Tahran’da gerçekleşen Türkiye-Rusya-İran üçlü zirvesinden, Suriye’de terörizmle mücadele kararı çıktı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rus Lider Putin ve evsahibi olan İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin ortak imzaları ile yayınlanan bildiri ile üç ülke terörle mücadele konusunda kararlılıklarını birkaç paragrafta ifade ettiler.
Buraya kadar her şey “uyumlu” görünüyor. Ancak sıkıntı, üç ülkenin Suriye’de “kimin terörist olduğu, kimin olmadığı” konusunda birbirlerine taban tabana zıt fikirler taşıyor olmalarında;
Türkiye, Fırat’ın doğusunu fiilen kontrol eden PYD-YPG’yi PKK terör örgütünün uzantısı olarak görüyor. Oysa Rusya’nın bakışı aynı değil. Moskova’da halen faal durumdaki PYD ofisi bunun kanıtı.
Keza Türkiye, Suriye’de İran’ın eğitip donattığı Şii silahlı gruplardan da hazettmiyor.
Buna karşılık Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kontrol ettiği bölgede etkin olan, Türkiye’nin “Suriye Milli Ordusu” diye andığı muhalif silahlı gruplar da, hem İran, hem de Rusya tarafından hoş karşılanmıyor.
Esad yönetimi ise Türkiye’nin kontrolü altındaki bölgelerdeki silahlı grupların hepsini “terörist” olarak nitelendiriyor.
Hal böyle olunca, ortak bildiride “terörizmle mücadele” konusunda yapılan işbirliği vaatlerinin sahada pek bir karşılığı olamıyor.
RUSYA, TÜRKİYE’NİN YENİ OPERASYON TEHDİDİNİ ESAD’IN LEHİNE ÇEVİRMEYE ÇALIŞIYOR
Ortak bildiride öne çıkan bir başka unsur, üç ülkenin Suriye’de “gayrimeşru özyönetim teşebbüslerine karşı olduklarını” ifade etmeleri oldu. Burada “gayrimeşru özyönetim” ifadesinden kastın, PYD-YPG bölgesi olduğu açık. Türkiye’nin sınır ötesi operasyon tehdidi de zaten bu bölgeye yönelik olarak masada duruyor.
Belli ki Ruslar böyle bir ifadeye imza koymakla, hem Türkiye’yi memnun etmek, hem de PYD-YPG’yi “Türk askeri operasyon tehdidine karşı, Esad’la masaya oturmaya” itmeye çalışıyorlar. Bir taşla iki kuş misali.
Tahran’da üçlü zirve sürerken, Suriye Dışişleri Bakanı’nın da kentte olduğu da unutulmamalı. Kim bilir? Türkiye ile Suriye’deki Esad rejimini masaya oturtmaya çalışan İran, belki de bu kez başarılı olmuştur. Nitekim Suriye ile temasları yürüten MİT Başkanı Hakan Fidan’ın da Erdoğan’ın Tahran heyetinde olması, ayrıca ortak bildiride esir değişimi gibi insani konulara ilişkin unsurlar olması, akla Tahran’da bir Ankara-Şam temasını getirmiyor değil.
TÜRK OPERASYONUNA İRAN’DAN YEŞİL IŞIK YOK
Tahran’da AK Parti hükümetinin en büyük beklentisinin gerçekleşmediğini, yani Suriye’ye yeni bir sınırötesi operasyona “yeşil ışık” alınamadığını söylemek ise mümkün. İranlılar bunu dini lider Hamaney’in ağzından çok açık ifadelerle dile getirirken, Rusya itirazını daha temkinli ve üstü kapalı yaptı.
Erdoğan, sınırötesi operasyon için Tel Rıfat ve Menbiç’i, isim de vererek işaret etmişti.
İran’ın net itirazı üzerine, Türk silahlı kuvvetlerinin Şii militanların etkin olduğu Tel Rıfat’a operasyonu zora girdi. Geriye Menbiç olasılığı kaldı. Ancak oraya da Esad yönetiminin asker yığdığı düşünülürse, pek kolay görünmüyor. PYD-YPG ‘yi bitirmek için bölgeye girecek Türk askerinin, karşısında Rusya destekli Esad kuvvetlerini bulma olasılığı gün geçtikçe artıyor.
RUSYA VE İRAN’IN KAZANIMLARI
Ukrayna savaşının, Türkiye-İran-Rusya’nın oluşturduğu Astana formatına etkisinin de Tahran zirve bildirisinde ortaya çıkması ayrıca dikkate değer;
Üçlü zirvelerin ortak bildirilerinde daha önce İsrail’in Suriye’deki kendisi açısından kritik hedeflere yaptığı nokta atışlı saldırılara açık atıf yapılmıyordu. Belli ki İran’ın bastırması sonuç vermiş, hem Rusya, hem de Türkiye, İsrail’in adıyla sanıyla ortak bildiride kınanmasını onaylamışlar.
İsrail kınamasının Rusya açısından karşılığı ise, Ukrayna savaşında şimdiye kadar tarafsız duran İran’ı kendi safına çekmesi oldu; İran Dini Lideri Hamaney’in Putin’le görüşmesinde “Savaşı Rusya değil, Ukrayna başlattı” demesi, Tahran’daki bu tavır değişikliğinin en somut kanıtı. Bunu İran’ın Rusya’ya, insansız hava araçları satması adımı izler mi? Büyük ihtimal.
TAHIL KORİDORUNDA “İLERLEME” VAR, SONUÇ YOK
Türkiye’nin Tahran zirvesinden bir başka beklentisi ise, Erdoğan-Putin görüşmesinde, Ukrayna tahılının dünyaya deniz yoluyla ihracatı için kurulacak mekanizmayı kesinleştirmekti; şimdilik olmadı.
Ancak Putin’in “ilerleme var” açıklaması, yakın zamanda bir çözüm bulunması için hala ihtimal olduğunu da gösteriyor.
Burada, Türkiye’nin Rusya’yla girdiği bu tahıl pazarlığının Batı’nın “tam desteğiyle yapıldığını” da bir not olarak eklemek gerek; Nitekim Beyaz Saray’dan Erdoğan-Putin buluşması sonrası yapılan “Türkiye’nin çabalarını destekliyoruz” açıklaması da bunun kanıtı.
ENERJİ BAŞLIĞI
Tahran’da öne çıkan, Türkiye’yi de dolaylı olarak ilgilendiren başlık ise, enerji konusu oldu;
İran ve Rusya’nın 40 milyar dolarlık petrol ve doğalgaz sahaları işletmesine ilişkin anlaşmanın, Ukrayna savaşı nedeniyle enerji darboğazı içindeki Batı’da büyük rahatsızlık yaratacağı aşikar. Rusya İran’da iki doğalgaz, altı da petrol sahasının geliştirilmesi hakkını aldı. Buna karşılık İran’a petrol ve doğalgaz çıkarmak konusunda teknik yardım vaadinde bulundu.
Böylece, Amerikan yönetiminin nükleer uzlaşmayı sağlayıp, İran’ı Batı’ya gaz ve petrol tedariğinde devreye sokma planları daha başlamadan bitmiş oldu.
İki kutuplu sisteme doğru hızlı giden dünyada, önümüzdeki döneme damga vuracak konu petrol ve doğalgaz diplomasisi olacak.
Şimdi sırada 3 Ağustos’taki OPEC-Artı toplantısı var. Bakalım oradan ne kararlar çıkacak?