Sürünen kur rejimi ile ihracatçıdan katkı beklemek çok gerçekçi durmuyor

Prof.Dr. Burak ARZOVA EKONOMİDE GÖRÜNÜM

Kafamızı enflasyon, borsa, kur üçgeninden kaldırabildiğimiz ender zamanlardan birindeyiz.

İçeride bu hafta veri trafiği kısmen yavaş geçti. Şüphesiz haftanın en önemli verisi birinci çeyrek Gayrı Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) yani büyüme verisi.

Hafta içinde ekonomiye ilişkin öncü göstergeler hafif hafif bir yavaşlamanın başladığını gösteriyor.

27 Mayıs 2024 tarihinde gelen Mayıs ayı ‘Hizmet, Perakende Ticaret ve İnşaat Güven Endekslerinden’ bu sinyalleri almaya başladık. Mevsimsellikten arındırılmış güven endekslerinde hizmetler sektörü bir önceki ay ile aynı kalırken, perakende ticaret sektöründe yüzde 3,3, inşaat sektöründe ise yüzde 0,3 oranında azalma gözlemlendi.

Hala bebek adımları ile giden bir yavaşlama var. Ekonomi yönetimi tarafından alınan önlemlerin etkisini göstermeye başladığı söylense de hız konusunda sorun var.

Siz bu satırları okuduğunuzda birinci çeyrek büyümesi ya açıklanıyor ya da açıklanmış olacak. Ancak medyanda beklentiler Türkiye Ekonomisinin ilk çeyrekte yüzde 5,6 büyüyeceği yönünde. Benim tahminin yüzde 6 civarı bir büyüme. Her halükârda kuvvetli bir büyüme bu.

Büyümenin bileşenlerine bakacağız ancak yine de bu kadar yüksek bir büyüme ile enflasyon tahminine ulaşmak baz etkisiyle bile kolay gözükmüyor.

Uluslararası Para Fonu (IMF), Nisan 2024 Dünya Ekonomik Raporu’nda Türkiye’nin 2024 yılında yüzde 3,1, 2025’te ise yüzde 3,2 büyüyeceğini öngörmüştü. Orta Vadeli Programda 2024 büyüme öngörüsü 2024 yılında yüzde 4, 2025’te ise yüzde 4,5 olarak belirlenmişti.

İlk çeyrek büyüme yüzde 6 civarında gelirse ve eğer yılsonu büyüme rakamı Orta Vadeli Programda öngörüldüğü şekliyle (yüzde 4) gerçekleşecek olursa basit bir hesaplamayla gelecek çeyrekler yüzde 4, yüzde 3 ve yüzde 3 büyümelerin sağlanması gerekecek.

Bu büyümeler elbette bir yavaşlama ancak enflasyonla mücadelede çok daha fazlası gerekiyor gibi.

Merkez Bankası büyümeyi sert bir şekilde durdurmayarak ama yavaşlatarak enflasyonla mücadele edeceğine inanıyor. Bunu daha evvel yaşamadık. Başarılıp başarılmayacağını yine birlikte test edeceğiz.

Bir yandan enflasyonla mücadele programı Merkez Bankası tarafından ve sadece para politikasına dayalı olarak ilerlerken, kur politikası sürünen kur rejimiyle devam ediyor.

1 ABD Doları=32,00 – 32,50 TL arasına hapsedilmiş kur ile yolumuza devam ediyoruz. Bu kurun ne kadar daha bu seviyede kalacağını kimse bilmiyor.

Büyümenin temel dinamiğinin ihracattan gelmesini istiyoruz. Hem geçmişte garip ekonomi politikalarının uygulandığı dönemde hem de bugün yarı rasyonel politikalara dönüldüğü tarihte de yine Orta Vadeli Program’da belirtildiği şekliyle amaç;

İç̧ ve dış̧ talep dengesi gözetilerek, yüksek katma değerli ihracat odaklı büyüme politikası izlenmesi, teknolojik altyapı, beşerî sermaye, girişimcilik, araştırma, yenilikçilik ve tasarım kapasitesi güçlendirilerek sanayide teknolojik dönüşümü sağlamaya yönelik politikaları hayata geçirmek.

