Suriye'deki sürecin galibi Türkiye mi?

Emre ALKİN PAYLAŞMASAK OLMAZDI

Önce meselenin ekonomik tarafına bakalım: Suriye rejimi ile Türkiye arasında sıkıntı çıkmadan hemen önce takriben 1,5 milyar dolar civarında ihracatımız vardı. Ancak bundan daha iyi günlerimiz de oldu.

Şöyle diyelim, 2014 yılında Türkiye’nin Suriye’ye 2,5 milyar dolarlık ihracat yaptığı 2020 yılına geldiğinde ise bunun 1,6 milyar dolara düştüğü sonra tekrar toparlandığını ama 2 milyar doların üzerine çıksa da 2014 yılının seviyesini hiç bir zaman yakalayamadığı gözüküyor. Bunun karşılığında Suriye'nin Türkiye'ye sattığı fazla bir mal yok. Türkiye'nin ithal ettiği ürünler arasında pamuk ipliği, yaş sebze, bakır ve bakırdan eşya, hububat, kahve, çay vesaire var. Toplamı 200 milyon dolar civarında diyebiliriz. Türkiye'nin 2 milyar dolar civarındaki ihracatını ise temelde catering, hayvansal ve bitkiler yağlar, hayvan yemleri, değirmencilik ürünleri, plastikler, şeker ve şeker mamulleri, yaş sebze, demir çelik, çimento taş toprak ürünleri, un ve pastacılık ürünleri oluşturuyor.
İki ülkenin mevcut potansiyeline değil, gelecekteki potansiyeline bakarsak toplam ticaretin 5 milyar dolar ve üstüne çıkma ihtimali her zaman var. En kolay ekonomik bir kazanım büyük ihtimalle inşaat faaliyetinden elde edilecek. Bu durumda 30’dan fazla sektörün peşinden gelmesi beklenebilir. Otelcilik konusunda ciddi tecrübesi var Türkiye’nin ancak orada bir huzur sağlanmadıkça böyle bir faaliyetin sağlanması mümkün gözükmüyor. Suriye'nin Akdeniz sahilleri olduğunu hatırlayalım, burada bir turizm bölgesi oluşturmak ve buradaki katma değerden faydalanmak her zaman mümkün. Ancak şimdiden bunları konuşmak bence doğmamış çocuğa don biçmek gibi bir şey olur.
Sağlık konusunda oldukça geri olduklarını bana hatırlatan oldu. Belki de turizm, otelcilik, restorancılık ve diğer sosyal hizmetlerden önce hastane hizmetlerinin yaygınlaşması sağlanabilir. Bunun için de önce Şam’da huzurun sağlanması, önce geçici bir hükümet ve nihayetinde seçimle yeni bir hükümetin iş başına gelmesi gerekiyor. Aksi takdirde Taliban rejiminin bir ülkeyi yönetmesi gibi bir durum ortaya çıkar ki batıya çok yakın olan Suriye'de bu durum çok kabul edilir olmaz. Şimdi gelelim uluslararası basının yazdıklarına:

Yabancı basına göre Suriye hükümeti dağılırken ve Beşar Esad ülkeyi terk ederken, Türkiye büyük bir kazanım elde etti. Buna göre Ankara, Esed sonrası Suriye 'nin şekillendirilmesinde en büyük etkiye sahip olabilecek faktör olarak kendini konumlandırıyor. Beşar Esad'ın Türkiye'nin ısrarlı diyalog teklifini reddetmesi, devrilmesinden önceki son hatası olarak kaydedilmiş durumda. "Esad’ın Ankara hükümetiyle konuşmayı reddetmesi, onun kaderini mühürledi" şeklinde yorumlar yapılıyor. İkinci olarak uluslararası uzmanlar, Esad rejiminin çökmesi Türkiye’ye milyonlarca Suriyeli mültecinin geri dönüşü için fırsat sunmakta olduğunu düşünüyorlar. Bana göre fazla iyimser bir yorum.

Bazı analistler son gelişmelerin önemli sonuçlardan birini, Türkiye ve İsrail’in bir anda yakınlaşması olarak lanse ediyorlar. "İki ülkenin ilişkileri en düşük seviyeye ulaşmış olsa da, Suriye'deki gelişmeler neredeyse bir gecede yakınlaşmalarını sağladı" şeklinde cümleler kullanılıyor. Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin tam anlamıyla normalleşmesi için hâlâ çok erken olsa da, Suriye'deki gelişmeler gerçekten dikkat çekici. "Eğer Trump'ın Orta Doğu stratejisi, etki alanının bir kısmını bölgesel ortaklarına devretmesini gerektiriyorsa, Türkiye ve İsrail ilk tercih olacak ve bu durum da bölgesel krizlerin çözümünde ek etki kazanmalarına yol açacak" şeklinde yorumlar var. Açıkçası bunları da iyimser buldum. Netanyahu elimine edilmeden İsrail ile hiçbir zaman resmi temas başlayamaz. Pek yakında bunun da gereği yapılır diye düşünüyorum.

Şöyle bir bakınca Türkiye'nin çok dikkatli olması gerektiğini, uluslararası basının erken zafer ilan ederek rehavet yaratmaya çalıştığını söyleyebilirim. Mutlaka Ankara da bunun farkındadır.

Tüm yazılarını göster