Renault Grubu yeni CEO’su Luca de Meo, Paris’e geldiğinden bu yana tüm markaların tasarımcılarını büyük değişim ile ilgili heyecanlandırıp, hatta rakip markaların baştasarımcılarını transfer edip, bir anda çok farklı ve yeni fikirlerle herkesi şaşırtmayı şimdiden başardı.
A ve B segmentlerinde çok güçlü olan Renault’nun yakın vadede özellikle C segmentinde büyük adımlar atacağını beklerken, Dacia için daha “cool” ve Lada için de nihayet daha modern bir “hava” planlanmaya başlamış. Hatta, grubun yarışçısı Alpine bile, elektrikli bir B-Hot-Hatch ile bir SUV’un yanında A110’un devamı için İngiliz Lotus ile elektrikli bir spor otomobil geliştirmeye de girişiyor.
Markalarını önümüzdeki “elektrikli” yılların öncü pozisyonlarına hazırlayan Renault Grubu’nun tasarımdan sorumlu Başkan Yardımcısı Laurens van den Acker, Renault için bugünkü başarılı Peugeot’ları yaratan Gilles Vidal’i, Dacia markası için de bugünkü Seat ve Cupra markalarının iddialı formlarını oluşturmuş olan Alejandro Mesonero-Romanos’u markaların tasarım direktörleri olarak yanına aldı. Ayrıca Lada markasını da baştan aşağı yenilemek ve geniş kitlelerin beğenisine ulaştırmak için Dacia’nın tasarım şefi Jean-Philippe Salard’ı Rusya’ya gönderirken, yeni Niva için de çalışmalara başlatmış.
Geçmişin başarılarını yeniden canlandırma hedefinde ikonik modellerin esintilerini gelişmiş teknolojilere sahip yeni modellere aktarmaya çalışacak olan Gilles Vidal, yeni Renault 5 konseptindeki gibi eskinin kolay ulaşılabilir ve popüler modellerinin elektrikli olarak da aynı mantıkta hazırlanabileceğinden bahsediyor. Tanıdık “SuperCinq” gibi kült silüetlerin ve eskilerin detaylarının modern teknikle gelecek ürünlerde kullanılmasının, Renault markası için önemli bir yol işareti olduğunu belirtiyor. Yani, markanın tüm yelpazesinde olmasa da bazı segmentlerde geçmişte yapılanlardan ilham alınarak, merkezinde insan olan, gelecekte de duyguları yakalayabilecek yeni modeller hazırlayacaklar. Eski model isimlerinin “tanıdık” olmasının avantajını da en iyi şekilde kullanacaklar.
Alejandro Mesonero-Romanos ise, Renault’ya 10 yıl sonra döner dönmez, Romanya’daki tasarım atölyesinden Victor Sfiazof’un eskizlerini yaptığı Bigster konseptini tamamlayarak markanın sağlamlığını artık daha kaslı hatlarla vurgulanacağına işaret etti. Bir “zincir”e benzeyen güçlü yeni logo, modern yeni marka fontu ve yepyeni far imzasıyla entegre panjur ile tampon ve çamurluklarda boyasız geri dönüştürülmüş materyalin kullanılacağını anlatan Alejandro, öndeki yumuşak hatların yan tarafta dayanıklılığı vurgulayan sert çizgilerle birleştiği, markanın değişecek yeni çekici statik hatta biraz da sert karakterini tarif ediyor.
Grubun tasarım başkanı olarak Laurens, mikromobilite başlığında EZ-1 prototipiyle start verilen “Mobilize”ın satılmak üzere hazırlanan bir ürün grubu olmayacağını hatırlatarak, Dacia Spring gibi elektrikli araçların araç paylaşımı, raid-hailing ve şehir içi ulaşım için dakika veya kilometre başına ücretlendirileceği abonelik sistemlerine uygun, Twizy tarzı çok çeşitli minik araçlarla da zenginleştirileceğini söylüyordu. Park derdiyle ve bakımlarıyla uğraşmak yerine kısa süreli kullanım sisteminin yaygınlaşacağına inanan Laurens van den Acker, toplu taşıma kullanmaya ve son kilometre lojistik hizmetlerine en güçlü seçenek olarak bu yeni mini elektriklilerin olacağını düşünüyor ve otomobillerin silüetlerinin bu mantıkta değişmek zorunda olduğunun altını çiziyor.
Son olarak Renault’nun gösterilen logosunun henüz kesinleşmediğini de hatırlatırken; Lada’nın Dacia ile artık ortak platformlar oluşturma süreci gibi, aslında tüm bu tasarım gelişmelerinin ve yeni tasarım yönetimleriyle tüm markaların birbirinden farklı çizgilerde yeni statülere geçmelerinin en az 3 yıl süreceğini anlıyoruz.
Bundan böyle kâr marjı ve nakit oluşturma işlevlerinin iyileştirilmesine odaklanacak Renault Grubu’nun, 2025’e, kârlılığını besleyen yenilenmiş ve zenginleştirilmiş ürün gruplarına doğru, adetlerde cimri, fakat tasarımlarda bonkör davranacağını tahmin ediyoruz.