Taklit; belli bir örneğe benzeme gayreti… Örnek alınanı çoğaltma eylemi… Öğrenmenin ilk basamağı… Aslını güçlendiren… Arapça kökenlidir, Türkçe’de öykünme ile karşılanabilir. Öykünmede bir örneğe benzeme gayreti vardır. Onu çoğaltmak istersin. Onun gibi olmak, ona benzemek arzusu uyanır.
Ancak hiçbir taklit, aslının yerini alamaz. Suret; aslından çoğaltılana denir. Taklitten farkı, öykünmeden ziyade örnek alınandan birden fazla üretme amacıdır. Tapunun aslı sende kalır, suretini verirsin notere… Pasaportun kopyası, orijinalinin suretidir ve bu bir zorunluluktan doğmuştur. Aslını korumak için suretini harcamaktır.
Taklit, suretten farklı olarak benzeme duygusu içerir. Suret; çıkarılır, taklit; edilir. Suret gereklidir, taklit hoş karşılanmaz. Sanat; taklitle başlar ve kendi aslını yaratır. Yarı yolda kalmış her taklit, sanatı ucuzlatır. Taklide değer olan, şaheser kabul edilir.
Bazen şaheseri yaratan, eseriyle büyülenir ve ondan bir tane daha yaratmak ister. Fakat bu defaki yaratma değil, taklit olacaktır. Leonardo’nun Mona Lisa’sı 2 tanedir. Osman Hamdi’nin Kaplumbağa Terbiyecisi 2 tanedir.
Taklide fazlaca rağbet, aslını zedeler. Resim dünyasında orijinalinden daha pahalıya satılan taklit tablolar görülmüştür. Ünlü şarkıcı Elwis Presley, en fazla taklit edilen şarkıcı olmuştur. Tuhaftır bu yarışmalardan birine kendisin de katılır ve ancak üçüncü olabilir.
İş dünyasında taklit, hoş karşılanmaz ama iş yapma şekli olarak hayli yaygındır. Ürünü taklit edersin, orijinalinin pazar cazibesine imrenir, taklit edersin. Cezası ağırdır yine taklit edersin.
ÇOCUK DUYDUĞUNU DEĞİL GÖRDÜĞÜNÜ TAKLİT EDER
Çocuk, ebeveynini taklit ederek büyür. Duyduğunu değil, gördüğünü taklit eder. Yetişkinlik, taklit sürecinin bittiği yerde başlar. Neticede; sıradışı olmak adına sıradanlıklar taklit etme. Aslolan sensin, suretin değil.
Taklit ekonomisi bugün küresel arenada birkaç trilyon dolar ile ölçülüyor. Apple şirketi; Apple Store markası ile Çin’e girmeye karar verdiğinde, zaten o ülkede 4 bin Apple Stora taklidi mağaza bulunuyordu.