Yıllardır tarlaya, çiftliğe, seraya, bağ, bahçeye gidiyoruz. Üretene soruyoruz. “Girdiler çok pahalı, para kazanamıyorum” diye feryat ediyor. Pazara, manava, markete gidiyoruz. Tüketicilere fiyatlar nasıl diye soruyoruz; “Her şey ateş pahası. Çok pahalı. Para yetiştiremiyoruz” diye yine feryatlar yükseliyor.
Üreticideki fiyatı bilen, yakından izleyen bizim gibi tüketiciler için alışveriş yapmak gerçekten çok zor. Üreticiden alınan fiyatı biliyoruz. Para ödeyerek aldığımız ürünlerin fiyatı arasında uçurumlar var. Ödediğiniz paranın, üretenin cebine girmediğini bilmek çok üzücü.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ekim ayı enflasyon verilerini açıkladı. Yine en dikkat çekici olanı yüksek gıda fiyatları. Üstelik açıklanan gıda fiyatlarının çarşı pazardaki fiyatlarla ilgisi yok. Çarşı pazarda fiyatlar çok daha yüksek.
TÜİK’in açıklamasına göre, Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE), Ekim 2020’de bir önceki aya göre yüzde 2.13 oranında arttı. Bu oran, bazı ülkelerinde yıllık enflasyonu ile aynı.
Tüketici Fiyat Endeksi bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 10.64, bir önceki yılın ekim ayına göre yüzde 11.89 ve 12 aylık ortalamalara göre ise yüzde 11.74 oranında artış kaydetti.
Gıda enflasyonu yüzde 16.51
Açıklanan enflasyon verilerine bakıldığında hem aylık hem de yıllık bazda gıda fiyatlarındaki artış genel enflasyonun üzerinde. Endekste yer alan gıda ve alkolsüz içecekler grubunda aylık artış hızı yüzde 3.03 oldu. Yıllık bazda ise gıda ve alkolsüz içecekler grubunda fiyat hızında yüzde 16.51 artış kaydedildi.
Daha önce de dile getirdiğimiz gibi tarla üretimi azaldıkça özellikle kış aylarına doğru yaş meyve ve sebze fiyatlarında artış olacak. Bunun ilk sinyalleri geldi. ekim ayında yaş sebze ve meyve fiyatlarındaki artış hızı yüzde 7.54 olurken, yıllık bazda yüzde 20'yi aşarak 20.76 olarak gerçekleşti.
Gıdada zam şampiyonu kabak
Ekim ayında fiyatı en çok artan 20 üründen yarısı gıda ürünü. Fiyatı en çok artan gıda ürünü ise yüzde 26.34 ile kabak oldu. İkinci sırada yüzde 22.31 ile salatalık yer alırken, diğer gıda ürünleri ve fiyat artışları ise şöyle: Kavunda yüzde 19.68, yumurtada yüzde 16.74, kuru soğanda yüzde 16.24, taze fasulyede yüzde 16.05 oranında arttı.
Artan ayçiçeği ve mısır fiyatlarına bağlı olarak ekim ayında ayçiçek yağı ve mısır özü yağında da fiyatlar yükselerek fiyatı en çok artan ürünler arasında yer aldı. Ayçiçek yağında fiyat artışı ekimde yüzde 11.39 olurken, mısırözü yağında yüzde 8.92 oldu.
Fiyatı en çok artan ürünler listesindeki sivri biberde yüzde 8.24, nohutta yüzde 7.58 ve patateste de 6.49 oranında artış kaydedildi.
Limon fiyatı en çok düşen ürün oldu
Tüketici Fiyat Endeksi’nde Ekim 2020’de fiyatı en çok düşen ürünler arasında ise ilk sırada gıda ürünleri yer alması dikkat çekti. Fiyatı en çok düşen gıda ürünlerinde ilk sırada yüzde 30.94 ile limon oldu. Fiyatı en çok düşen ürünlerden patlıcanda yüzde 13.18, elmada yüzde 12.49, havuçta yüzde 8.08, Antep fıstığında yüzde 3.49, dereotunda yüzde 3.87, yer fıstığında yüzde 2.61 gerileme oldu.
