Bir gazetecilik programı için ABD’de olduğum tarih, 11 Eylül saldırılarının da 20. yıldönümüne denk geldi. Aşırılıkçı ideolojilerin dönüp dolaşıp ulaştığı terörizm boyutunun ABD’yi de vurduğu 11 Eylül, 20 yıl sonra bile, sanki ilk yıldönümüymüş gibi anıldı.
ABD Başkanı Joe Biden, New York’tan Washington’a törenden törene koşarken, hayatta olan eski Başkanların hepsi de bir yerlerde boy gösterdi, teröre karşı birlik mesajları verildi.
Başkan Biden, bir de 20 yıldır yapılmayanı yaptı; 11 Eylül saldırılarıyla ilgili gizli dosyaları kamuoyuna açıkladı. Ve açıklanan belgelerle, 20 yıldır saldırının arkasındaki “Suudi Arabistan hükümeti gölgesi”, somutlaştı, iyiden iyiye ortaya çıktı.
Biden’ın bu hamlesi, -başta ABD olmak üzere- etkin güçlerin Ortadoğu’ya yönelik pragmatik yaklaşımlarını değişitirir mi, orası büyük soru işareti. Bir kez daha uluslararası ilişkilerde ulusal çıkarların değerlerin önüne geçmesi, 11 Eylül’deki Suudi parmağının şöyle bir tartışılıp, -ihtiyaç duyulduğunda indirilmek üzere - tozlu raflara kaldırılması büyük olasılık.
ABD Ortadoğu’dan çekilirken...
Biden’ın 11 Eylül’ün gizli istihbarat belge ve raporlarını açıklama talimatını, ABD’nin Ortadoğu bölgesinden askeri varlık olarak çekilmesiyle birlikte okumak gerek. Afganistan’da yapılan toptan çekilme, Irak’ta Amerikan muharip gücünün Bağdat’dan ayrılıp, Kuzey Irak Kürt Bölgesine yerleşmesi, Suudi Arabistan’dan ise bazı stratejik silahların çekilmeye başlanması olarak ortaya çıkıyor bugünlerde. Amerikan askeri varlığı çekildikçe -ya da şekil değiştirdikçe- de bölgede kartlar yeniden karılıyor. En çok etkilenecek bölgelerden biri de bitmek bilmez bir iç savaşın içinde debelenen Suriye elbette.
ABD’nin bölgeden çekilmesi, Türkiye için yeni olasılıkların kapısını açmaya aday; AK parti hükümetinin genel olarak Ortadoğu’da, özellikle de Suriye’de izlediği askeri öne çıkaran politikalar işe yaramadı. Nitekim Mısır’da, Körfez Arapları ile kavganın bitirilmesinde, Yunanistan’la yaşanan gerginlikte, hatta şimdilerde Ermenistan ile ilişkilerde diplomasi yavaş yavaş öne çıkmaya başladı bile. Neden aynı durum Suriye için de geçerli olmasın?
Şam yönetimi ile masaya oturma zamanı
Tüm Ortadoğu politikasını Sisi’nin Mısır’ı ile kavga üzerine kurmuş olan AK Parti, bundan vazgeçerken, acaba Şam yönetimi ile de bir yumuşama mümkün olmaz mı? Üstelik konuya PKK terör örgütünün Suriye uzantısı PYD-YPG’nin Suriye topraklarındaki kontrolünü sona erdirmek özelinden bakıldığında, Şam yönetimi ile Ankara’nın farklı cephelerde durduğunu söylemek de mümkün değilken.
Ankara’nın masaya oturup anlaşacağı bir Şam yönetimi, sadece PYD-YPG sorunun çözümünü için değil, aynı zamanda Türkiye’nin İdlib bataklığından çıkması için de bir fırsat.
ABD‘nin 20 yıl önceki terör saldırısını törenlerle andığı gün, Türkiye bir kez daha terörü bizzat yaşadı- Suriye’nin İdlib bölgesinde Mehmetçiğe karşı yapılan terör saldırısı Türkiye’ye 3 şehide maloldu.
Rusya’nın yaptığı açıklamalar, izlediği politikalar, İdlib bölgesinin Rus uçakları tarafından sürekli bombalanması, bunun ardının da geleceği izlenimi veriyor. Daha kaç şehit vereceğiz İdlib’de ? Tam olarak ne için? Eğer Ankara cesur davranamazsa, bölgedeki rolü ABD’nin çekilerek bıraktığı boşluğu, yine onun adına doldurmaya çalışmaktan öteye gitmez. Zaten neredeyse son 10 yıldır yapılmakta olan -ve hiçbir yere varamayan- da bu değil mi?