Tayvan Ukrayna olur mu?

Güven SAK DÜNYA İŞLERİ

Amerikan Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi Tayvan’ı ziyaret ettiğinden beri bugünlerde en çok bunu duyuyorum doğrusu: Tayvan Ukrayna olur mu? Ne demek? Aynı Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi gibi, Çin de Tayvan’ı işgale kalkışır mı? Sanmam. Çin, Rusya değil.

Ama doğrusu ya, Pelosi’nin ziyaretinin Temmuz ayında kabul edilen “Çip Yasası” (CHIPS Act)  ve Haziran ayında açıklanan “Maden Güvenliği Ortaklığı” (Mineral Security Partnership) ile birlikte değerlendirilmesinde fayda var sanırım. Küresel değer zincirlerinin güvenliği ve yeniden yapılanması bu dönemin ana gündem maddesi.

Re-shoring, friend-shoring, ally-shoring diye adlandırılan küresel değer zincirlerinin yeniden yapılandırılması süreci tam hız devam ediyor. Türkiye bu yeniden yapılanma sürecinden nasıl faydalanabileceğini düşüneceğine, çağımızın teknoloji yarışının ve yeşil mutabakatın ilk eziği (loser) olduğu artık belirginleşen Rusya ile manasız vakit kaybediyor, bana sorarsanız.

Gelin en iyisi ben size bir daha anlatayım.

Tek Ülke, İki Sistem

Deng Şiao Ping “Tek Ülke, İki Sistem (One Country, Two Systems) tezini Hong Kong ve Tayvan için ortaya attığında yıl 1979’du. Önceleri bir problem yoktu. Tayvan’da bağımsızlık isteyenler küçük bir azınlıktı. Ama Hong Kong’un Çin’e resmen devredildiği 1997’den itibaren işler değişmeye başladı. Artık Tayvan’da bağımsızlık yanlılarına destek çok arttı.

Peki, Tayvan Ukrayna olur mu? Olmaz. Neden? Çin, Rusya olmadığı için elbette. Çin, çağımızın teknoloji yarışında Amerika’nın doğrudan rakibi. Rusya ise çağımızın teknoloji yarışının ve yeşil mutabakat sürecinin açık kaybedeni.

İsterseniz grafiğe bir bakın. Rusya Putin geldiğinden beri uluslararası rekabet gücü kaybına uğrarken, Çin aynı dönemde rekabet gücünü sürekli artırıyor. Amerika ve Almanya’ya yakınsıyor. Türkiye’de fena değil, dikkatinizi çekeyim.

Tedarik zinciri güvenliği son derece önemli

Peki, Pelosi ziyaretini nasıl okumak lazım? Doğrusu ben bu ziyareti tedarik zinciri ya da arz zinciri güvenliği çerçevesinde görüyorum. Küresel değer zincirlerini bugünden yarına hızla değiştirebilmek mümkün değil. Tayvan ne kadar küresel değer zincirlerinin bir parçasıysa, Çin de öyle. Çinliler ne kadar hızlı öğrenseler de Amerikan ve Alman değer zincirlerinin Çin açısından önemini çok iyi bilirler diye düşünüyorum ben.

Küresel değer zincirlerinin bir ülkeden diğerine şıpın işi aktarılamayacağını da kendi deneyimlerinden bilir Çinliler. Yetişmiş insan gücü, hukuk sistemi, istikrarlı bir ekonomi gibi faktörleri aramak demek “her an her şeyin olabileceği” bir ortamdan kaçınmak için hep. Çin için de, Almanya için de arayış aynı. Tayvan’ın çip tedarikindeki önemi o kadar fazla olmalı ki “sakın düşünme bile” diye hatırlatmak istemiş olabilir Amerikalılar. Öyle mi? Öyle.

Pandemi ile başlayan şimdi Rusya-Ukrayna savaşı ile alevlenen arayış küresel tedarik zincirlerinin güvenliği tartışması aslında. Siyasi mülahazalarla ticari ilişkilerin sınırlandırılması tartışması doğrudan milli güvenlikle de birleşiyor Tayvan meselesinde. Çip tedariki öyle bir mesele. 1980lerde yarı iletken teknolojilerinde Amerika bir numaraydı. Şimdi o kapasite başka ülkelere dağıldı. Japonya, Güney Kore ve sonra Tayvan.

