Geçen hafta Milano’da düzenlenen Plast Milano Fuarı’nı ziyaret ettim. Fuarın konusu plastik teknolojileriydi. Bir yönüyle dünyadaki dönüşümün izlerini bu fuarda da gördük. Enerji tasarrufu sağlayan makine ve ekipmanlardan yeşil dönüşüm kapsamındaki yeniliklere, hammaddede geri dönüşüm ve sürdürülebilirlikten otomasyon süreçlerine, üretim proses ve süreçlerinin dönüştüğü bir gelecek bekliyor bizi. Muhtemelen diğer sektörlerde de durum benzer.
Bu fuarda “ülkemiz gerek yerli gerekse yabancı yatırımcı için ne kadar avantajlı’’ sorusu kafamı kurcaladı. Çin’de plastik enjeksiyon üretimi yapmak için yapılan yatırım tutarıyla, aynı yatırımın ülkemizde yapılmasının arasında ne kadar fark var biliyor musunuz? Minimum yüzde 50. Peki, sizce Çinli bir plastik üreticisinin plastik hammadde maliyetiyle Türk bir üreticinin maliyetleri arasında ne kadar fark olabilir? Yaklaşık yüzde on beş-yirmi arasında. Ülkemizde sanayi arsalarının fiyatlarının Avrupa’da birçok ülkeden bile daha pahalı olduğunu da biliyoruz. Son olarak iki ülkenin lojistik imkân, kabiliyet ve maliyetlerini söylemiyorum bile. Tüm bunların yanında Çin’in haricinde Hindistan ve Vietnam gibi Asya ülkeleri; Romanya, Slovakya, Bulgaristan gibi Avrupa ülkeleri; Mısır ve Fas gibi Kuzey Afrika ülkelerinin yabancı yatırımcı çekmek için önemli çalışmalar yaptığını da ayrıca belirtmek gerek. Dünyanın farklı bölgelerinde yatırımcı çekme rekabetinin bu kadar arttığı dönemde, ülkemizin de gerek yerli gerekse yabancı doğrudan yatırımcı için rasyonel ve sahada uygulanabilir bir stratejisinin olması gerektiğini düşünüyorum. Bu konuyu çok uzatmadan asıl konumuz İtalya’ya gelmek istiyorum.
Tekrar etmek pahasına söylemekte yarar var. Bir ihracatçı olarak hedef ülkeye yaklaşırken o ülkenin ekonomik verilerinin ötesinde tarihi, kültürü, sosyolojik ve demografik yapısı gibi farklı disiplinlerde ele almak, o pazara daha derinlemesine ve genişlemesine bakış kazanmamızı sağlayacak ve bu derinlikli bakış açısı bizim o pazarlarda kalıcı olma kabiliyetimizi geliştirecektir. Bu nedenle İtalya’yı da her zamanki gibi bu bakış açısı ile ele almaya çalışacağız.
19. yüzyılın ikinci yarısına kadar bugünkü İtalya toprakları yaklaşık 20 kilometrede bir dilin değiştiği şehir devletlerinden oluşuyordu. Düşünün 20 kilometrede bir dil değişiyor. Daha sonra ulus devlet dönemi, zorunlu eğitim, zorunlu askerlik, savaşlar vs. ortak dil yavaş yavaş oluşmaya başlıyor. O dönemde farklı yerlerden gelen ve tam olarak birbirini anlamayan İtalyanlar birbirleriyle konuşurken ya da bir şey anlatırken yüksek ses ve el hareketleri ile anlatmak durumunda kalıyor. Bu iletişim tarzı o dönemden bu zamana aynı şekilde devam ediyor. İşte bugün İtalyanların konuşurken biraz abartılı el hareketlerinin ve yüksek sesle konuşmalarının nedeni bu. Bugün hala İtalya’nın içinde kısmen farklı lehçeler kullanılıyor, bazı bölgelerde insanlar birbirlerini anlamakta ciddi zorluk çekiyorlar.
Tabii İtalyanca denildiğinde Dante’yi anmamak olmaz. Dante’nin bugün konuşulan İtalyanca ’ya katkısı çok büyük. Dante’nin üç ciltten oluşan İlahi Komedya isimli eserinin İtalyancanın temelini oluşturduğu söylenir. Bugün Dante İtalya’da kanondur, Almanya’da Goethe’nin İngiltere’de Shakespeare’in olduğu gibi. Bizim bir kanonumuz var mı? Bizim de değerli yazarlarımız olmasına rağmen maalesef mahallelerinin dışında okunamadılar; bir kanon olmaktan daha çok mahallelerinin ikonu olabildiler. Merhum Tanpınar’ın da dediği gibi ‘’Nesiller boyu okuduğumuz beş ortak eserimiz yok’. Acı bir durum olsa da gerçeğimiz bu.
