Dünya koronavirüs (COVİD- 19) ile mücadele konusunda seferber oldu. Bir yandan virüsün bulaşması ve yayılması önlenmeye çalışılırken bir yandan da hastaların tedavisi için aşı, ilaç araştırmaları sürdürülüyor. Sağlık konusundaki çabalara eşzamanlı olarak gıda üretimi için de çok önemli çalışmalar yapılıyor.
Ülkeler öncelikle kendi yurttaşlarının gıda ihtiyacını karşılamak için tarımsal üretimin sürdürülmesi konusunda önemli destekler sağlıyor. Açıklanan destek paketlerinde tarım ve gıda sektörüne öncelik veriliyor. İngiltere›de olduğu gibi şehirde işsiz kalanlara kırsalda tarımsal üretime katılmaları isteniyor. Türkiye, sağlık konusunda çalışmaları sürdürürken tarım ve gıda konusunda ne yazık ki geç kalıyor. Atılan bazı adımlar var. Ancak sorunları çözecek, üretimin devamlılığını sağlayacak, üretimi planlayacak adımlar değil. Söylemde çok şey yapılıyor gibi gösterilse de uygulamada henüz gerekli adımlar atılmış değil. Tarımda yaşanan mevcut durumu ve neler yapılması gerektiğini şöyle özetleyebiliriz:
Tarımda kritik dönem
1- Tarım sektörü açısından çok kritik bir dönemden geçiyoruz. Bazı ürünler için ekim, dikim zamanı. Bazı ürünlerde ise hasat zamanı. Her ikisinin de zamanında yapılması gerekiyor. Yaşanacak herhangi bir gecikmenin üreticiye, tüketiciye ve ülke ekonomisine faturası ağır olur. Ekim, dikim konusunda bazı aksaklıklar olmasına rağmen üretici büyük fedakârlıklarla, kendi içerisindeki dayanışma ve imece ile tohumu, fideyi toprakla buluşturuyor. Hasat konusunda da henüz çok ağır, altından kalkılmayacak bir durum yok. Ancak, gecikme olursa, hasat edilecek ürüne alıcı çıkmazsa çok ağır sorunlar yaşanacağı söylenebilir.
2- Çiftçinin kafası çok karışık. Üretmek istiyor, ancak yaşanan belirsizlikler endişeleri artırıyor. En önemlisi üretim maliyetlerini doğrudan etkileyen mazot, gübre, ilaç, enerji, işçilik gibi girdilerin fiyatı artıyor. Hayvancılıkta temel girdilerden yemin fiyatı artıyor. Çünkü yem hammaddesi büyük oranda ithalatla karşılanıyor. Son iki haftada ayçiçeği, soya, mısır ve türevlerinin fiyatı dünya piyasalarında da arttı. Üretim için düne göre daha çok paraya ihtiyaç var. Devlet tarafından elektrik, mazot gibi çiftçinin satın almakta en çok zorlandığı girdilerde fiyat indirimi, vergi alınmaması benzeri desteklere şiddetle ihtiyaç var.
Girdi desteği ve alım garantisi sağlanmalı
3- Üretim yapmak için çiftçi büyük bir riske giriyor. ‘Bu kadar masraf yaparak ürettiğim ürünü satamazsam” endişesi yaşıyor. Çünkü bazı ürünlerde alıcı yok veya çok düşük fiyat veriliyor. Bugün üretici üretmezse nasıl geçineceğini, borçlarını nasıl ödeyeceğini düşünüyor. Bu nedenle üretip üretmeme konusunda kararsız ve kafası karışık. Bu kafa karışıklığının giderilmesi için girdilerin uygun fiyata sağlanması, üretilen ürünlere üretim garantisi verilmeli. Bu sözle değil uygulamaya geçilmesi gerekiyor. Ürünü tarlada olan ve satamayan çiftçinin ürün nasıl alınacak? Ödemesi nasıl yapılacak? Bunların tek tek açıklanması ve uygulanması gerekiyor.
4- Hasat konusunda da çiftçi endişeli. Adana›da Hatay›da soğan hasadı yapılıyor. Alıcı olmazsa soğan üreticinin elinde kalacak. İzmir Kemalpaşa› da kiraz hasadı bir kaç güne kadar başlayacak. Üretici, ‘hasat yapsak bile alan olacak mı’ endişesi yaşıyor. Kirazın önemli bölümü ihraç ediliyor. İhracatçı piyasaya girebilecek mi? Ürünü değerinde satın alacak mı korkusu var. Dalında kalsa çürüyecek. Bu nedenle sadece hasat etmek yetmiyor. Hasat edilen ürünün içerde veya dışarıda pazara ulaştırılması gerekiyor.
