Susuz kış; barajlar boşaldı!

Didem Eryar ÜNLÜ YAKIN PLAN

Ülkemizin de içerisinde yer aldığı Akdeniz Havzası, küresel iklim değişikliğine karşı yerkürenin en hassas bölgelerinden birisi. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ne göre iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek olan Akdeniz Havzası’nda bulunan Türkiye’nin Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde yüzde 20 ile yüzde 40 arasında, İç ve Batı Anadolu bölgelerinde ise yüzde 40’ı aşan oranlarda yağışların azalacağı öngörülüyor. Bu durum gelecekte bugünkünden daha uzun ve şiddetli kuraklıkların sıklıkla yaşanması olasılığını artırıyor. Yapılan kuraklık riski çalışmalarında Türkiye nüfusunun 50 milyonluk kesimini barındıran 30 şehrin büyük oranda kuraklıktan etkileneceği görülüyor.           

Akdeniz Havzası’nda gerçekleşecek 2 derecelik bir sıcaklık artışı, beklenmeyen hava olayları, sıcak hava dalgaları, orman yangınlarının sayısında ve etkisinde artış, kuraklık ve bunların sonucu olarak yaşanan biyolojik çeşitlilik kaybı, turizm gelirlerinde azalma, tarımsal verim kaybı ve en önemlisi kuraklık olarak etkilerini hissettirecek. Hatta hissettirmeye çoktan başladı. Türkiye’de son aylardaki yağışların azlığı ve barajlarda su doluluk oranların düşmesi, kuraklık riskini yeniden gündeme getirdi. Yağışların önümüzdeki aylarda da mevsim normallerinin dışında seyretmesi ihtimali kaygı yaratıyor.            

Özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesi ile Uşak, Denizli ve Burdur “olağanüstü kurak” bölgeler olarak ön plana çıktı. İstanbul ise şu an için “hafif kurak” durumda. Fakat Marmara’nın büyük bir kısmı, Ege, İç Anadolu’nun büyük bir kısmı, Karadeniz’de bulunan Zonguldak, Bartın, Kastamonu ve Sinop ile Doğu Anadolu “şiddetli kuraklık” tehlikesi yaşıyor. Bu arada; İstanbul’a su sağlayan 10 barajdan doluluk oranı yüzde 50’nin üzerinde bulunan bir baraj kalmadı. 

YAĞIŞ AZ VE DÜZENSİZ

Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) verilerine göre; Marmara Bölgesi’nin bütününde, Ege Bölgesi’nin kıyı ilçeleri hariç kalan kesimlerinde; Akdeniz Bölgesi’nin küçük bir bölümünde, İç Anadolu Bölgesi’nin ortası ile batısında; Karadeniz Bölgesi’nin batı, orta ve doğudaki bazı bölümlerine, Doğu Anadolu Bölgesi’nin ortası ile kuzey kesimlerinde; Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin ise bazı bölümlerinde farklı şiddetlerde kuraklık etkili oldu.         

Bu bölgelerden Marmara, Trakya ve İç Anadolu bölgelerinin bazı yerlerindeki kuraklık, olağanüstü kuraklık, çok şiddetli kuraklık ve şiddetli kuraklık düzeyinde yaşandı.          

Yeni bir kuraklık haritası bulunmamakla birlikte son dönemdeki yağış ve sıcaklıklar kuraklığın artıyor olabileceği kaygısına neden oluyor.          

MGM sitesinde yağışlarla ilgili veriler, son dönemde yağışlardaki düşüşü ortaya koyuyor.       

