Prof. Dr. Havva TUNÇ
Üretim hacmindeki artış büyümenin ifadesidir. Kalkınma ise, gelişmiş ülkelerdeki egemen ulus devletlerin gerek ekonomik gerek siyasi gerekse sosyal alanlarda yüksek gelişmişlik düzeyi fikrine dayalı refah devleti anlayışının ana prensip olarak benimsenmesi ve uygulanmasıdır.
Ulusal anlamda gerçekleşen hızlı bir sermaye birikim süreci ile ortaya çıkan iktisadi büyüme ekonomik, sosyal, politik ve yapısal değişimlerin gerçekleşmesini sağlıyorsa kalkınmanın büyümeye eşlik ettiği söylenir. Diğer taraftan kalkınma, paylaşım ve bölüşüm sorunuyla da ilgilenir.
Tarımda ürün miktarı ve çeşitliliği tarımsal üretim olarak tanımlarsak tarımsal kalkınmayı tarımda yaratılan gelirin tarımsal faktörler arasında paylaşımıdır. Keza kalkınmayı yaratılan katma değerin tarımda kalması olarak ifade edilmektedir. Yaratılan katma değerin tarımsal üreticilerin (çiftçilerin) refah ve yaşam standardında sağladığı iyileşme tarımsal üretimi sürdürülebilir kılmanın olmazsa olmaz koşuludur.
İklim değişiklikleri ve kuraklık, tarımsal üretim ve gıda güvenliği için ciddi tehditler oluşturmaktadır. Bu zorlukların üstesinden gelmek için yerel ve global düzeyde etkili politikaların uygulanması, sürdürülebilir tarım uygulamalarının benimsenmesi ve su kaynaklarının verimli kullanımı, hayati öneme sahiptir.
Bilim adamları, ekonomistler ve tarım uzmanları, politika yapıcılarını ve toplumu bilgilendirmek ve geleceğin tarım politikalarını şekillendirmek için çalışmalara devam etmektedir. Diğer bir deyişle, iklim değişikliklerine uyum sağlamak, kuraklıkla mücadele etmek ve tarımsal üretimi sürdürülebilir bir şekilde devam ettirmekle mümkün olacaktır.
Kuraklık ve su kıtlığı bir dizi faktör nedeniyle meydana gelir. Su kıtlığının en büyük itici güçlerinden biri kuraklıktır. Bugün, dünya nüfusu sekiz milyar insandan oluşmakta olup iki milyar nüfusun gıdaya ve suya erişimi mümkün değildir. İklim değişikliğinden kaynaklanan su stresi nedeniyle artan su talebine ve gıda yetersizliğine (açlığa) çareler aranmaktadır.
Diğer taraftan kentleşme ve hane halkları için tatlı su talebindeki üstel artış, özellikle güvencesiz su kaynağı olan bölgelerde, su kıtlığının çözümsüzlüğünün altı çizilmektedir. Su kaynaklarının güvencesiz olduğu bölgelerde, mevcut kaynakların verimli bir şekilde yönetilmemesi, su kıtlığının çözümsüzlüğünü daha da belirgin hale getirmektedir. Bu nedenle, sürdürülebilir su yönetimi politikalarının geliştirilmesi, hem tarımsal üretim hem de temel insan ihtiyaçlarının karşılanması açısından hayati önem taşımaktadır.
Yenileyici tarım, tarımsal üretimin neresinde yer alacak. Yenileyici tarım son yıllarda küresel ısınmayla beraber hakkında sıkça bahsedilmektedir. Yenileyici (rejenerif) tarım, ekili alanlardaki toprak koşullarını iyileştiren uygulamalar için genel bir terimdir. Yenileyici tarım doğal kaynakları koruma, toprak verimliliğini artırırken su yönetimi sağlamak odaklı tarımsal üretim yaklaşımıdır.