Büyümenin temelinde ihracat var.

Ekonomi yönetimi böyle düşünüyor da acaba ihracatçı ne düşünüyor diye baktığımızda, Merkez Bankası tarafından yayınlanan ‘Mayıs 2024- İktisadi Yönelim İstatistikleri’ yardımımıza yetişiyor.

İktisadi Yönelim İstatistikleri bizim çok önemsediğimiz istatistiklerden biri. İmalat Sanayi ülkemizde yüzde 94 civarı yüksek ağırlıkla ihracata çalışıyor. Bu nedenle imalatçının görüşü ekonominin genel gidişatı ya da eğilim açısından önem arz ediyor.

Ankete dayanan bir veri toplama yöntemi ile imalatçıların üretim hacmi, toplam sipariş miktarı, iç piyasa sipariş miktarı, ihracat sipariş miktarı, toplam istihdam, ortalama birim maliyetler ve satıl fiyatı hakkındaki görüşleri öğrenilmeye çalışılıyor. 

İmalat sanayinde faaliyet gösteren şirketlerin (bu şirketlerin yöneticilerinin) yakın geçmişe ilişkin (geçmiş 3 ay) değerlendirmelerinin, mevcut duruma ilişkin (içinde bulunulan ay) görüşlerinin ve geleceğe yönelik (gelecek 3 ay) beklentilerinin izlenerek, imalat sanayinin kısa dönemdeki eğilimlerini görebilmek mümkün.

2024 yılı Mayıs ayında İktisadi Yönelim Anketi sonuçları, imalat sanayinde faaliyet gösteren 1777 iş yerinin yanıtlarının ağırlıklandırılıp toplulaştırılmasıyla elde edilmiş. Örneklem büyüklüğü açısından genel eğilimi gösterebilecek bir sayı.

İmalat sanayi yöneticileri geçtiğimiz üç ayda ihracat siparişlerinin düştüğünü, Mayıs ayında düşüşün devam ettiğini belirtmişler. Gelecek 3 ayda da ihracat siparişlerinin düşeceğini öngörmüşler. Toplam sipariş miktarı da düşüyor. İç Piyasa sipariş miktarı Mayıs ayında düşmüş ve gelecekte de düşmesi beklentisi içerisindeler.

İç talebin düşüyor olması Merkez Bankası açısından sevindiricidir mutlaka. Fakat aynı şeyi ihracat için söylemek mümkün değil. Üstelik bu düşüş beklentisi, Avrupa’nın resesyon endişelerini geride bıraktığı, Avrupa Merkez Bankasının faiz indirip genişleyici politikalara geçeceği ve ihracat iklim endeksinin son dört aydır sürekli eşik değer 50 üzerinde geldiği bir döneme rastlıyor.

Dış talep koşulları olumluya dönmesine karşılık ihracatçının beklentisi ‘düşüş’ yönünde.

Elbette burada en büyük etken içeride artan maliyetler ve aslında olmadığı söylenmesine karşılık uygulamalarla gördüğümüz ‘kur hedefi’. Geçen hafta bu konuya değinmiş ve ekonomi yönetimin uygulamalarından aslında zımni bir kur hedefi olduğunun anlaşıldığını belirtmiştim.

Özetle; büyümeyi yavaşlat ama öldürme, bu arada enflasyonda da önümüzdeki yıl yüzde 14 seviyesini hedefle çok gerçekçi gözükmüyor. Üstelik bu ‘Sürünen Kur Rejimi’ ile daha fazla ilerlemek pek mümkün olmayacak gibi duruyor.

Sıkılaşmanın yavaş geldiği ve etrafı pek de kırıp dökmeden enflasyonla mücadele etme düşüncesi umarım amacına ulaşır.

Tüm yazılarını göster