MGM’ye göre su yılı 1 Ekim’de başlıyor; bu nedenle 2023 su yılı, 1 Ekim 2022 ve 3 Ocak 2023 arasını kapsıyor. Yeni su yılıyla ilgili son bilgiler, 1991-2020 arasındaki ortalamanın altında gözüküyor.           MGM sitesinde şu bilgiler yer alıyor: “Ekim 2022-30 Kasım 2022 dönemini kapsayan 2023 su yılı yağışları normalinin altında, geçen yıl yağışları civarında gerçekleşti. Türkiye geneli su yılı yağışı 77.0 mm, normali 107.7 mm (1991-2020) ve geçen yıl aynı dönem su yılı yağışı 76.2 mm oldu. Yağışlarda normaline göre yüzde 29 azalma mevcut. İki aylık kümülatif yağışlarda Güneydoğu Anadolu Bölgesi hariç tüm bölgelerimiz normallerinin altında yağış aldı. En fazla azalma yüzde 58 ile Marmara Bölgesi’nde gerçekleşti. Marmara Bölgesi’nin iki aylık su yılı yağışları son 52 yılın en düşük seviyesine indi. 2023 su yılı yağışları Trakya’nın batısı, İstanbul, Çanakkale, Bursa, Yalova, İzmir’in batı ve kuzey kesimleri ile Isparta, Kırıkkale, Kırşehir, Osmaniye ve Hatay çevrelerinde normallerine göre yüzde 60’tan fazla azalma, Adıyaman civarlarında ise yüzde 40’tan fazla artış gösterdi.”                 

BARAJLARDA DOLULUK ORANI YÜZDE 31.65

Son dönemde Türkiye’nin farklı noktalarındaki barajlarda doluluk oranlarının düştüğü görülüyor. İstanbul’daki barajların doluluk oranı 10 Ocak tarihi itibarıyla yüzde 31.65 seviyesinde. Son 10 yılın aynı tarihteki doluluk oranlarıyla karşılaştırıldığında bu, son 10 yılın en düşük ikinci oranı. Ankara’daki aktif doluluk oranı ise yüzde 18.18.            

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi büyük kentlerin su rezervlerine yönelik tabloyu şöyle özetliyor: “İstanbul’da barajlarda aktif doluluk oranı geçen yıl aynı tarihte yüzde 16,5 oranından daha az, şu andaki doluluk oranı yüzde 33,3. Hiç su gelmemesi halinde 3,5 aylık ihtiyacımızı karşılayacak su rezervi var. Ankara bu konuda daha şanslı. Geçen yıla göre yüzde 10,7 oranında daha fazla var, doluluk oranı yüzde 18,9. Barajlara su gelmemesi halinde tüm içme suyu talebini 6 aydan daha fazla karşılayacak kapasitemiz var. İzmir’de yüzde 19,1 doluluk oranı var; hiç su gelmemesi halinde 7 aylık suyumuz vaz. Bursa’da yüzde 16,5 maalesef, hiç su gelmemesi halinde 2 ayı karşılama kapasitesi var.”            

İSKİ Genel Müdür Yardımcısı Bülent Solmaz ise İstanbul için endişelenecek bir durum olmadığını belirtirken, şu bilgileri veriyor: “Şu anda suyu açısından endişe verici bir durum yok. Yaklaşık 2 milyon metreküp suyu bu kurak dönemde bile dış kaynaklardan temin ediyoruz. 15 günde bir aylık simülasyonlarımız oluyor en son gelen Ocak simülasyonunda minimum 20 yıl öncesinin yağış verileriyle bile bizim seneye ocak ayında beklentimiz yüzde 20 seviyesi, yani bitmesi söz konusu değil.”

Suyun “elmaslaşma” riski

TSKB Ekonomik Araştırmalar tarafından 2019 yılında yayınlanmış olan ‘SU: Yeni Elmas’ başlıklı bir rapor, artan talep karşısında göre suyun gittikçe daha zor bulunur bir hale geldiğini ve su güvenliğini sağlamak için su kaynaklarını geliştirme ve yönetmenin büyüme, sürdürülebilir kalkınma ve yoksullukla mücadelenin merkezinde yer aldığını ortaya koyuyor.             