Ekimde muz fiyatlarında yüzde 1.48, rokada yüzde 1.38 hazır sütlü tatlılarda yüzde 1.13 düşüş olurken, dana etinde de yüzde 0.99 oranında gerileme yaşandı. Kraker yüzde 0.16 ve kesme şeker ise yüzde 0.15 fiyat düşüşü ile fiyatı en çok düşen 20 ürün grubunda yer aldı.
Süt fiyatı artmayınca enflasyon düştü mü?
En somut örneğini çiğ sütte yaşıyoruz. Yaklaşık 1 yıldır çiğ süt fiyatı sabit tutuluyor. Gıda Komitesi tarafından belirlenen ve Ulusal Süt Konseyi tarafından açıklanan litre başına 1 lira 30 kuruşluk çiğ süt fiyatı 15 Kasım 2019’dan bu yana aynı. Çiftçinin ürettiği çiğ süte zam yapılmıyor. Ama yem başta olmak üzere birçok girdinin fiyatı yüzde 50'den daha fazla arttı. Üretici para kazanamadığı için süt ineklerini kestiriyor. Gıda Komitesi’nin geçen ay yapılan son toplantısında “enflasyonu artırır” gerekçesi ile çiğ süt fiyatının yıl-sonuna kadar artırılmaması kararlaştırıldı. Peki, enflasyon düştü mü? Elbette düşmedi. Ama süt inekleri kesilince hayvan varlığı azalacak ve yine ithalat yapılacak. İthalatla enflasyon kısa süreliğine düşse de orta ve uzun vadede enflasyonun önemli nedenlerinden birisidir.
Özetle, ithalata dayalı tarım politikasının, enflasyonla mücadele programının başarısız olduğu her ay açıklanan enflasyon verileri ile görülüyor. Artık bu yanlıştan geri dönülmeli. Tarımsal potansiyelimizi, zenginliğimizi üretime dönüştürecek politikalara dönülmeli. Üretim odaklı, üreticinin kazanacağı, tüketicinin kazıklanmayacağı bir politika ile gıda enflasyonu önlenebilir.
Tarımın sorunları çözülmeden gıda fiyatları düşmez
Son yıllarda enflasyonla mücadele, büyük oranda gıda enflasyonu odaklı olarak yürütülüyor. Uygulanan tarım politikaları gıda enflasyonunu düşürmeye yönelik kurgulanıyor ve uygulanıyor. Fiyatı artan hemen her ürün ithal edilerek fiyatlar kontrol altında tutulmaya çalışılıyor. Ancak, her ay açıklanan enflasyon verileri gösteriyor ki, enflasyonla mücadelede programında bir başarıdan söz etmek mümkün değil. Tarımın sorunlarını çözmeden gıda enflasyonunu düşürmek mümkün görülmüyor. Tarımın kronikleşen sorunlarına çözüm üretilmediği için günübirlik ve fiyatı düşürmeye yönelik politikalar gıda enflasyonunun düşürülmesi bir yana daha da artmasına neden oluyor. Üreticinin yüksek girdi fiyatları ile üretim yapması devam ediyor. Türkiye’nin büyük oranda dışa bağımlı olduğu girdi fiyatları dövizdeki artışa bağlı olarak her geçen gün artarken üreticinin ürettiği ürünün fiyatı aynı oranda artmıyor. Bu nedenle üretici para kazanamadığı için üretimden vazgeçiyor veya her sene farklı bir ürüne yöneliyor. Üretici üretim yapmadığında bu kez arz azalıyor ve fiyatlar yükseliyor. Fiyatlar yükselince ithalat yapılıyor. İthalat üreticiyi üretimden daha çok uzaklaştırıyor. Bu ithalat sarmalından kurtulmadan tarımsal üretimi artırmak ve gıda enflasyonunu önlemek olanaksız görünüyor.