ABD'nin saygın gazetelerinden Los Angeles Times, Suriye'deki son gelişmeler ilişkin haberine "CIA destekli silahlı gruplar, Pentagon'un desteklediği silahlı gruplarla savaşıyor" başlığını koydu.
Durumu tam olarak özetleyen bir başlık bu; ABD'de 6 Kasım seçimlerinden, yeni Başkan'ın yemin ederek göreve başlayacağı 20 Ocak'a olan süredeki geçiş döneminde yaşanan güç savaşı, Ukrayna'dan sonra Ortadoğu'ya da yansımış durumda.
Ukrayna'ya sağladığı hedef gücü yüksek füzelerle Rusya topraklarına da saldırma izni veren ABD'deki Biden yönetimi, belli ki 20 Ocak'ta görevi seçilen yeni Başkan Trump'a devretmeden önce Suriye'de de "alan temizliğine" girişti.
Putin Ukrayna ile İran Lübnan ile meşgulken...
Los Angeles Times'ın "CIA destekli silahlı güçler" dediği, İdlib'de konuşlanmış, BM tarafından "terör örgütleri listesine" dahil edilmiş olan Heyet Tahrir Eş Şam (HTŞ).
BM terör listesinde olduğundan ABD'nin HTŞ ile doğrudan iletişime girmesi, kendi kanunları uyarınca mümkün değil. Ancak Amerikan istihbarat örgütü CIA, "gayrı resmi görevler için" var elbette. ABD'nin CIA aracılığıyla elinin HTŞ içinde olduğu, HTŞ üzerinden hazzetmediği Esad yönetimini zayıflatmanın yolunu aradığı sürekli uluslararası basın tarafından yazılıp çiziliyor. Sadece basın değil, bizzat Amerikalı yetkililer de bu durumu pek saklamıyorlar. Trump'ın Başkanlık döneminde ABD'nin Suriye özel temsilcisi olarak görev yapan James Jeffrey Ocak 2020'de yaptığı açıklamada HTŞ'nin El Kaida terör örgütüyle bağlantılı olmasına rağmen, "örgütün uzun zamandır uluslararası bir tehdit yarattığını görmedik" ifadesini kullanmıştı. Jeffrey'in bu ifadesi, ABD'nin HTŞ'yi "kullanışlı örgüt" olarak görme ihtimalini ortaya çıkardığı için o dönemde de altı çizilerek not edilmişti.
(Bu arada, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın her ABD ziyaretinde, bir dönem Türkiye'de ABD Büyükelçisi olarak da görev yapmış olan James Jeffrey ile görüşmeyi ihmal etmediğini de ayrıca ifade etmek gerek. Jeffrey'in Erdoğan iktidarı döneminde gelip geçen pek çok Amerikan Büyükelçisi arasında Beştepe'de "en çok itibar gören isim" olduğunu söylemek yanlış olmaz. Erdoğan geçen Eylül'de New York'a gittiğinde de Jeffrey ile bir araya gelmişti.)
Nitekim, Jefrey'in esnek ifadelerle bahsettiği o örgüt, HTŞ, Moskova'nın ABD'nin Ukrayna'daki yeni füze saldırıları hamlesiyle meşgul olmasını fırsat bilip, Rusya koruması altındaki Esad yönetiminden Suriye'nin en büyük kentlerinden Halep'e saldırı başlattı. Halep'teki Esad ordusu varlıklarının güveneceği ikinci silahlı grup olan, İran destekli Şii militanlar ise İsrail'in Lübnan'da yürüttüğü operasyonda Hizbullah'a destek vermeye gittiklerinden olacak, Halep kenti birkaç saat içinde düştü.
Rusya ve İran'ın yokluğunda, Halep'te HTŞ'nin karşısına ise ABD Savunma Bakanlığı'nın, Washington'un izlediği "resmi politika" çerçevesinde destek verdiği PYD-YPG çıktı. Ankara'nın resmen PKK terör örgütünün Suriye uzantısı olarak gördüğü PYD-YPG de, "fırsattan istifa" Halep uluslararası havaalanını ele geçirdi, kontrol ettiği toprakları genişletmek için daha güneydeki Rakka'dan bölgeye silahlı militan yığmaya başladı. HTŞ ile PYD-YPG arasında zaman zaman küçük çatışmalar da yaşandı Halep'te. Nitekim, Los Angeles Times'ın "Pentagon CIA'ya karşı" başlığı bu çatışmalara işaret ediyor.