Yaşamsal öneme sahip suyun fiyatının benzer bir öneme sahip olmayan elmasa göre çok düşük olmasını iktisat literatüründe yer alan su-elmas paradoksuna atıfla açıklayan rapor, kaynak sıkıntısı ile birlikte suyun da ‘elmaslaşma’ riskine işaret ediyor.             

Sektörlerin su tüketimi oranlarının da yer aldığı raporda, küresel olarak su kaynaklarının yaklaşık yüzde 69’unun tarımsal amaçlarla kullanılırken, yüzde 19’unun sanayi sektörü ve yüzde 12’sinin evsel kullanım için tüketildiğine dikkat çekiliyor. Su stresiyle mücadele konusunda önerilerin de yer aldığı raporda, şu yorumlar yer alıyor: ‘Türkiye, su yönetiminde merkezi bir yapıya sahiptir. Su stresi, esasen kamu ve özel sektörün senkronize olmuş eylemleriyle azaltılabilir. Yapılması gereken temel eylemler arasında kolektif önlemler almak ve su tüketiminde tasarrufları artırmak için farkındalık yaratmak bulunmaktadır. Sanayi istihdamının nüfusu fazla olan bölgelerden nüfus yoğunluğu daha az bölgelere taşınmasını hedefleyen düşük nüfuslu bölgelere göç, bölgesel sorunu azaltabilir. Arıtma ve arındırma tesisleri, su şebekelerinin ve boru hatlarının iyileştirilerek kayıp oranlarının azaltılması politika yapıcılar, belediyeler ve şirketleri tarafından atılabilecek önemli adımlar arasında sayılabilir. Verimsiz su tüketimini iyileştirici düzenlemeler yapılması, tarım üreticilerinin, özel sektörün ve hanehalkının farkındalığının artırılması ve daha verimli araç kullanımı ile su tüketiminin nasıl azaltılacağı konusunda yönlendirilmesi su stresi ile mücadelede etkin olacaktır.’ Raporda öne çıkan yorumlar şöyle: “Su tüketiminin nüfus artışının yanı sıra ekonomik gelişmeler, değişen tüketici yapısı ve bazı diğer faktörlere bağlı olarak artacağı bekleniyor.               

Dünyanın birçok bölgesinde tatlı suyun yüzde 70’ten fazlası tarım için kullanılıyor. Ancak, bu oran ülkeden ülkeye önemli ölçüde değişiklik gösteriyor. Özellikle gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere birçok ülke için tarım sektörü en çok suyu tüketiyor olmasına rağmen ilgili ülkeye daha düşük bir fayda sağlıyor. Dünya genelinde, su kullanımının yaklaşık yüzde 20’si ticari ve endüstriyel sektörlerde gerçekleşiyor. Tarım sektörüne benzer şekilde, endüstriyel sektörlerdeki su kullanımı da ülkeden ülkeye değişiklik gösteriyor.          

Üç tarafı sularla çevrili olmasına rağmen Türkiye'nin su stresli bir ülke olduğu biliniyor. Türkiye, aşırı sıcaklıklara sahip yarı kurak bir bölgede yer alıyor. Nüfus ve ekonomik büyümenin etkileri de dikkate alındığında, mevcut kaynakların 20 yıl içinde tükenmemesi ön koşuluyla gelecekte Türkiye'nin su kaynakları üzerindeki baskının artması bekleniyor.          

Türkiye’de sanayide su kullanımının payı, yıllar ilerledikçe yüzde 11’den yüzde 18’e kadar yükselirken, en çok su kullanan sanayi sektörleri arasında kimya, petrokimya, demir çelik, tekstil, kağıt ve gıda bulunuyor.’

2022’de en sıcak gün 47,9 derece ile Şırnak Silopi’de yaşandı      

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Meteoroloji Genel Müdürlüğü il ve ilçelerin meteorolojik parametrelerini gösteren 2 bin 57 gözlem istasyonundan aldığı verileri değerlendirerek 2022'deki meteorolojik uç değerlerini yayımladı.          

