Kasım ayında gerçekleştirilen Amerikan seçimlerinin ardından yılın tamamlanmasına dek geçen süreç risk iştahının seyri ve global fonların genele yayılır şekilde yerküre üzerindeki tüm ülkeler ve varlık sınıflarına hareket etmesi açısından olumlu bir resim oluşumuna işaret etti. Beklentiler, ağırlıklı küresel ekonominin toparlanmasına yönelik şekillenirken, zayıf Amerikan doları ve reflasyon teması öne çıkan iki kritik başlık konumundaydı. Oysaki 2021 aynı eksende gelişmelere gebe olmadı. Evet, risk iştahı genel olarak korundu ve fakat sert düzeltmeler gerçekleşirken, ihtiyat kavramının da hatırlanmasına zemin hazırladı. Bir de unutmadan, küresel enflasyon beklentilerinin şekillenmesi daha somut bir hal aldı; hem de epey bir fazla.
Yukarıda yer alan giriş klasik “nereden geliyoruz?” sorgulamasını içeriyor. Son derece önemli. Gündelik hayatımda sıklıkla kullandığımız ifadelerden birisini yine pek fazla hatırladığım dönemlerden birisi içerisindeyiz; ‘ağaç-orman karmaşası.’ Bugünlerde ifadeyi en çok Nisan ayı fiyatlamalarını yorumlamaya çalışırken cümle içerisinde kullanmayı tercih ediyorum. Ne gibi?Detaylandıralım.
İlk çeyrek zor geçti diyoruz ya, bir önceki yazıda rakama döktüğüm detayı hatırlatmak isterim: Şubat ayından bu yana Amerikan dolarına yönelik alınan spekülatif pozisyonlanmanın ulaştığı toplam rakam 25-30 milyar dolar aralığına gelmiş durumda. Bu, ciddi bir rakam. Oysaki negatif yaklaşımlardan bahsediyorduk. Çok değil, yakın zamana dek durum buydu. Ancak, enflasyon beklentilerinden ABD makro datalarının pozitif ayrışma riskine dek geniş yelpazede gerekçe sunarak bu durumu özetlemek mümkün. Peki, günün sorusu şu: Değişen ne?
Pozisyonlanma tarafında farklılık yok. Amerikan dolarına yönelik yaklaşım ek pozitif performansa işaret etmese de en azından yatay seyrediyor. Şimdilik CFTC cephesindeki seyrin oluşturduğu tablo bundan farklı değil. Öte yandan spot piyasa işlemlerinde ise Amerikan dolarının zayıfladığı farklı bir resim söz konusu. Nasıl oluyor? Aynen böyle: Spot ile beklentiler farklılaşabiliyor. Zemin hazırlayan ana tema ise başta ABD olmak üzere faiz hadlerindeki geri çekilme, kısmen enflasyon beklentilerinin konsolide olması, kısa yönlü tahvil pozisyonlarının ciddi yüksek rakamlara ulaşması nedeniyle hareket alanının pek fazla kalmaması ve gün sonunda reel faizler üzerindeki yükseliş başkasının kırılması. Peki, değişmeyen ne? ABD makro datalarının kuvvetli gelme eğiliminin korunması. Kısmen önden fiyatlama kısmen de faizlerin sağladığı rahatlık Şubat-Mart geçişindeki baskının hissedilmesini sınırlıyor. Hakkını yemeyelim; bir diğer değişim de Avrupa’da, özellikle de Almanya’daki aşılama performansının ivme kazanması. Az olmakla birlikte göz ardı edilecek rakam değil; toplamda 21 milyon doz seviyesini aştılar.
Başlıkta yer alan ‘sürpriz’ ifadesini farklı örneklerle çeşitlendirmek mümkün. Bunlardan birisi geçtiğimiz haftanın yerel varlıklar açısından en önemli gündemi olan PPK toplantısı sonrası kamuoyu ile paylaşılan metin oldu. Evet, belki faiz kararı açısından konsensüs sağlanmış olabilir, ancak, duyurulan metinde önemli değişiklikler var. Bir önceki yazımda TCMB’ye dair iki önemli kritik iletişim dönemecinden bahsetmiştim; PPK metni ve ay sonunda yapılacak olan Enflasyon Raporu (ER) sunumu. İlk aşamada nereden baktığınıza göre haklı çıkacağınız bir durumu konuşurken buluyorsunuz kendinizi. Ne gibi? Mart ayına kıyasla ‘daha güvercin ton’ şeklinde yorumlamanın gayet yerinde olduğu bir PPK metninden söz ediyoruz. Sıkı duruşa dair iki önemli yönlendirme çıkarılırken, genel bakış açısı ve değerlendirmelerde de farklılaşma var. Bu kısım en azından benim durduğum cephe açısından ciddi sürpriz barındırıyor. En erken Haziran ayından önce bu tarz bir yaklaşım beklemiyordum. Erken oldu. Diğer yandan ise bu eğilimi ‘iletişim açısından sağlıklı’ olarak da yorumlayabilirsiniz. Nihayetinde gün sonunda PPK’nın vermek istediği mesaj geniş çapta anlaşılmış durumda. Dediğim gibi, durduğunuz yerden bakış açınıza göre algılama farklılık gösterebilir.
Yazıyı sonlandırmadan önem atfettiğim bir detaydan bahsetmek istiyorum. Elbette merkez bankaları dünyanın farklı noktalarında, mevcut durumu okumalarına göre, farklı değerlendirme ve iletişim yönlendirmelerini tercih ediyorlar. Edecekler de. Ancak, göz ardı edilmemesi gereken nokta ise şu: Kamuoyu ile kurulan iletişimlerde eğer Fed, ECB, BOE, BOJ ya da Riksbank değilseniz elinizdeki diyalog araçlarınız duyurular ve toplantılar ile sınırlı kalıyor. Yani, daha basit bir ifadeyle, para politikasına yön verenler kamuoyunda sık frekanslarla sunum yapıp değerlendirmelerde bulunmuyorlarsa iletişim araç çeşitliliği pek fazla olmuyor. O nedenle de metinlerin verimliliği olabildiğince yüksek olmak zarureti taşıyor. Kurumsal yapılarda sıklıkla yapılan değişiklikler çıkan ifadeler kadar yeni giren yönlendirmelerin de gelecek vade efektifliğini düşürebiliyor. Bu, önemli bir risk. Kıt iletişim kaynaklarını verimli kullanmak elzem.