Kısaca İtalya tarihine bakacak olursak; 1861 yılında İtalya Krallığı kurulduğunda, Roma döneminden sonra ilk defa bir ülke haline geldi. 1911-1912 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu ile yaptığı Trablusgarp savaşını kazandı ve savaştan sonra Libya, Somali ve Etiyopya gibi bazı Afrika ülkelerini işgal etti. 1922- 1943 yılları arasında Mussolini faşizmiyle yönetildi. Bu dönemde özellikle ekonomi alanında önemli gelişmeler kaydetti. Fakat 2. Dünya Savaşı’ndan sonra aldığı ağır yenilgiyle büyük bir çöküş yaşadı. İtalya 1 Ocak 1948’de yeni anayasayı onaylayarak Cumhuriyeti ilan etti. Yani bizden 25 yıl sonra.
İtalya’yı ele alırken İtalyan Rönesansı’ndan kısa da olsa bahsetmesek olmaz. Besim Dellaloğlu Poetik ve Politik adlı eserinde; “Rönesans Türkiye’de orta ve yükseköğretimde, bir çığır, bir dönem olarak ele alınır. Genellikle sanat tarihinin konusudur. Çünkü rönesansın sadece sanat ve estetikle ilgili bir şey olduğu varsayılır. Halbuki, rönesans Avrupa’da topyekûn bir medeniyet dönüşümünün, kültürel alt üst oluşun stratejisini oluşturan temel kararların alındığı hem bir süreç hem de bir zihniyettir’’ der.
Batı’nın yaptığı ve bizim yapamadığımız da bir yönüyle budur. Batı Rönesans’la hem değişiyor hem de devam ediyorken; biz ikisi arasında bir tercih yapmaya zorunlu hissediliyoruz. Bu yüzden biz ya değişebiliyor ya da devam ediyor, ama ikisini aynı anda yapamıyoruz.
Yine aynı eserden ilerleyecek olursak ticareti göz ardı ederek Rönesans’ı ele alamayız. Venedik ve çevresi hem Rönesans’ın hem de ticaretin merkezidir. Özellikle matbaanın, kâğıdın, kitabın ortaya çıkışı ticaretin gelişmesiyle doğrudan ilgilidir. Ardından okuryazarlığın patlaması da aslında bu sürecin devamıdır. Matbaa ve okuryazarlık, dili öne çıkarmış ve somut hale getirmiştir. Hatta Rönesans ile bir kültürel kamunun ortaya çıkmasından bile söz edilebilir. Ulusal diller, yurttaş, cumhuriyet bunun arkasından gelecektir. Poetik olan politik olanı öncelemiştir.
Rönesans aslında yetiştiği topraklar itibariyle bir dönem değil, bir ethost yani tutumdur. Bana sorarsanız, “sanat’’ bugün ki İtalya’nın mimarisinde, estetiğinde, tasarım gücünde, global düzeyde marka çıkarma kabiliyetinde yani sonuç olarak GSYİH’sında en önemli unsurdur. Da Vinci, Michelangelo ve Raphael’le yani sanatla büyüyen bir toplum bugün ismini hepimizin bildiği dünyaca ünlü markaları çıkarabilmiştir.
İtalya’nın kendi toprakları içerisinde bulunan iki bağımsız ülke ile de sınırı bulunuyor. Bu ülkelerden biri Katolik mezhebinin dini başkenti olan, Roma içerisindeki Vatikan Devleti, diğeri de Avrupa’nın yaşayan en eski cumhuriyeti olan ve Floransa’nın 100 km. kadar batısında yer alan San Marino Cumhuriyeti.
San Marino; Andorra, Lihtenştayn, Malta, Monako ve Vatikan’la birlikte Avrupa’nın altı mikro devletinden biri. Bu küçük ülke aslında tarihi Orta çağa uzanan İtalyan şehir devleti geleneğini sürdüren bir siyasi yapıda. San Marino küçük bir devlet olmasına rağmen; en eski parlamenter Cumhuriyet olarak kabul edilir ve Avrupa’nın en eski anayasasına sahiptir.