2022’nin en sıcak günü, 15 Temmuz’da Şırnak Silopi’de yaşandı. Silopi’de hava sıcaklığı 47,9 derece ölçüldü.            

En yüksek ikinci sıcaklık değeri, 10 Temmuz’da 47,7 derece ile Şanlıurfa Ceylanpınar, üçüncü en yüksek sıcaklık değeri ise 5 Ağustos’ta Şırnak Cizre’de 47,4 derece olarak kaydedildi. İl merkezlerinde ölçülen en yüksek sıcaklık ise Diyarbakır'da 5 Ağustos'ta yaşandı ve sıcaklık değeri 43,5 derece olarak verilere yansıdı.             

Geçen yılın en soğuk günü olan 18 Ocak’ta Van’ın Özalp ilçesinde termometreler eksi 34,4 dereceyi gösterdi. İkinci en düşük sıcaklık değeri ise aynı gün eksi 33,8 derece ile Van Çaldıran’da ve Ağrı Taşlıçay’da ise eksi 33,7 derece olarak kayda geçti. İl merkezlerinde ölçülen en düşük sıcaklık verisi ise Kars'ta 22 Ocak'ta eksi 26,4 derece ölçüldü.          

2022’de kaydedilen günlük en yüksek toplam yağış miktarı Mersin Gülnar Konur köyünde kaydedildi ve 29 Ocak’ta metrekareye 451,9 kilogram yağış düştü.            

Van’da son zamanların en kurak dönemi

Geçen yıl 18 Ocak’ta en düşük sıcaklığın sıfırın altında 34,4 dereceyle ölçüldüğü Van’ın Özalp ve eksi 33,8 ile ikinci sırada yer alan Çaldıran ilçelerinde bu yıl hava sıcaklığı arttı. Önceki yıllarda yoğun kar ve dondurucu soğukların etkili olduğu Van'da, son zamanların en kurak dönemi yaşanırken, sıcaklık değerlerinde de artış oldu. 18 Ocak 2022’de Türkiye’de en düşük hava sıcaklığının sıfırın altında 34,4 derece ölçüldüğü Van’ın Özalp ile ikinci en düşük sıcaklık değerinin eksi 33,8 dereceyle kayda geçtiği Çaldıran ilçelerinde, bu yıl sadece yüksek kesimlere kar yağdı.

Küresel gıda krizi kapıda

Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) tarafından her yıl yayınlanan, Küresel İklim Durumu raporuna göre, son sekiz yıl, kayıtlara geçen en sıcak sekiz yıl oldu. Bununla birlikte, aşırı sıcak hava dalgaları, kuraklık ve yıkıcı seller, bu yıl milyonlarca kişiyi etkiledi ve milyarlarca dolara mal oldu. 2022 yılı Avrupa Alplerindeki buzullar için son derece ağır bir yıl oldu ve ilk belirtiler rekor düzeyde erimeye yol açtı. Grönland buz tabakası 26 yıl üst üste kütle kaybetti ve Eylül ayında ilk kez kar yerine yağmur yağdı. 2022’deki küresel ortalama sıcaklık 1850-1900 sanayi öncesi ortalamanın yaklaşık 1,15 derece üzerinde gerçekleşti. Okyanus ısısı değerlendirilen en son yıl olan 2021’de rekor seviyelerdeydi ve ısınma oranı özellikle son 20 yılda yüksekti. WMO Genel Sekreteri Prof Petteri Taalas, “Isınma ne kadar büyük olursa, etkileri de o kadar kötü olur. Şu anda atmosferde o kadar yüksek karbondioksit seviyelerine sahibiz ki, Paris Anlaşması’nın 1,5°C’lik alt sınırına ulaşılması çok zor. Pakistan’daki korkunç sel felaketinde ve Afrika Boynuzu’ndaki ölümcül, uzun süreli kuraklıkta gördüğümüz gibi, çoğu zaman iklim değişikliğinden en az sorumlu olanlar en çok zarar görüyor. Ancak bu yıl çok hazırlıklı toplumlar dahi, Avrupa’nın büyük bir bölümünde ve Güney Çin’de uzun süren sıcak hava dalgaları ve kuraklıkta görüldüğü gibi, aşırı hava olayları tarafından yıkıma uğradı» yorumunu yapıyor. Bu yıkım tablosuna yakından bakalım:            

