“Tasarım bilincini Türkiye geneline yaymayı hedefliyoruz”

Didem Eryar ÜNLÜ YAKIN PLAN

2015 yılında kurulan Türkiye Tasarım Vakfı, tasarım odaklı yaklaşım ile Türkiye’nin sosyal ve ekonomik gelişimine katkı sağlamayı hedefliyor.

Genç tasarımcıların gelişmesine ve nitelikli tasarımın üretilmesine zemin hazırlamayı amaçlayan TTV, misyonunu, “daha iyi bir dünya için tasarım farkındalığı oluşturmak” olarak tanımlıyor. Türkiye Tasarım Vakfı Genel Müdürü Doç. Dr. Serhat Başdoğan tasarımın; sanat, kültür, sanayi, ticaret, turizm, ar-ge dahil, çok disiplinli bir iş olduğuna dikkat çekiyor ve tasarım “bir farkındalık meselesi” diyor. Doç. Dr. Başdoğan ile tasarımın etki gücünü konuştuk.

Tasarım, bir farkındalık meselesi

“Tasarım Türkiye’de aynı sanat gibi, ayrıcalıklı gruplara aitmiş gibi algılanıyor. Oysa tasarım genel olarak bir yetenek, bir farkındalık meselesi. Tasarım meselesi bir yaşam kültürü, toplumsal bir bilinç gerektiriyor. Türkiye Tasarım Vakfı’nın temel amacı da toplumsal bilincin oluşturulması. Bugün ABD’de, Los Angeles, New York, Boston gibi farklı şehirlerde tasarım endüstrileri gelişmişken, Türkiye'de genel olarak İstanbul merkezli. Ankara, İzmir bile bunun dışında kalıyor. Biz, uzun vadede tasarım bilincini Türkiye geneline yaymayı hedefl iyoruz. Bunun yanı sıra, farklı gelir düzeyi, kadın-erkek, genç-yaşlı herkesin tasarım faaliyeti içinde olması için çalışıyoruz.”

Kent doktoru

“Deprem sonrasında kentlerin tasarımı, afet sonrası kentlerin iyileştirilmesi, buradaki tasarım faaliyetinin bir insani yardıma dönüşüp dönüşemeyeceği konusu gündeme geldi. Depremin ikinci, üçüncü gününden itibaren ilk başta konteyner kentlerin tasarımına başladık. Sonra da kalıcı konutların tasarımını ele aldık. Dünya genelinde, yaşanan bir depremin birinci ayı akut yardımla geçiyor. İlk altı ayı geçici barınmayla devam ediyor. İki yıllık süreçte kalıcı konutların tasarımı gündeme geliyor. On yıllık süreçte de yerleşik düzene tekrardan geçme süreci devam ediyor. Biz, depremin üçüncü gününden itibaren kalıcı konutların tasarımına başladık. Bizim en iyi bildiğimiz şey, mimar olarak kentlerin iyileştirilmesi, yaraların iyileştirilmesi. Biz de kentin doktoru olarak devreye girdik ve birinci yılın sonunda biz kentin projelerini tamamlamış olduk. En önemli avantajımız hızlı davranmak oldu. İkincisi ise umut vermek. Özellikle Hatay gibi en yoğun yaşanılan bölgede, neredeyse nüfusun yüzde 80’i kenti terk etti. Biz, o insanlara çok kısa sürede bu projeleri sunarak aslında kentte daha kısa sürede yeniden bir hayat başlayacağının umudunu vermiş olduk.

Parasal veya fiziki yardımın ötesinde tasarımsal yardım

“Türkiye’de, kent tasarımı çok katılımcı, çok kapsayıcı, çok şeff af gelişmiyor. Depremde şunu gördük: Deprem yardımı sadece parasal veya fiziki yardımın ötesinde, bir tasarımsal yardım da olabiliyor. Bugün, herhangi bir kentin afet sonrası iyileştirilmesi konusunda çok hızlı şekilde organize olabilecek bir yapıya sahibiz. Bundan sonraki aşamada Ukrayna’nın savaş sonrası yeniden iyileştirilmesi faaliyetini yürütebiliriz. Kamu yararı, toplumun yararı anlamına geliyor. Katılımcılık süreciyle farklı çıkar gruplarının düşüncelerini bir araya getirebiliriz. Tasarımın örgütlenmesi ile farklı tarafları ortak bir hedefte buluşturabiliriz. Şehirlerin sosyal, ekolojik ve ekonomik sürdürülebilirliği de çok önemli başlıklar. İnsanların geri dönmesi birkaç temel nedene bağlı; bunlar eğitim, sağlık, istihdam ve barınma gibi temel ihtiyaçlar. Tasarım deyince sosyal, ekolojik yapıyı düşünmeniz, tarihi çevreyi, kültürel mirası sorgulamanız gerekiyor. Sadece barınma sağlayarak sosyal ve ekonomik yapıyı kuramıyorsunuz.”

Farklı uzmanlıklar, yenilikçi düşünce ve toplumsal katılım

TTV Hatay Tasarım ve Planlama İş Birliği Grubu, 6 Şubat depreminin ardından Hatay’ın tarihi ve kültürel mirasını koruyarak, kent kimliğini yeniden canlandırmayı ve daha güvenli bir kentsel yapı oluşturmayı amaçlayan “Hatay’ın Yeniden Canlandırılması” projesini hayata geçirdi.

TTV Genel Müdürü Doç. Dr. Serhat Başdoğan şu yorumları yapıyor: “6 Şubat depremleri sadece fiziki bir yıkım değil sosyo kültürel olarak da çok önemli bir kayba yol açtı. Bu felaket, kentin demografik, ekonomik, sosyal, teknolojik ve ekolojik yapılarının acilen restore edilmesini ve kentsel mekanda açılan derin yaraların onarılması için acil önlemler alınmasını gerektirdi. Hatay’ı yeniden inşa etme ve canlandırma görevi, geleneksel fiziksel planlamanın ötesine geçen, farklı uzmanlıkların sentezini, yenilikçi düşünceyi ve güçlü toplum katılımını gerektiren karmaşık bir sosyal sorumluluk anlamına geliyor. TTV olarak, depremde önemli ölçüde zarar gören Antakya’nın yeni ve tarihi merkezinin kolektif kentsel belleğinin korunması gerekliliğine öncelik verdik. Kolektif bellek ve kentsel canlandırma literatüründen kavramsal yaklaşımlarla kurulan, mevcut kentsel planlama süreçlerine sosyo-mekansal bir bakış açısı katmayı amaçladık. Çalışma, yeniden inşa sürecindeki gecikmelerin kentsel hafızanın erozyonu üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirmeyi hedefliyor.”

Türkiye, mimari, endüstriyel tasarım ve modada ön plana çıkabilir

“Çocukluktan itibaren ‘tasarımsal düşünce’ biçiminin aşılanması gerekiyor. Bir şeyin nasıl daha iyi olabileceğini, daha kolay yapılabileceğini sorgulamak gerekiyor. Bu, ‘kalem nasıl tutulur, çizim programı nasıl öğrenilir’ konularının çok daha ötesinde. Bugün baktığımızda Fransa moda tasarımında, İtalya endüstri ürünleri tasarımında, Danimarka, İtalya ve Hollanda mimari tasarımda markaya dönüşmüş durumda. Tasarımlarını dünyaya satıyorlar. Bu konuda yönlendirici oluyorlar. Türkiye, mimari, endüstriyel tasarım ve modada ön plana çıkabilir.”

Tüm yazılarını göster