Vatikan Devleti ise İtalya’nın Roma şehrinde bulunan Hristiyanlık dininin Katolik mezhebinin yönetim merkezi olan bir bağımsız devlet. Vatikan hem yüzölçümü hem de nüfus olarak dünyanın en küçük bağımsız ülkesidir.
İtalya’nın 2022 dış ticaret verilerini incelediğimizde; İhracatının 700 milyar dolar, ithalatının 743 milyar dolar ve toplam dış ticaret hacminin 1 trilyon 443 milyar dolar olduğunu görüyoruz. Gördüğünüz üzere 2022 yılında 43 milyar dolar tutarında dış ticaret açığı vermiş. Geçmiş dış ticaret rakamlarına baktığımızda da aynı oranlarda dış ticaret açığı ya da fazlası verdiğini görüyoruz. Hem ithalatında hem de ihracatında Avrupa Birliği ülkeleri en büyük partnerleri.
İtalya’nın ihracatına baktığımızda; makineler, mekanik cihazlar ve aletler; eczacılık ürünleri, motorlu kara taşıtları, elektrikli makine ve cihazlar, mineral yakıtlar ve yağlar, plastikler ve mamulleri, demir ve çelikten eşya, mücevherci eşyaları, mobilyalar, aydınlatma cihazları gibi ürün gruplarının İtalya’nın ihracatından önemli pay aldığını görüyoruz.
Bunun yanında, gıda ve içecek, tekstil, deri, ayakkabı, seramik gibi İtalyan küçük ve orta ölçekli işletmelerinin belkemiğini oluşturan emek yoğun ürünlerin İtalya’nın ihracatında önemli yer tuttuğunu belirtmek gerekir.
İtalya’nın ihracatında en büyük payı %12 oranında Almanya almakta. ABD, Fransa, İspanya, İsviçre, İngiltere, Belçika, Polonya, Hollanda ve Çin İtalya’nın ilk onundaki ihracat pazarları.
İtalya’nın başlıca ithalat kalemlerini incelediğimizdeyse; mineral yakıtlar ve yağlar, makineler, mekanik cihazlar ve aletler, elektrikli makine ve cihazlar, motorlu kara taşıtları, eczacılık ürünleri, demir ve çelik, plastikler ve mamulleri, organik kimyasallar ve mücevherci eşyası sınıflarını görüyoruz.
İthalatında da en büyük payı %14 oranıyla yine Almanya almakta. Almanya’nın arkasından sırasıyla Çin, Fransa, Hollanda, İspanya, Rusya, Belçika, ABD, Azerbaycan ve Cezayir en fazla ithalat yaptığı ülkelerdir.
İtalya modern pazarın geleneksel pazara göre çok daha büyük olduğu bir pazar yapısına sahip. Dünyanın büyük kısmında olduğu gibi online pazar her geçen gün büyüyor.
Gelişmiş bir ülke olmasına rağmen kalite ve fiyat dengesi satın alma sürecinde en önemli etken. Bu pazarda en önemli rakiplerimiz Avrupalı ülkeler, ABD ve Çin. Lakin İtalya’da “Made in Italy’’ ürünleri daha çok tercih edildiği, bu konuda daha muhafazakâr oldukları biliniyor. Sunulan ürünün ya da verilen hizmetin kalitesinin İtalyan tüketicilerin satın alma kararlarında önemli bir kriter olduğu söyleniyor.
Bence İtalya pazarına yaklaşırken Kuzey ve Güney’in kültürel farklılıklarına vakıf olmak gerekir. Güney İtalyalılar daha rahat ve sıcakkanlıyken Kuzey İtalyalılar daha disiplinli ve mesafeli. Fakat Kuzey ya da Güney fark etmez İtalyanlara dokunmak yani yüz yüze görüşme yapmak ticari ilişkinin başlaması ya da sürdürülebilmesi için en önemli faktörlerden biri. İtalyan iş kültüründe kişisel ilişkiler önemli bir rol oynar. Dış ticaret yapan İtalyanlar çoğunlukla İngilizce bilmekte. Özellikle genç nüfusta bu oran daha da yüksek. Bu yüzden yapacağınız ziyaretlerde tercümana ihtiyaç olmayacaktır. Özellikle Güneyliler sıcakkanlıdır. Yapacağınız ziyaretlerde küçük hediyeler götürmeniz iyi olabilir. Ortalama bir İtalyan’ın kültürlü olduğunu söyleyebiliriz. İtalya kültüründe sosyal ve kültürel ilişkiler oldukça ön plandadır. Bu nedenle, iş konuşurken arada sanatsal ve kültürel konulardan da bahsetmek etkileyici olabilir.