  • Avrupa Komisyonu’nun Birleşik Araştırma Merkezi tarafından gerçekleştirilen yeni değerlendirmeye göre, Ağustos 2022’nin sonunda Avrupa’nın neredeyse üçte ikisinin “en az 500 yılın en kötüsü” olmaya aday bir kuraklık tehdidi altında kaldı.            
  • Çin, ulusal rekorlar başladığından bu yana en yoğun ve en uzun süreli sıcak hava dalgasına ve kayıtlardaki en kurak ikinci yazını geçirdi.                  
  • Doğu Afrika’da son 40 yılın en uzun yağışlı mevsimi olan dört mevsim üst üste ortalamanın altında yağış görüldü. Devam eden kuraklık ve diğer bileşik faktörlerin bir sonucu olarak, tahmini 18,4 ila 19,3 milyon insan Haziran 2022’den önce gıda “krizi” veya daha kötü seviyelerde akut gıda güvensizliği ile karşı karşıya kaldı. İnsani yardım kuruluşları, ortalamanın altında seyreden bir başka sezonun muhtemelen mahsul kıtlığına yol açacağı ve Kenya, Somali ve Etiyopya’daki gıda güvensizliği durumlarını daha da kötüleştireceği konusunda uyarıda bulunuyor.            
  • 2022 yılı Temmuz ve Ağustos aylarında rekor kıran yağmurlar Pakistan’da büyük sellere yol açtı. En az 1700 kişi ölmüş ve 33 milyon kişi selden etkilendi. 7,9 milyon insan yerinden edildi. Sel felaketi, Mart ve Nisan aylarında hem Hindistan hem de Pakistan’da yaşanan aşırı sıcak hava dalgasının hemen ardından geldi.                  
  • Kuzey yarımkürenin büyük bölümü olağanüstü sıcak ve kurak geçti. Çin, ulusal kayıtların tutulmaya başlanmasından bu yana en kapsamlı ve uzun süreli sıcak hava dalgasını yaşadı ve kayıtlara geçen en kurak ikinci yaz oldu. Wuhan’daki Yangtze Nehri Ağustos ayı için kaydedilen en düşük seviyeye ulaştı.                 
  • Avrupa’nın büyük bölümü art arda yaşanan aşırı sıcaklarla bunaldı. Birleşik Krallık, 19 Temmuz’da sıcaklığın ilk kez 40°C’nin üzerine çıktığı yeni bir ulusal rekora tanık oldu. Buna kalıcı ve zarar verici bir kuraklık ve orman yangınları eşlik etti. Ren, Loire ve Tuna gibi Avrupa nehirleri kritik derecede düşük seviyelere geriledi.             
  • Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), 25 milyon Nijeryalının 2023’te, kuraklık dönemi sayılan haziran-ağustos arasında gıda kriziyle karşı karşıya kalacağı uyarısında bulundu. Açıklamada, çatışmanın, iklim değişikliğinin, enflasyon ve artan gıda fiyatlarının endişe verici boyutlara ulaştığı vurgulanarak, 17 milyon insanın bu nedenlerden gıda krizi ile karşılaşabileceği ifade edildi. Risk altında olan 17 milyon insandan 3 milyonunun terör faaliyetlerinin yoğun yaşandığı Borno, Adamawa ve Yobe, adam kaçırma, silahlı gasp vakalarının olduğu Katsina, Sokoto, Kaduna, Benue eyaletlerinde olduğu belirtilerek, bunun da gıdaya erişimi zorlaştırdığı belirtildi.
Tüm yazılarını göster