Küresel piyasalarda yüksek enflasyon, resesyon endişeleri ve merkez bankaları politikaları takip edilen ana konu başlıkları arasında olmaya devam ediyor. Temmuz ayında son iki senenin en güçlü aylık performansını gösteren riskli varlık sınıfında yer alan hisse senetleri, Ağustos ayına satış baskısıyla başladı. Temmuz ayında büyümede yavaşlama sinyalleri üreten makro veriler, FED’in 2023 yılında faiz indirimlerine gidebileceğine dair beklentileri öne çıkarmıştı. Geçtiğimiz hafta olan FED toplantısı sonrasında merkez bankasından ek sıkılaştırma adımı gelmemesi ve kısa zamanda FED’in güvercin politikalara döneceği beklentisinin hız kazanmasıyla birlikte yaşanan yükselişlerin, bazı önemli makro veriler öncesinde FED Başkanlarından gelen şahin açıklamalarla yerini, satış baskısına bıraktığını takip ediyoruz. Son dönemde öne çıkan tahvil faizlerindeki aşağı yönlü hareketin San Francisco FED Başkanı Daly başta olmak üzere FED’den gelen faiz artırım hızının yakın dönemde azalmayacağına yönelik şahin açıklamalarla birlikte terse döndüğünü görüyoruz. Hatırlanacağı üzere geçen hafta FED Başkanı Powell’ın bir noktada faiz artış hızını yavaşlatacağını söylemesi üzerine ABD 10 yıllık tahvil faizi yüzde 2,6’nın altına gerilemiş ve 14 Haziran zirvesinden bu yana 90 baz puan gerilemeye işaret etmişti. ABD 10 yıllık tahvil faizinin son iki işlem gününde 20 baz puan civarı yükseldiğini takip ediyoruz. Yeni haftada piyasalarda tahvil faizlerindeki yükselişler öne çıkarken küresel risk barometresi olarak da izlediğimiz S&P500 endeksinin zirve bölgelerinden gelen satış baskısıyla birlikte tepe sinyalleri ürettiğini düşünüyoruz.
Önümüzdeki dönemde de artan stagflasyon riskleri eşliğinde merkez bankalarından gelecek politika mesajlarının önemli olmaya devam edeceğini düşünüyoruz. Geçen hafta FED, hedef aralıkta devam eden artışların uygun olacağını ve geçen harcama ve üretim göstergelerinin yumuşadığını tahmin ettiğini, enflasyonu yüzde 2 hedefine döndürmeye güçlü bir şekilde bağlı olduğunu vurguladı. FED Başkanı Powell ise makroekonomik verilere dayanarak mevcut faiz artışını "doğru büyüklük" olarak nitelendirirken, FED’in daha büyük bir faiz artırımı hamlesi yapmaktan çekinmeyeceğini de işaret etmeye devam etti. Ancak açıklamalarında öne çıkan söylem, faiz artışlarının bir noktada yavaşlayabileceği ve güvercin algılamayla birlikte riskli varlıklara olumlu yansıdığı oldu. Özellikle FED’in sözlü yönlendirmeyi geri plana atarak, gelecek ekonomik verilere göre para politikasının şekillendirileceği mesajını vermesi sonrasında büyüme ve enflasyon verilerinin önemli olacağını belirtmek istiyoruz. Bu doğrultuda da bu hafta Cuma günü açıklanacak ABD tarım dışı istihdam verisi Eylül ayı FED FOMC toplantısı öncesinde kısa vadede riskli varlıklar için önemli gündem konularından biri olacak. Ayrıca 10 Ağustos’ta açıklanacak enflasyon verileri ve 12 Ağustos’ta açıklanacak Michigan anketindeki enflasyon beklentileri de önemli olacaktır.
ABD tarım dışı istihdam verisi öncesinde FED Başkanlarından faiz artırım hızının yakın dönemde azalmayacağına yönelik açıklamaların öne çıktığını görüyoruz. San Francisco FED Başkanı Daly, FED’in enflasyonla mücadelesini sona erdirmekten “çok uzakta” olduğunu vurguluyor. Cleveland FED Başkanı Mester da aylık enflasyonun yavaşladığına dair somut kanıt görmek istediğini belirterek, FED’in enflasyon hedefine bağlı olduğunu yineledi. Chicago FED Başkanı Charles Evans ise Eylül ayında 50 ve 75 baz puanlık faiz artışının masada olduğunu belirterek FED’in sıkılaşma temposunu düşürmeyeceğinin sinyalini verdi. ABD tarım dışı istihdam verisinde ortalama 250.000 olan piyasa beklentisinin üzerinde yukarı sapma gösterebilecek rakamlar, FED’in faiz artırım hızında yavaşlamaya gitmeyeceğine dair beklentilere destek olabilir. Tahvil faizleri ve dolar endeksindeki toparlanmaya destek olabilir, altında ve tepe sinyalleri üreten hisse senetlerinde aşağı baskıya neden olabilir. Tersi bir durumda ise, zayıf bir veriyle birlikte FED’in faiz artırım hızını yavaşlatabileceğine dair beklentiler öne çıkabilir.
Eylül ayı, merkez bankaları toplantıları öncesinde son açıklanan makro veriler, büyümenin yavaşladığına dair daha fazla kanıt sağladı. Örneğin; enflasyon yeni zirvelere yükselmeye devam ederken, ABD PMI endekslerinin daralma bölgesine geçmesi, yeni siparişler alt endekslerindeki düşüşler, ABD’de çeyreksel bazda yüzde 0,9 daralan ikinci çeyrek büyüme verisi gibi. Faizlerdeki sert yükselişlerin, bu yılın özellikle ikinci yarısı ve önümüzdeki yılın ilk yarısında bir durgunluğa yol açması muhtemel gözüküyor. Önümüzdeki dönemde özellikle ABD’de çekirdek endekste aylık artış hızında bir yavaşlama görürsek bu görünümün ‘‘FED sıkılaşma planında geri atar mı?’’ sorularına destek olabileceğini hatırlatmak istiyoruz. Bunun için de istihdam göstergelerinde yumuşama işaretleri ve enflasyon beklentilerinde daha fazla ılımlaşma görmemiz gerekir.
Kısacası finansal piyasalar, enflasyonun hala yüksek olduğu, büyümenin zayıfladığı ve politikada sıkılaşmanın öne çıktığı bir makro resimle karşı karşıya bulunuyor. Riskli varlık sınıfında yer alan hisse senetlerinde, bizim de beklediğimiz gibi aşırı satım bölgelerinden yükselişler etkili olsa da ana trend aşağı yönde olmaya devam ediyor. Daha orta ve uzun vadede küresel borsalardaki ayı piyasasının henüz sonlanmadığını düşünüyoruz. Sene başından bu yana vurguladığımız gibi; üçüncü çeyreğin sonları, Ekim başı gibi görmeyi beklediğimiz çok daha büyük ve kredi piyasalarını da kapsayan bir satış dalgasıyla birlikte FED’in çıktığı yoldan sapacağı ve havlu atacağı yönündeki görüşümüz devam ediyor.