Ülkemizin AB üyeliğini destekleyen ülkelerin başında gelen İtalya, AB bölgesindeki en önemli ticaret ortaklarından biridir. Türkiye’nin İtalya’ya yakın olması ve komşu olduğu pazarlara girebilmek için önemli bir merkez oluşturması Türkiye’yi, İtalya için önemli bir yatırım ve ticaret ortağı haline getirmektedir.
■ İtalya ile dış ticaret rakamlarına baktığımızda öncelikle dış ticaret açığı verdiğimiz AB ülkelerinden biri olduğumuzu söylemek gerekir. 2022 verilerine baktığımızda İtalya ihracatımızda beşinci, ithalatımızdaki ise en büyük 7. ortağımız konumundadır.
■ 2022 yılında İtalya’ya olan ihracatımız %18,3 artarak 13,7 milyar dolara yükselirken, ithalatımız %34,6 artarak yaklaşık 15,1 milyar dolara ulaştı. Toplam dış ticaret hacmimiz böylece 28,8 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu verilere göre İtalya’nın ihracatından %2,2, ithalatından ise %1,9’luk pay aldığımızı söyleyebilirim.
■ İtalya’ya en fazla ihraç ettiğimiz ürün gruplarına baktığımızda, motorlu kara taşıtları; makineler, mekanik cihazlar ve aletler; mineral yağlar ve yakıtlar; plastikler ve mamulleri; elektrikli makine ve cihazlar; bakır ve bakırdan eşya; meyveler ve sert kabuklu meyveler; örme giyim eşyası ve aksesuarları; demir ve çelikten eşya gruplarını görüyoruz.
■ İtalya’dan ithal ettiğimiz ürün gruplarına baktığımızdaysa; makineler, mekanik cihazlar ve aletler, mineral yağlar ve yakıtlar, mücevherci eşyası; motorlu kara taşıtları; plastikler ve mamulleri, elektrikli makine ve cihazlar, demir ve çelik, demir veya çelikten eşya, eczacılık ürünleridir.
ABD, Almanya, İngiltere, Fransa, Kanada, Japonya ve Rusya ile G8 olarak isimlendirilen sanayileşmiş ülkeler grubundadır. Bildiğiniz üzere İtalya ekonomisinde imalat sektörü çok güçlü. İmalat sektöründe Avrupa’nın Almanya’dan sonra 2. ve dünyanın 6. büyük üreticisidir. Ayrıca imalat sektörü ihracatında dünyada ticaret fazlası veren 5. ülkesidir.
■ İtalya sanayisinde otomotiv, makine, ilaç, gemi yapımı, kimya, mobilya, giyim ve tekstil, deri eşya ve ayakkabı sektörleri önemli sanayi kollarıdır. İtalyan GSYH’sinin 16,6'sını temsil eden sanayi sektörü yüksek oranda ihracat yapmaktadır.
■ Makine üretiminde Almanya’dan sonra ikinci sıradadır. Makine sektörü GSYİH’nin yaklaşık %3’ünü, makine ve metalurji sektörü İtalyan sanayisinin yüzde 46’sını, tüm ekonominin %7’sini ve İtalya ihracatının yaklaşık yarısını oluşturmaktadır.
■ İlaç endüstrisi İtalya sanayinin önemli alt sektörlerinden biridir. İlaç sanayiinde de Avrupa'nın üçüncü en büyük üreticisidir. İtalyan sanayisini oluşturan diğer sektörlere baktığımızda %11,2’i gıda, %9,6’u tekstil ve giyim, %9,2’u kimya, %9’i kauçuk ve plastik ürünler, %5,8’i ahşap ve kâğıt baskı ürünleri oluşturmaktadır.
■ Üretim için ihtiyaç duyulan çoğu hammadde ve ülkenin enerji kaynaklarının %80'inden fazlası ithal edilmektedir. İthalata olan bağımlılık nedeniyle, İtalyanlar elektrik için AB ortalamasından yaklaşık %45 daha fazla ödeme yapmaktadır.
