı kabul edilen 147 yıllık Türk Parlamento Tarihi’nde ibretle anılacak olaylardan biri yaşandı geçen hafta TBMM genel kurulunda.

AK Parti İzmir Milletvekili ve TBMM İdare Amiri Alpay Özalan, kürsüde konuşan TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’a yumrukla saldırdı ve büyük bir arbede çıktı. Kürsü çevresindeki beyaz mermer zemin ve merdivenlere bulaşmış kan görüntüleri parlamentomuza yakışmadı. Çok sayıda milletvekili çıkan kavgada yaralandı.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, milletvekilleri Ahmet Şık ve Alpay Özalan’a kınama cezası verildiğini açıkladı. Bu cezalar futbolda hakemin birbirlerine sert giren futbolcuların ikisine de gösterdiği sarı katları hatırlattı.

Filistin’in sesini duyuran TBMM’de nefret görüntüleri

Oysa bir gün öncesinde Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ı ağırlayan TBMM Genel Kurulu mazlum Filistin halkının sesini tüm dünyaya duyurmuştu. Ülkesinde bile protestoların hedefinde olan İsrail lideri Netanyahu’nun ABD kongresindeki 54 kez alkışlarla kesilen konuşmasının karşılığı TBMM genel kurulundan verilmişti. Mahmut Abbas’ın büyük yankı uyandıran “önce Gazze’ye, ardından Kudüs’e gideceğim” açıklaması uluslararası kamuoyuna buradan yansımıştı. İzleyen günde ise TBMM’den dünya kamuoyuna yansıyan kanlı kavga görüntüleri içimizi burktu. Genel kurulun AYM’nin Can Atalay kararı üzerinde görüşme açılmasını reddetmesiyle oturumu yöneten Başkan Kurtulmuş TBMM’nin 1 Ekim’e kadar tatile girdiğini duyurdu. Tatile gerginlikle giren TBMM’yi yeni yasama yılında uzlaşma gerektiren çok sayıda yasal düzenleme bekliyor. AK Parti içinde de tartışılan Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde yasama sürecini rahatlatıcı adımlar atılması, ekonomi yönetiminin de özlemle beklediği şekilde yasama sürecinin iktidarın kanun tasarısı verebildiği hale getirilmesi, anayasa değişikliğine gidilmesi, geniş uzlaşma gerektiriyor. 

TEPAV: “Vergi düzenlemeleri Meclise balık girer, kılçık çıkar.”

TOBB bünyesindeki düşünce kuruluşu TEPAV ekonomi politikalarını objektif bir yaklaşımla bürokratik deneyimi de olan uzman akademik kadrolarıyla izleyerek yayımladığı raporlarla önemli bir işlevi yerine getiriyor. Ekonomik istikrar programlarının her zaman ihtiyaç duyduğu dış gözlem işlevini uluslararası standartlardaki bu raporlarla TEPAV yerli ve milli şekilde üstlenmiş durumda. Elbette raporlar yayımlayan başka kuruluşlar, akademik çevreler de var ama TEPAV’ın ulaştığı kurumsal kapasite “gölge ekonomi yönetimi” esprilerine bile konu oluyor. Geçen hafta güncel veriler üzerine peş peşe politika notları ve raporlar yayınlayan TEPAV’ın TBMM’den yeni geçen 1. Vergi paketiyle ilgili değerlendirmesi dikkat çekiciydi. TEPAV, Prof. Dr. Hakkı Hakan Yılmaz’ın kaleme aldığı değerlendirmeyi “Parlamentoya balık olarak gelen Vergi Tasarıları günün sonunda kılçık olarak çıkar”, “Teklifin oluşturulması sürecinde bürokrasiden balık olarak gelen önerilerin yürütme ve parlamentoda değerlendirilmesi süreçlerinde kılçık haline gelmesi”  spotlarıyla duyurdu.

TEPAV’ın şu değerlendirmesini dikkatle not etmekte yarar var:
“KDV başta olmak üzere istisna ve indirimler ile gelir vergisinde özel gider bildirim uygulamasına geçiş, asgari gelir vergisi ve borsa kazançlarının vergilendirmesi başka bahara veya sonbahara bırakılmıştır.”  


Deprem riski ve sanayinin iç Anadolu’ya dönüşerek taşınması

Geçen yıl Kahramanmaraş ve Hatay’da aynı gün peşi sıra yaşadığımız büyük felaket, 17 Ağustos 1999’da gerçekleşen Marmara depremini de daha farklı bir bilinçle hatırlamamıza neden oluyor. İstanbul ve Marmara’nın deprem riski buralardaki sanayi yoğunluğunun dönüştürülerek nasıl Konya ve Ankara gibi hızla sanayileşen deprem güvenli bölgelere taşınması enine boyuna değerlendiriyor. EKONOMİ Gazetesi 17 Ağustos’un yıldönümünde Cuma günü  “Depreme Dayanıklı Yapılar” sayfalarında “Gündemde Taşınma Var” başlığıyla Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe’nin sanayi önderinden derlediği görüşlere yer verdi. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’nun “Yalnızca deprem riskini değil en son müsilaj hadisesinde de gördüğümüz çevre felaketini de yönetebilmek için sanayinin Marmara dışına kaydırılması önemli” değerlendirmesini dikkatle not ettik. Hisarcıklıoğlu, “Bu değişimin bir anda olabilmesi mümkün değil, fabrikaları birden söküp götürmek akla uygun değil. Ama zaman içinde ve doğru bir teşvik sistemi tasarlanırsa olabilir.” Diyor.

İç Anadolu bölgesindeki yeni sanayi odaklanmasının merkezleri olarak 12 OSB’si bulunan Konya ve 13 OSB’si bulunan Ankara öne çıkıyor. Elbette İSO Başkanı Erdal Bahçıvan’ın işaret ettiği “İstanbul’daki tüm sanayi firmalarının samimi ve sağlıklı bir check-up’ının yapılması” elbette bu dönüşüm hareketinin başlangıcını oluşturacak. ASO başkanı ve TOBB yönetim kurulu üyesi Seyit Ardıç’ın 6 Şubat depremlerinin hemen ardından bu dönüşümün düşünce önderliğini yaptığını, KSO Başkanı Mustafa Büyükeğen’in hazırlattığı raporlarla Konya’nın olası dönüşümdeki yerini gösterdiğini hatırlatalım. 

Tüm yazılarını göster