Tüketim alışkanlıkları değişiyor
5- Hububat ve bakliyat ürünleri ile ilgili hasatta çok önemli sorunların yaşanması beklenmiyor. Çünkü bu ürünlerde hasat daha mekanize. Makinalı hasat yaygın. Ayrıca Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) hububat ve bakliyat ürünlerinde fiyat açıklayarak alım yapıyor. Ancak, yaş meyve ve sebzede ekim, dikim ve hasat insan emeğine dayalı yapılıyor. Devlet bu ürünleri satın almıyor.
6- Tüketim alışkanlıkları zorunlu olarak değişiyor. Ev tüketimi artıyor. Restoranlar, oteller, turizm sektörüne yönelik alımlar adeta sıfırlanırken, süpermarketlere yönelik satışlarda artış var. Bu yeni sisteme uygun üretim ve dağıtım kanallarının oluşturulması gerekiyor.
7- Et, süt, balık başta olmak üzere bazı ürünlerde tüketim azalıyor. Bunun yerine kuru gıdalar, konserve gibi uzun süre dayanabilir, son tüketim tarihi daha uzun olan ürünlerin talebi artıyor. Buna uygun olarak turizm sektörüne, otel ve restoranlara, toplu tüketim yerlerine yönelik gıda temin edenler alımlarını azalttı. Örneğin süt alımları azaldı. Yetiştirici arz fazlası sütü ne yapacak? Bunun alınarak işlenmesi, süt tozuna dönüştürülmesi gerekiyor. Et ve Süt Kurumu daha önce bunu yaptı. Şimdi yeniden sütü toplayıp toza çevirmesi gerekir.
Gıda imalatçılarına özel destek olmalı
8- En önemlisi üretimin planlanması gerekiyor. Bazı ürünlerde üretim fazlası olacak. Bunların nasıl değerlendirileceği şimdiden planlanmalı.
9- Tarımsal ürünleri hammadde olarak alıp işleyen gıda imalatçıları, sanayiciler fabrikalarını açık tutarak bu dönemde ürünleri işleyerek iç piyasaya veya ihracata sunuyor. Gıda işletmeleri için özel önlemler, destekler sağlanmalı. Fabrikada çalışanlara mutlaka kontroller yapılıyor. Ancak fabrikadan çıktıktan sonra sokağa çıkma yasağı olmadığı için işçiler salgına yakalanma riski ile karşı karşıya. Bir kişide pozitif vaka görülünce fabrika 14 gün kapatılıyor. Hem tarımsal ürün işleyemiyor hem gıda üretimi yapılamıyor. Gıda üretimine özel ve koruyucu önlem alınmalı. Sağlık, gıda ve benzeri bir kaç sektör dışında çalışmalar durdurulmalı ve sokağa çıkma yasağının kapsamı genişletilmeli.
Özetle, koronavirüsle mücadelede tarım ve gıda için kapsamlı, üretimi planlayarak sürdürecek, tarladan sofraya gıda tedarik zincirindeki sorunları çözecek bir destek paketine ihtiyaç var. Geciken her önlemin faturası ağır olur.
Tohum desteği
Yazıyı tamamlarken Tarım ve Orman Bakanlığı’nın açıklaması geldi. Bakanlık, 21 ilde yazlık ekim yapılacak ürünler için yüzde 75 tohum desteği verileceğini açıkladı. Destek verilecek ürünler, buğday, arpa, kuru fasulye, mercimek, mısır, ayçiçeği ve çeltik olarak belirlendi. Desteklenecek tahmini tarım alanı 364 bin dekar. Hibe olarak verilecek tohum miktarı 6 bin 700 ton. Bu tohumdan elde edilecek tahmini üretim 80 bin ton. Proje kapsamında devlet 20 milyon lira harcayacak, karşılığında 220 milyon liralık üretim elde edilmesi planlanıyor. Boş tarım arazilerinin değerlendirilmesi adına olumlu bir adım olarak görülebilir. Ancak işin özüne inmek gerekiyor. Tohumu alan çiftçi ekim yapmak için mazot, gübre, ilaç kullanacak. Onlarda bir destek, indirim olmazsa bu desteğin tek başına bir anlamı olmaz. Çiftçiye de, dağıtılan tohuma da yazık olur.