Neden önemli çip işi milli güvenlik açısından? Savunma sanayiinde hedefi doğrudan vurabilecek, hassas silahlar yapmak önemli. Bu hassas silahlar hep bilgisayar kontrollü ve hepsi çip teknolojisi ile yakından alakalı. Ukrayna’da Rusların işini imkânsız kılan Javelin ve Stinger’ler ile HIMARS roket sistemlerinin getirdiği yenilik hep hedefi giderek daha “tam” vurmakla (precision) alakalı. Bu hassasiyeti de çip teknolojisindeki ilerlemelere borçlular. Yakında SİHAlar ve insansız savaş uçakları döneminde de aynı hassasiyet önemli olacak. Bu ne demek? Çağımızın teknoloji yarışında nal toplayan bir ülkenin mevcut askeri gücünü sürdürebilmesi mümkün değil. Rusya’nın şimdilik yarını yok dediğim işte bu durum doğrusu.

Çin’in Rusya’nın azalan ve yerine konamayan ateş gücünü tahkim edecek adımlardan kaçınmaları da önemli bu çerçevede doğrusu.

Maden Güvenliği Ortaklığı’nda neden Türkiye yok?

Şimdi bu ortamda, Şangay Beşlisi ile Avrasya Ekonomik Birliği toplantısına Türkiye yalnızca ilgili ülkeleri Batılı küresel değer zincirlerine bağlamak için görev üstlenmek için katılabilir Kalanı bereketsiz hareket, boşuna zaman kaybı olur.

Tedarik zinciri güvenliği ve bu amaçla tedarik zincirlerinin yeniden yapılandırılması Atlantik’in iki tarafının temel gündem maddesi. Türkiye Ruslarla zaman kaybederken haziran ayında Kanada’da madencilerin yıllık toplantısında Maden Güvenliği Ortaklığı açıklandı. Kimler yok ki içinde. Avustralya, Kanada, Finlandiya, Fransa, Almanya, Japonya, İsveç, İngiltere, Amerika ve Avrupa Birliği.

Amaç, yeşil ve dijital dönüşüm sürecinde önem taşıyan madenlerin hem adil paylaşımını hem de tedarik zincirlerinin güvenliğini sağlamak. Hindistan’da hemen bir tartışma çıktı. Hindistan neden bu listede yer almıyor diye. Türkiye’de tartışma bile çıkmadı, biz o ara sonucu olmayan dış politika atılımlarına yenisini ekliyorduk. İçeride ise çalınan KPSS soruları, geciken emekli maaş farkları filan gündemdi.

Yeni küresel sanayi politikaları şekillenirken Türkiye neden uyuyor?

Temmuz ayında küresel değer zincirlerinin yeniden yapılanmasını desteklemek üzere Amerikalılar gecikmiş bir adım daha attı. Çip Yasasını çıkararak, yarı iletken endüstrisini yeniden yapılandırmak üzere desteklemek için bütçe ayırdılar. Yalnızca ülke içinde çip fabrikası kurulsun diye 52 milyar dolar ayırdılar.

Avrupa birliği benzer bir düzenlemeyi daha önce yapmıştı. Türkiye, Alman otomotiv değer zincirlerinin bir parçası, ülkenin yeri uygun. Nesi eksik? Türkiye hâlâ her an her şeyin olabileceği bir ülke konumunda. Daha yerinin önemini tam idrak edebilmiş değil. Dünyada olup biteni anlamakta güçlük çekiyor.

Küresel değer zincirlerinin akıllı yeniden yapılanması (smart-shoring) için Türkiye’nin bir üretim üssü olarak neden önemli olduğunun altını çizmeye odaklanmıyoruz. Onun yerine üç Rus turist Rusya’nın olmayan dolarlarını harcamadan Türkiye’de tatil yapabilsin diye Ruslara yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bu amaçla Rus Merkez Bankası ile TCMB’yi Lira-Ruble takası sağlıklı yapılsın diye yan yana getiriyoruz.

Hadise ortada. Soçi’de konuşulanlar Rusya için iyi. Türkiye için ise kötü. İki merkez bankasının kurmayı düşündüğü ilişkiye bakınca benim gördüğüm bu. Geçen hafta söyledim: Rusya’ya dokunan yanar. Hala geçerli bu tespitim. 

Küresel değer zincirlerinin “akıllı” yeniden yapılanması Türkiye’nin anlatması gereken tezdir. Ama değer zincirlerin akıllı yeniden yapılanmasını önerecek olanın akıllı ekonomi politikası olmalı öncelikle. O da biz de yok. Akıllı ekonomi politikası olmayanın akıllı dış politikası da olamaz. Ne olur? Bereketsiz hareketten başka bir şey olmaz.

Tüm yazılarını göster