Kapsamlı olmasa da, rejeneratif uygulama örnekleri arasında sentetik, pestisitlerin ve gübrelerin kullanımının azaltılması, daha az sıklıkta topraklama ve örtü kırpma sayılabilir. Diğer bir deyişle tarımda toprak ve su yönetimi ve de biyo-çeşitliliği canlandırmaya yönelik uygulama ve metotlardır.
Diğer taraftan, rejeneratif tarım, geçmişten bugüne yıllarca tarımda uygulanan geleneksel yöntemlerin toprağın niteliğini mineraller ve tuzlar anlamında besin maddeleri tükenen toprağın niteliğini iyileştirmeyi amaçlamaktadır. Ve mikrobiyolojik makyajının yeniden başlatılmasıyla verimlilik artışı elde edilebileceği ifade edilmektedir.
Çiftçilerin rejeneratif uygulamalara geçerken, toprağa yaşam ve nitelik sağlayacak organik kompostlama teknikleri gibi biyo-uyarıcılar lehine kimyasal bazlı uyarıcılardan uzaklaşacaklardır. Rejeneretif tarım uygulamalarına geçen çiftçilerin üretim yaptığı çiftliklerde kesintisiz üretim ve tarımda sürdürülebilirliği sağlanabilir. Bu çiftlikler aynı zamanda rejeneratif çiftçiliği içeren tarım uygulamaları, geleneksel tarıma örnek olacaktır. Diğer bir deyişle tarımda sürdürülebilir arazi kullanımı gerçekleşecektir.
Bu tür tarım arazileri, daha fazla habitat çeşitliliğini ve daha zengin tarım dışı tür çeşitlerini destekleyecektir. Çeşitli tarım manzaraları, tipik olarak küçük ölçekli aile çiftliklerinde yetiştirilen çok çeşitli mevsimlik ürünler üzerine kurulmuş daha fazla yerel ve bölgesel gıda ekonomisini teşvik edebilir. Bunlar, tarımsal bölgelerin daha geniş bir bölümüne ekonomik faydalar sağlayacaktır.
Tarımda sürdürülebilir bir üretimin ve belirlenen politikaların uygulanmasını, ürün gıda arzının garanti edilebilirliği ve gıda güvenliğinin sağlanması yanı sıra gıda çeşitliliğin sağlanması ile olası olup üretimi gerçekleştirirken üretilecek ürünlerin, su tüketimi bağlamında, toprak ve su yönetimi birlikte ele alınıp senkronize edilmelidir. Aksi takdirde, toprak kaybı ve su israfıyla karşı karşıya kalınır. Bütün bunlar yenileyici tarım çerçevesinde ele alınmalıdır.
Tarımda sürdürülebilirliğe, organik tarımsal üretim cephesinde bakınca, durumun daha ciddi ve kontrollü ele alınması gerekir. Zira organik tarım ve teşvikleri çevresel politikalarla uyumlu ve dengeli bir yapı oluştururken su yönetimi, sorun çıkarabilir. Organik tarımsal üretim ve su kullanımı, verimlilik açısından değerlendirildiğinde açlık ve susuzluğun ve de küresel ısınmanın varlığı organik tarım yapılacak ürün seçiminde iki kere düşünmek gerektiği gibi, bazen de üretim yapmamak rasyonel bir tercih olabilir.
Suyun ve toprağında kıt olduğu düşünülünce doğal kaynakların en uygun kullanımını belirleyecek tarımsal üretim politikalar oluşturmalıdır. Özellikle tropikal ürünlerin üretiminde daha seçici olunmalıdır. Su yönetimi ne kadar önemliyse, toprak da o kadar önemlidir. Zira üretim toprakta yapılıyor. Tarımda üretim politikaları belirlenirken toprak ve suyun ikame edilebilir olmayıp tamamlayıcı olduğu unutulmamalıdır.
Diğer taraftan kimyasal gübre ve pestisit gibi maddelerin kullanımını azaltarak verimlilik artışı temel hedef olunca iki milyar aç insanın karnı nasıl doyacaktır? Daha da önemlisi küresel piyasalarda yaşanan fiyat artışları gıdaya erişimi giderek zorlaştırmaktadır. Yenileyici tarım anlamında bu yöntemin getirisi götürüsü iyi analiz edilmelidir. Açlık ve susuzluk her geçen gün giderek artmaktadır.