Ankara'nın gözü Tel Rıfat'ta
Türkiye açısından ise durum şöyle;
Suriye'nin kuzeyindeki birkaç gün içinde oluşan bu yeni denklem çerçevesinde, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin desteğiyle Afrin-Azez ile El Bab-Resulayn arasını kontrol eden Özgür Suriye Ordusu (ÖSO- Yeni adıyla Suriye Milli Ordusu) da hareketlendi. ÖSO güçleri, Afrin-El Bab-Azez üçgeninin tam ortasında yer alan, PYD-YPG'nin kontrolündeki Tel Rıfat'a gözünü dikmiş gibi duruyor. ÖSO kuvvetlerinin ilk yaptığı eylem, PYD-YPG'nin daha fazla silahlı militan getirmesini engellemek için Rakka-Halep yolunu kesmek oldu. Bir sonraki hedef olarak ise Tel Rıfat'ın kontrolünün ele geçirilmesinin belirlenmesi şaşırtıcı olmaz. Çünkü Tel Rıfat, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriye'nin kuzeyindeki terör koridoru hedefinde çok önemli kilometre taşlarından biri. Bir diğer kilometre taşı ise Azez-El Bab bölgeleri arasında kalan, PYD-YPG kontrolündeki Membiç kenti. Şimdilik Membiç'te hareket yok. Ancak yakında Suriye çatışmaları çerçevesinde Membiç'in de adının geçmeye başlaması büyük ihtimal.
Esad'a kim yardım edecek?
Tüm bu denklem, Halep'i adeta savaşmadan bırakan Esad yönetimine "kimin yardıma koşacağı" ve "yardımın mahiyeti" üzerine düğümleniyor. Esad bizzat Moskova'ya gidip yardım istedi.
Ayrıca Esad'ın "yardım edin" telefonu üzerine İran'ın Daışişleri Bakanı Arakçi de soluğu Şam'da aldı. Arakçi'nin bir sonraki durağının ise Ankara olacağı açıklandı. İran ayrıca Irak'taki Şii milisleri Suriye'ye göndermek üzere hareketlendi, ancak Irak Başbakanı Sudani ani bir hamleyle Irak-Suriye sınırını geçişlere kapayıverdi. (Şimdilerde kolu kanadı kırık durumdaki Tahran, sınırın kapatılmasını pek mesele etmiyor gibi dursa da, Irakın bu adımının "intikamını" ilerde Sudani'den bir şekilde almasını beklemek yanlış olmaz.)
Esad ayrıca yeniden kabul edildiği Arap Birliği'nin zengin üyeleri Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan'la da temasa geçti. Araplar yaptıkları açıklamalarla Esad'a "destek olduklarını" söyleseler de, henüz somut bir yardım adımı atan yok.
Türkiye'de ise, resmi hükümetten "itidal" çağrıları gelirken, AK Parti yetkilileri ve hükümete yakın medya HTŞ terör örgütünün ele geçirdiği Halep'in "kurtarıldığı" yolunda bir söylem getirmiş durumda. O kadar ki, AK Partili eski Bakan, şimdinin milletvekili Mustafa Varank bile sosyal medya paylaşımları ile "kutlama korosuna" açıkca katılmaktan kaçınmadı.
Ankara'daki şenlik havasının ne kadar süreceği ise meçhul; Çünkü Moskova yavaş yavaş Esad'ın yanında yer almaya başlıyor gibi. Şam yönetiminin beklediği yoğunlukta olmasa da, Rus uçakları İdlib'i bombalamaya başladı. Vurulan HTŞ karargâhında örgütün lideri Colani'nin de öldüğü bilgisi yayıldı, ancak bu bilgi henüz hiçbir resmi kaynak tarafından doğrulanmadı.
2020'de bölgede yaşanan benzer bir hareketlenmede, Rusya saldırıları sonucunda Suriye'nin kuzeyinde görevli 35 Mehmetçiğin şehit olması hala hafızalarda. Üstelik, İdlib'e yönelik Rus hava saldırılarının yoğunlaşması, Türkiye sınırına yeni bir göç yaratabilir. Ayrıca, Suriye'de AK Parti hükümetinin izlediği politikalardan hoşlanmayan Moskova'nın doğalgaz "silahını" kullanma ihtimalini de göz ardı etmemek gerek.
Ortadoğu karışık, Suriye daha da karışık; Erken sevinmemek gerek.
"Dimyat'a pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak" ihtimal dahilinde...