■ İtalyan ekonomisinin bir diğer gücü ise “sektörel sanayi bölgeleri” dir. Aynı sektörde birçok firmanın ve onların tedarikçilerinin bir arada bulunduğu sanayi bölgeleri. Ticaret Bakanlığı’nın ülke raporuna göre bugün İtalya’da 200’den fazla sanayi bölgesi mevcuttur.
Bana sorarsanız İtalya’nın güçlü ekonomisinin saç ayakları; İtalya’nın tarihi, KOBİ düzeyindeki aile şirketleri, tasarım gücü ve “Made in Italy’’ ülke markasıdır. Belki bu noktada tarih kısmını biraz temellendirmek gerekebilir. Tarihsel perspektiften baktığımızda özellikle Venedik hem Batı hem de Doğu ile olan ticarette buluşma noktası olmuş. Farklı kültürlerden beslenebilmesinin yanı sıra farklı ülke ve bölgelerle ticareti bugünün İtalya’sının inşasında önemli rol oynamış. Geçen senelerde aynı ailenin 500 yıldır yaşadıkları şehirde vergi rekortmeni olduğunu bir haberde okumuştum. Bizde ise en büyük holdinglerimizde üçüncü kuşak işin başında.
■ Tarım sektörüne bakacak olursak; GSYİH’den yaklaşık %2 pay alan tarım sektörü İtalya’nın önemli ekonomik sektörlerinden biridir. İtalya'nın kuzeyi ağırlıklı tahıl, soya, et ve süt ürünleri üretirken, güneyi meyve, sebze, zeytinyağı, şarap ve durum buğdayı konusunda uzmanlaşmıştır.
■ Hizmet sektörü ise GSYİH’den %74’lük pay almaktadır. Özellikle turizmin hizmet sektörü içinde önemli bir yeri vardır ve GSYİH’nin %12’sini oluşturmaktadır.
■ IMF’in 2022 raporuna göre ülkedeki işsiz sayısının toplam işgücüne oranı 2022 yılında %8,1 olarak gerçekleşmiş olup, işsizliğin yüksek olduğu ülkeler arasında 24. sırayı almaktadır. Yine dünyada genç işsizliğin yüksek olduğu ülkelerden biridir. Nüfusun %3,9’u tarımda, %28,3’ü sanayide ve %67,8’i hizmetler sektöründe istihdam edilmektedir.
Ülkenin demografik yapısını inceleyecek olursak; İtalya yaklaşık 59 milyon nüfusu ile Avrupa’nın en kalabalık altıncı, AB’nin en kalabalık üçüncü ülkesidir. Bunun yanında dünyanın en düşük doğum oranına sahip ülkelerinden biridir. Nüfusun %92’si İtalyan, %2’si Rumenler ve %1,6’sı Afrikalıdır. Bunların haricinde Arnavutlar ve Faslılar da İtalya da nüfus yoğunluğu görece fazladır. Ülkedeki göçmenlerin toplam nüfusa oranının 2030 yılında ikiye katlanarak toplam nüfus içinde %13,6’ya ulaşması beklenmektedir.
■ Dünyada Japonya’dan sonra yaşlı nüfus oranının yüksek olduğu ülke İtalya’dır. Nüfusun %48,7’si erkek ve %51,3’ü kadındır. Nüfusun yaklaşık %29’u kırsal kesimde, %71’i kentlerde yaşamaktadır. Bunun yanında nüfusun yaklaşık %80’i Hristiyan, %15’i herhangi bir dine inanmayan, %2,6’sı da Müslümandır. Son olarak, İtalyanlar Arjantin, Brezilya, ABD’ye de çok göç vermiş bir millet. Ben bu üç ülkede de İtalyan mahallelerini gördüğümde şaşırmıştım.
■ Ülkenin para birimi Euro ve Resmi dili İtalyanca. İtalyanca San Marino'nun, Vatikan Devleti’nin resmi dili olmakla beraber, Malta ve İsviçre’de de konuşulmakta. Bunun yanında İtalya’da çift dil konuşulan bölgeler de var. Valle d’Aosta Bölgesi’nde Fransızca, TrentinoAlto Adige Bölgesi’nde Almanca, FriuliVenezia Giulia’de Slovence ve Almancada konuşulmakta.
KAYNAK:
■ T.C. Roma Ticaret Müşavirliği
■ Poetik ve Politik – Besim Dellaloğlu