Yenileyici tarım ve organik tarımsal üretimin, tarımda büyük ölçekli üretim yerine kullanımının, kıt su ve toprak karşısında, üreticileri ve tüketicileri baskılamaktadır. Ve bu konuda karar vereceklerin, moda üretim yöntemleri ve daha sağlıklı metotlar yerine rasyonel üretim yöntemleri tercih etmelidirler.
Belirlenen hedefler doğrultusunda amaca ulaşırken seçilecek yöntemleri, toprak ve suyun kıt olduğu ve artan gıda talebini mevcudiyeti bağlamında değerlendirmeli ve bu konuda çok titiz olunmalıdır. Bu durumun ulusallıktan öte küresel bir sorun ve bu sorunun küresel bağlamda çözümünün rasyonel olması gerektiği unutulmamalıdır.
Yerel ve bölgesel ekonomilere vurgu yapan gıda üretimi, işlenmesi ve tedariki tüketicilere fayda sağlayacaktır. Daha çeşitli gıda kaynakları bağırsak mikrobiyomun çeşitliliğini artırabilir.
Buna karşılık, sanayileşmiş gıda sistemi gıdaları ucuz ve bol hale getirmiştir, ancak çevre ve insan sağlığı için bir maliyete sahiptir. Yerel olarak üretilen ve mevsimlik gıdalar daha pahalı olabilir, ancak hükümetlerin fiyatları düzenleme ve yerel ve bölgesel gıda ekonomilerini teşvik ve destekleriyle gıda fiyatları uygun olabilir.
Hükümetler, gıdaları sağlık ve çevre yanı sıra kamu sektörü ekonomisinin ayrılmaz bir parçası olarak görmelidirler. Aksi takdirde endüstriyel tarımdan vazgeçmek zor olacaktır. Desteklenmeyen ve teşvik edilmeyen yerel ve bölgesel tarımın endüstriyel tarımın karşısında var olabilmesi çok zordur. Var olsa bile tarımsal ürüne erişim çok zor olur.
Sonuçta, çeşitliliğe dayalı bir gıda sistemi çevresel faydalar sağlayabilir, iklim güvenlik açıklarını azaltabilir, sağlık ve refahı artırabilir. Ve aynı zamanda yerel ve bölgesel gıda ekonomilerini dönüştürebilir ve toplumdaki insanlar besleyici ürünlere güvenli erişim destekleme ve korumanın mevcudiyeti altında sağlayabilir. Aksi takdirde endüstriyel tarımın girdabından kurtulmak zor olacaktır.
Diğer taraftan endüstriyel tarım, yüksek üretim kapasitesi ile kısa vadede çözüm sunarken, yenileyici tarım uzun vadeli sürdürülebilirliği garanti edecektir. Bu da endüstriyel tarımdan kopmayı beraberinde getirecektir. O zaman, endüstriyel tarım bu tip düzenlemelerin neresinde yer alacaktır. En çok tartışılan ve çözüm aranan nokta burasıdır.
Gıda ürünlerinin çeşitliliği, yerel işletmeler aracılığıyla yürütülen çeşitli gıda işleme ve paketleme teknolojilerini gerektirecektir. Buda paketleme gibi teknolojilerin endüstriyel tarımından yenileyici tarıma geçişte kullanılabilir. Bütün bunlar tespit edilip, yetersizlikler belirlenip sistemin işleyişinde ortaya çıkabilecek sorunların önüne geçilerek gıdaya erişimde hedefe ulaşılabilir.
Diğer taraftan çok çeşitli mahsul, sebze, meyve ve et ürünlerinin depolanması, dağıtımı ve taşınması, küresel tedarik zincirlerine bağlı büyük süpermarketlerin aksine daha fazla yerel işletmeyi destekleyen bir altyapının kurulması ile sistemin işleyişi desteklenmelidir.